Kuruntu

105 24 25
                                    

"Hadi artık, daha ne kadar bekleyeceğiz? Sanarsın aynaya kur yapıyor. Aslında düşündüm de, ayna sana kur yapıyor."

Seungmin Changbin'e gözlerini kısık şekilde açarak bir bakış attı. "Çeneni kapayacak mısın artık? Çocuk iki saattir aynayı getirmeye çalışıyor. Dağıtma dikkatini amına koyduğum."

Bu konuşmadan sonra kendimi daha fazla tutamayarak bir kahkaha attım. Bunu üzerine Seungmin yeniden Changbin'e dönüp "Çocuğun dikkatini dağıttın...YİNE!"

Ani yükseliş ile hafifçe yerimden sıçradım. Tanrı aşkına Seungmin'le vakit geçirmekten çok hoşlanmıştım ama tersi çok pisti. Prens gibi çocuğun içinden adeta canavar çıkıyordu. Sonunda Changbin sıkılmış olacaktı sanırım, oflayarak ayağa kalktı ve mutfağa yöneldi.

"Ben birşeyler yiyeceğim. Kıçı kırık aynayı buraya getirirseniz haber verirsiniz."

Seungmin arkasından el hareketi çekti. Changbin hissedermişcesine arkasını bile dönmeden elini bize çevirip orta parmak çekti ve odadan çıktı. İki saattir evlerindeydik. Oldukça sade, hoş ve güzel döşenmiş bir evdi burası. Seungmin'in dediğine göre tüm ev döşemesi kendine aitti, neyseki Changbin'le tanışıp ev arkadaşı olmadan odayı döşemişti. Changbin'e kalsa evi bok götürürdü. En azından Seungmin öyle düşünüyordu. Bir süre daha sakince oturduk. Yinede hiç bir şey olmadı, tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Adel aynayı kabullendiğimde bana geleceğini söylemişti. Bağlanma laneti ile bağlıydık. İyi hoşta neden bu bir "lanet" olarak adlandırılmıştı onu anlayamamıştım. Bu kötü bir şey miydi? Gerçekleri öğrenmek, her şeyi çözmek, bu garip duruma son vermek istiyordum. Daha ne gerekiyordu aynayı kabullenmem için?

Ben bu düşünceler ile boğuşurken Seungmin rahatsızca hareketlendi. Birşeyler demek istiyordu sanki. Fazla oyalanmadım ve "Çıkar ağzındaki baklayı." diyerek onu teşvik ettim.

"Belki de yalnız olman gerekiyordur. Benim enerjim ortalığı karıştırıyor olabilir. Ben, belkide içeriye geçmeli, buradan uzaklaşmalıyım."

Aslında düşününce, Seungmin'in duyguları yönlendirme yeteneği vardı. Dedikleri haksız değildi. Ama genede bu yanlış hissettiriyordu. Sonuçta ayna ile her temasımda onu ve diğer siluetleri görüyordum. Aklıma bir anda dank etti, şimdiye kadar her rüyamda, artık bu illüzyonlara ne kadar rüya denebilirse, sürekli beraberdik. Sanki ayna bize birşeyler anlatmak istiyor gibiydi. Kendime engel olamıyordum. Diğer silüetler kim bir an önce bulmak istiyordum. O sırada aklıma geldi, Seungmin'le tanıştıktan sonra yeniden aynı rüyayı gördüğüm zaman Seungmin'i gölge olarak değil normal olarak görmüştüm. Changbin'i de normal şekilde görebilecek miydim? Ayna bize birlikte olmamızı söylemek istiyor gibiydi, Seungmin sonunda benden cevap gelmeyince kalkmaya yeltendiğinde kolundan tuttum. Gözlerim parlıyordu, bunu farketmişti. Hevesle

"Ne keşfettin Hyun?"

Kısık sesle "Changbin" dedim. Genede duymuştu elbette.

"Changbin mi, bir şey mi yaptı?"

"Hayır, keşke yapsa!"

"O ne demek lan?"

Seungmin kendinden bu tepkiyi beklemiyordu sanırım ki cümlesi biter bitmez elini ağzına götürdü. Şaşkın şaşkın bakıyordum, kendi kendine böyle tepki vermesi komiğime gitmişti. Kendimi tutsamda yüzüme koca bir sırıtış yayıldı. Birbirimize bakarak gülmeye başladık. Sesleri duyunca Changbin içeriden geldi, elinde ki çikolatalı ekmeği ağzına tıkıyordu.

Birşeyler geveliyordu ama ağzı dolu olduğu için anlamıyorduk. Ağzındaki lokmayı yutunca adam akıllı yeniden sordu.

"Neler oluyor,"

Speculo, HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin