İnsanların korku dolu bakışları üzerimdeydi.Mahallede,caddede ve apartmanda.Her yerde yargılayacı sözler,kelimeler ve zihnimdeki soyut bedenler üzerime bırakılmış yükler gibiydi.Sweatimin kapşonumu rahatsızca kafama geçirdim.Tırnaklarımı elime batırmaya başladım.Yakıcı güneşin altında;parka yürürken,yoldan geçerken ebeveyinler çocuklarını benden uzaklaştırırlardı.Esnaf beni gördüğünde katil görmüş gibi bakardı.Şimdi de öyleydi.Rüstem Abi kamyondan mallarını indirirken bana korku dolu bakışlarını yolladı.Oysa ben onlara hiçbir şey yapmamıştım.Gerçi insanların suçlu olup olmaması,somut bir cinayet işlemeleri ile ilgilenmezlerdi bu insanlar.Onları merak ettiren şeyler geçmiş,bedenen ve ruhen çöküş veya laf;sözdü.Meraklar ve ardından getirdiği bedeller beni intihara sürüklemiş yabancı ellerdi.Gözümü hastanede her açtığımda kendi eserlerine bakan ressamlar görürdüm.Sanatçı değil,ressamdı onlar.Kendi yaptıkları resimleri beğenmediklerinde suçu boya,fırça veya imaja atan insanlar.Benim başarısız yaşama çabalarımı ise kendi söylemlerine değil,psikopatlığıma ve katilliğime bağlarlardı.Gözlerim doldu.Ruhum ve bedenimdeki sayısız çizik ve kırığın;maziden ve istikbalden gelen suçlulardan oluştuğuna inandım.İnanırım.Uzun ve rahatsızlık içinde bir yürüğüş sonrası kırtasiyeye gelmiştim.Allahtan burası mahalleden biraz uzaktı.Çoğu esnaf burda beni tanımazdı.Kasadaki görevliye bakmadan defter ve kalem reyonuna yöneldim.Pembe renkli ve üstünde unicorn deseni olan deftere hafif gülümseyerek yöneldiğimde bir ses beni durdurdu.
“Cidden Nergal,çocuk musun sen?”
Gri yanımda dikilerek bana alaycı gözlerle bakıyordu.Gülümsemem yavaşça soldu.Sinirlenmiştim.
“Çocuk değilim ben.Hem sen neden burdasın?Canımı yakmak için mi?”
“Hiçbir zaman öyle bir niyetim olmadı Nergal.Kendine gel.”
“Asıl sen kendine gel!İkide bir beni bırakıp gidiyorsun.En zor zamanlarımda!Sadece benimle alay etmek için yanıma geliyorsun.Canım acıyor anladın mı?Yalnızlığın ve boşluğun içindeyken sen de beni umursamıyorsun.Yaşamaya çalışıyorum,sana tutunmaya ihtiyacım
varken sen beni siklemiyorsun bile!”Gözlerimden akan yaşlar ısırarak yara içinde bıraktığım dudaklarıma kaydı.Yavaş yavaş yaktılar.Hıçkıra hıçkıra ağlarken omzumda bir el hissetmemle abaşımı kaldırdım.
“Hanımefendi,siz iyi misiniz?”
Dükkanın sahibi olduğunu tahmin ettiğim kadın bana endişe dolu gözlerle bakarken burnumu çekerek elimle göz
yaşlarımı sildim.“Değilim.”
Kadın tam ağzını açıp konuşacakken unicornlu defterin yanındaki beyaz defteri,reyonun tam bitişiğindeki kalem standından da rastgele bir uçlu kalem alıp kasaya yöneldim.
“Bunları alacağım.”
Kadın bir şey söyleyemeden kasaya geri döndü.Bana yandan bakışlar atarak defter ve kalemi kasadan geçirdi.Poşete
koydu.“42 TL”
Hızlıca paraya cebimden çıkarıp uzattım ve hızlıca poşeti alıp kadının yüzüne bakmadan çıktım.Duygularımı ve düşüncelerimi bastırmaya çalıştığım koca bir iki hafta içerisinde Gri ile en son sahilde bir aradaydık.Bana yardım etmek bir yana yanıma bile gelmemişti.Onu suçluyordum.Bir yandan da onu çok seviyordum.Onu hissetmek,ona dokunmak;Karamel ve vanilya kokusunu beynimde ve burun deliklerimde somutlaştırana kadar koklamak istiyordum.Fakat o kaçıyordu.Az önce olduğu gibi.Ağladığımı,sinirlendiğimi,incindiğimi her gördüğünde korkuyordu.Onu yok edeceğimden korkuyordu.Zihnimin en derinliklerine saklanıp, unutulmuş bir anı gibi hatırlanmayı bekliyordu.Fakat ben onu bırakın bilinçaltımdan,tenimden bile silemez hale gelmiştim.Telefonum çalmaya başladığında bilmediğim bir yolda öylesine yürüyordum.Bir elimle poşeti tutup diğer elimle cebimden telefonumu çıkardım.Arayan kişiyi gördüğümde büyük bir heyecan;korkuyla telefonu açtım ve titreyen elimle kulağıma götürdüm.
“Alo?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ MAĞDUR
RomansaKim ister ki hayatın açıklanamayan karanlığında boğulmayı?Kim ister hayattaki zorluklarla sevişmiş misali yakın olmayı?Ben şahsen ikisini de istemeyen bir mağdurdum.Fakat beni asıl esir alan şey beni insanlıktan çıkaran Gri idi.Onun mağduru mu olmal...