Gözümün önünde kayıp giden bir halat var.Tutunmak istemediğim için bana veda eden.Şimdiyse tutunmak istediğim bir gelecek var.Asla ona kavuşamıyacağımı söyleyen gözlerle bana bakan.Elimde sadece bilinçaltı var.Beni yiyip bitireceğini söyleyen rüyalarla gözümün önüne perdeler seren ruhumun parçası.Elimi tutuyor,okşuyor ve beni öpüyor.Dudaklarım arasındaki ıslak dilini bazen gerçekten hissediyorum.13 yaşında kumların arasında kaybolana bir çakılken beni,denizlerin nadir yerlerinde süzülen inci tanesi gibi aldı ve ardından sürükledi.9 yıldır onun parmaklıkları arasında kaldım fakat bundan memnundum,memnunum.İlkbahar rüzgarının seyrek estiği yerlerde,limonlu biranın ekşi ve acı tadı boğazımda bir yumru oluşturdu.Gece karanlığında kaybolan sigara dumanının görüntüsü gözümün önüne gelse de,burnuma dokunamadı.Hissiz gözlerle Gri’nin soyut parıltısına baktım.
“Bankadan parayı çektim mi ben?”
“Çektik bu sabah ama sen o parayla sandviç aldın.”
“Karnım acıkmıştı,ben senin gibi 24 saat nikotin çekersem ölürüm.”
“Zaten ölmedin mi?”
Alaycı gözlerle nikotini içine çekerken sigarının ucundaki minik turuncu parıltı burayı aydınlatan tek ışıktı.Ne cevap vereceğimi düşünürken biranın dibinde kalan son yudumu kafama diktim.
“Ben en azından senin aksine bedenen burdayım.”
Gözlerinin gri parıltısı yavaşça soldu ve dilini pembe dudaklarında gezdirdi.Böyle dememeliydim.Elimdeki şişeyi altımdaki bataklık misali beni içine çeken,kum yığınına bıraktım.En sonunda kum zemindeki dengesini kaybetti ve içe gömüldü.
“Beni teninde hissetiğin zamanı hatırlıyorsun dimi Nergal?”
“Hiçbir zaman unutmadım Gri.”
“Unutma.”
Sigarasını kum tanelerine bastırdı.Turuncu ışık karanlığa gömüldü.Elini kaldırdı ve bana uzattı.Teredüt etmedim.Elini tuttum.Beni hızlıca kucağına çekti.Grileşmiş dudakları ve gözleri,benden yardım istercesine bakan küçük çocuğun gözleriydi.Yüzlerimiz iki yıldız gibiydi.Birbirine yakın gibi görünen fakat aralarında bir ömür mesafesi vardı.
“Bizim yaşamlarımız birbirine bağlı Nergal.Sen ölürsen ben ölürüm.İyileşirsen beni kaybedersin.Beni kaybetmek istiyor musun?”
Hızlıca kafamı iki yana salladım.Burunlarımız birbirine sürttüğünde oluşan sıcaklık,ılık rüzgara belirsiz bir tezatlıkla karıştı.Yavaşça gülümsedi ve kafasını anladım dercesine salladı.
“O zaman sadece bana itaat et.”
Nefesinin sesi onu yeterince somutlaştırırken dudaklarımı dudaklarına bastırdım.Üstü kabuklaşmış alt dudağını ıslansın diye emmeye başladım.Ama ıslanmadı.Dilini yavaşça ağzıma ittiğinde inledim ve elimi karnına götürerek yavaşça okşadım.Boşluğu okşamışım gibi bedeni ellerimden kaydı.Dili ağzımın içinde keşife çıkarken ben de alt dudağımı hafif açarak çenesine sürttüm.Beni kucağından iterek kuma yatırdı.Yüzüme nefesini verdi ve dudaklarımızı terkrar birleştirdi.Bu sefer ben dilimi ağzının içine ittim.Bu hareketime sessizce kıkırdarken tişörtümün sıyrıldığını hissettim.Yüzüme biraz daha eğilerek dilini dilimle buluşturdu.Ben onun dilini iştahla emerken ansızın boşluktaymışım gibi bir soğuk hissediyordum.Kulaklarıma dolan kalın sesle Gri’nin dudaklarından ayrıldım.
“Alya?Kızım ne işin var bu saatte burda?Eve geçsene.”
Sırtıma batan kum taneleri,kucağımdaki üstüne mürekkep damlamış defterim ve Müzeyyen Teyze’nin sesi; beni insan mağdurluğuna geri itecek kadar güçlülerdi.Tişörtüm karnımın yarısına kadar sıyrılmıştı ve elim kararsızca kıpırdanan kasıklarımın üzerindeydi.Elimi ateşe değmiş gibi kasıklarımdan çektim.Gri gitmişti.Sigarası kumlara mı gömülmüştü yoksa her zaman sigarasını yere attığı için ona kızdığımı bilerek onu kumların yutma gücünden kurtarmış mıydı?Ya da ben bilinçaltımın beni hapsettiği zindandan tünel kazarak mı çıkmıştım?Sanırım Gri beni kendi eliyle meçhul geleceğime itmişti.Müzeyyen Teyze’ye döndüm ve onu duygusuz gözlerle takip ederek kalktım.
“Kalemimin ucuyla deşebileceğim bir maktul arıyordum.”Gri’nin kıkırdayışını duyduğumda belirsizce gülümsedim.Dilimin üstündeki tadı hala zihnimde soyut bir görüntüyken beynimin bana Show yaptığını kabul etmedim.Edemedim işte.
Müzeyyen Teyze bana ayı görmüş gibi bakarken elindeki mücverlerle dolu borcamı fark ettim.Anlaşılan dedikodu kraliçesi Fatma Teyze ile laf alışverişi yapmaları için küçük ve yağlı ufak bir rüşfetti.Açıkçası ikisininde dedikodu gazetesinin mahşetlerinde benim ismim vardı.Bütün apartmana beni gerek psikopat gerek katil olarak tanımlamalarından ödün vermemek için onların anlatımlarına uygun davranmak benim için Cem Yılmaz’ın filmlerini mısırla izlemek gibiydi.Keyifli ve eğlenceli.Çıplak ayaklarımla kumdan zoraki çevik bir şekilde çıkarak sahilin karşısındaki huzurlu ve gövdesi küflenmiş apatmana ilerledim.Müzeyyen Teyze’nin yanından geçerken ona alaycı bir şekilde bakmam ile onun “manyak” değişini umursamadım.Arkamdaki deniz sesleri beni kendine çağırırken şimdilik insan mağduru olduğumu unutmaya çalıştım.Yeniden belirsizliğe sürükleneceğimi bilerek.Yeniden Gri’nin beni kendi mağduru haline getireceğini bilerek.Ben onun mağduruydum.O ise sadece bana muhtaç bir hayaldi.Beynimin sessiz köşesinde terk edilen fakat parlaklığını kaybetmeyen bir elmastı.Selamss.Biliyorum saçma geliyor başta ki bana da saçma geldi bu kurgu🐱Ama ölümlü dünya boşverelim...
Beğenirseniz oy verin la.
🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽🐽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ MAĞDUR
RomanceKim ister ki hayatın açıklanamayan karanlığında boğulmayı?Kim ister hayattaki zorluklarla sevişmiş misali yakın olmayı?Ben şahsen ikisini de istemeyen bir mağdurdum.Fakat beni asıl esir alan şey beni insanlıktan çıkaran Gri idi.Onun mağduru mu olmal...