Evinin bahçesinde deliye dönmüş halde kapıyı tekmeliyordu Mehmet Ali. Oysa daha bu sabah ne de güzel huzurlu huzurlu balık tutuyordu. Gerçi sonra oltaya doğru düzgün bir şey takılamadığı için sinirden kovadaki balıkları da denize fırlatmıştı ya, olurdu o kadar. Yine de kendince sakindi işte!
Ta ki akşamüzeri yazlıktaki komşu kankası küçük Rıza onu arayana kadar.
Rıza yazlıktaki komşularının on dört yaşındaki oğullarıydı. Büyük İstanbul depremi korkusundan ayvalığa taşınmışlardı yıllar önce ailesi. Zavallı çocuk pek arkadaşı da olmadığından her yaz Mete'yi darlardı. Ve bu aslında sadece yazları da kapsamıyordu. Canının istediği her zaman diliminde Mehmet Ali'yi rahatsız edip sanki yaşıtıymış gibi konuşurdu onunla. İşin garip kısmı ise kendi babasına tahammülü olmayan Mehmet Ali'nin bu çocuğa gelince sabır taşına dönmesi kafaları karıştıyordu. Yahu bu adam sırf çocuk istemediği için evlenmem diye tutturmıyor muydu!
Gel gelelim sakinlik, sükûnet ve huzurla kendi halinde arkadaşının git balık tut, stresini atarsın Mali'm gazlamalarıyla bu mayıs ayının sıcak günlerinde kendini olta başında sakinleşmeyi umarak bulmuştu. Bulmuştu bulmasına ama oltasına balık dışında her yabancı madde geldiğinden artık daha da sihirli hissediyordu. Tamam, Mehmet Ali zaten balık beklemiyordu da yosun tutmuş plastik şişeden tutun da delik deşik içinde çoraplar da bulması ağzından bunları denize atanlara karşı tatlı sözler çıkmasına mâni olamıyordu işte.
Tam artık her şeyi siktir etmiş kovayi olduğu gibi denize boşalmıştı ki telefonu cebinde acı acı çaldı. Daha açmadan biliyordu Mali kimin olduğunu. Bu zıl sesi sadece tek bir kişi üzerine kayıtlıydı çünkü.
Acele etmeden açtı telefonu. Acar açmaz da ''Ne var ulan?" Demişti kalın sesiyle.
''İyiyim abi ya sağ ol sorduğun için, senden ne haber?'' Denizin rengiyle birleşmiş mavilerini devirmeden edemedi Mehmet Ali.
''Boş laga luga yapma ulan bana. Ne söyleyeceksen söyle işim var.'' Daha bu denizi kirleten piçleri bulup yalaya yalaya temizletecekti. Onun işiydi deniz, eviydi Karadeniz. Bunu yapanları bulmadan gözüne uyku girmeyeceğini onu tanıyan herkes bilirdi.
''İyi sen bilirsin valla. Benden günah gitti o zaman, söylüyorum. Cemre abla gelmiş buraya.'' Dedi çocuk dimdirek, dümdüz, Mehmet Ali'nin duraksamasana yetecek kadar da imayla. Sonra da acımadan devam etti. ''Yanında da biri vardı. Uzaktan göremedim ama ikisi de valizliydi.''
O an beyninin içinde büt'e kaldığı için bu yaz memlekete gelemeyeceğini söyleyen kardeşinin sesi yankılandı kulağına. Yalan söylerken ne de güzel yalvarmasını biliyordu ama kardeşi. Yine de ''emin misin lan?" Diye sormadan edemedi. Belki yanlış görmüştür? Olamaz mı?
''Mehmet abi elimde dürbün sizin evi dikizliyorum şimdi. Televizyon açık. Cemre abla- oha bacaklara bak."
''Lan! Rıza bebe mebe demem sıçarım ağzına bak.'' Diye söylendi kızgınlıkla.
''Tamam ya özür. Cemre abla elinde dondurmayla oturdu şimdi televizyonun karşısına. Saçında havlu var.'' Dedi çocuk tek tek rapor ederek.
''Yanındaki?" Diye sordu Mehmet Ali. Olayın merakından evlerini dikizleyen yeni ergene hesap sormak aklıma gelmiyordu o an.
''Görmüyorum onu şuan. Sadece eve girerken saçından sarışın olduğunu gördüm.''
Mehmet Ali dudaklarını ısırdı. Sorup sormamak arasında kalmıştı. Dayanamadı ''kız mıydı erkek mi?" Dedi en sonunda. Gerçi erkek kişisi olsa Rıza ilk onu söylerdi ya, yine de sabırsız kişiliğini durduramamıştı. Kardeşine de güveniyordu zaten böyle konularda ama yine de işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Ben Değilim! (Gay)
RomanceSevgilisinin abisine yakalanmamak için kız kılığına giren Derya ile, onu her haliyle seven, kız arkadaşının kıskanç abisi Mehmet Ali'nin, namı değer Ali'nin trajikomik hikayesi...