KAÇIŞ

29 18 4
                                    

"Beni buraya, aklımı onlara esir ettiler !"

"Çıkış yolu yok..."

~Kayra~

Tam 4 gün koca bir 4 gün de kafayı yemiştim.

Mirza, Doğa ve Eslin her gün ziyaretime geliyorlardı fakat yine de burası çok kötüydü. Kafamdaki sesler sessizlikte çığlık atıyor ve yalnızlığımdan yararlanarak benim ile görüntülü iletişime geçiyordu. Evet... Evet... Maalesef...Biliyorum bu imkansız ama...

Herkesin zihninde susmayan bir ses vardır. Kimseye bir derdin yok diyemezsiniz. Elinde parası olanın zihninde fakirlik, elinde ailesi olanın ruhunda yetimlik, etrafında kalabalık olanın kalbinde yalnızlık vardır. Ve bunların hepsi ile baş etmeye çalışan zihindir. Kalp, kalabalıkta yalnızlığa, varlıkta yokluğa, ebeveyn olan yerde yetimliğe dayanamaz ölür.

Sessizim, üşüyorum bir Haziran ayında. Belki de beni öldürecek bir soğuk ama aynı zamanda eriyen ve yanan bir yer var. İkiye ayrılmış. Ruhum ve zihnim yandıkça kalbim donuyor.

Bakmayın nefes aldığıma öldüğüme yemin edebilirim. Bakmayın sustuğuma, çığlık attığıma ant içerim.

Bedeni öldüren çok şey vardı ve beden ölünce ruh da ölürdü, beden yaşadıkça ruh ölümsüzdür sanmıştım.
Ruhu öldüren ise düşünmekmiş. Beden sağ iken ruh nasıl ölür öğrendim. Düşündüm; sevmeyi, ölmeyi, görmeyi, sessizliği, hissizliği.

Oturduğum demir yatakta intihar ediyordu ruhum düşünerek.

Ve ben hala onlar ile iletişim kurarak hayatta kalmaya çalışıyor idim. Kim olduklarını bilmiyordum. Sadece yalnız ruhuma dost oluyorlardı. Kimse görmüyordu, duymuyordu, umursamıyordu. Beni de, onları da. Onlardan tek farkım insan adlı varlıktım. Peki insan denen varlık nasıldı ? Ölü ruhulara geçirilmiş et parçasıydı beden ve beden denen kılıftı insan. Ben insandım. Duyguları ölmüş, ruhu ölmüş, zihni paslanmış ama hala bir çaba sarf eden et parçası.
Elimde ki kelepçeler et parçasını koruyordu. Bir kelepçe yok muydu zihnimi düşünmekten kurtaracak ?

Kapının açılması kendi kendime konuşmamı durdurdu. Ama gözlerim hala tavanda ki ruhumun dostlarında geziniyordu. Düşünmeme engel olmadı doktor. Ta ki duyduğum sese kadar...

Ağlayarak yatağın yanında diz çöken o gözlere bakana kadar...

"Herşeyim ben geldim. Seni çok özledim. Seni istiyorum ama olmaz diyorlar. Her yeri kırdım döktüm deliyim ben dedim. Bende hastayım dedim ama beni yanına getirmediler."

Zihnimin kelepçesi...

O benim zihnimin kelepçesi, o benim kurtarıcımdı. Çünkü ruhum artık daha sıcak ve tuhaf şekilde düşünceler yok oldu. Ruhumun dostları bile gitti çünkü o geldi.

"İlacım, nefes alabildiğim tek doğam, bende seni çok özledim korkma benden olur mu ?
İnanma onlara ben hasta değilim ben sadece senin aşkından deli olabilirim. Beni kurtar buradan lütfen sensiz olan her yer cehennem gibi nolur nefesim kurtar beni."

Gözlerimden akan yaşlar onun hıçkırıklarına sebep olmuştu. Ama o ağlarsa ben ölürdüm. Ruhum dirilip tekrar işkencelerle ölürdü. O ağlayınca kıyamet kopardı her zerrem de depremler olurdu.
Yanıma yaklaşıp kelepçeli ellerime öpücük kondurdu. Saçları yine çilek kokuyordu. Ormanlar onun gözleriydi. Denizler onun kokusuydu. Toprak onun teniydi. Gökyüzü onun sevgisiydi. Doğa o idi.

"Ağlama nefesim, yüzünde ki çillere dokunmak istiyorum ama bu lanet kelepçe izin vermiyor lütfen yardım et bir kere dokunmak istiyorum."

Usulca yaklaştı ve yatağın yanında diz çöktü. Hala ağlıyordu. Çillerine dokundum ama göz yaşları buna izin vermiyordu. Aklım da o an bir şey canlandı.

KABUSLARIN KÖRDÜĞÜMÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin