Bölüm şarkısı: Rea Netameli - Kâbus
12.08.2020
" Bazen En Sevdiklerimiz En Ürkütücü Kâbusumuz Olabilir..."
KÂBUS
Birden yataktan fırladım. Kan ter içinde kalmıştım. Şükürler olsun ki kâbustu. Annemi görmüştüm rüyamda daha doğrusu kâbusum da, resimleri olmasa yüzünü unutacağım annem ilk defa uzun süre sonra rüyama girdi. Kan ter içinde kalmamın sebebi söylediği sözlerdi "Artık seninleyim Kayra annen geri döndü. " ne anlama geliyordu bu dedikleri, eski ve ahşap ev bana Mirza'nın ayak seslerini iletiyordu. Odaya geldiğinde ne kadar burada olduğunu anlasam da hala kâbusun şokuyla yatakta hareketsiz şekilde duvarı izliyordum. Mirza kâbus gördüğümü anlamış olmalı ki bir bardak su verdi. Ve bana bakarak " İyi misin ? Kâbus gördün galiba, anlatsana ne gördün." dedi.
- Annem rüyamda yanıma geldi. Uzun zaman sonra rüyama girdi önce şaşırdım ama sonra bana baktı sonra da "Artık seninleyim Kayra, annen geri döndü " dedi. Ardından arkasını dönüp gitti. Bağırdım, çağırdım ama beni duymadı. Ve bende arkasından baka kalarak "hani artık benimleydin
ne oldu ?" dedim. Sesimi duyuramadım.Mirza bunun bir kâbus olduğunu ve küçükken yaşadığım olaylardan ötürü bu kâbusları gördüğümü ve tekrar uyumamı söyledi. Ve kendisi odasına gitti. Mirza'nın dedikleri beni
rahatlatı. Çünkü başka olasılık düşünemedim.Bu arada ben annemin de dediği gibi Kayra, 22 yaşında, Mimarlık son sınıf öğrencisiyim. Ayna da gördüğüm kişi yeşil gözlü, sarıya kaçan ama asla sarı olmayan bir saç rengine sahip, yaptığı sporlardan yapılı bir vücuda sahip bir genç. Peki ya kişiliğim işte onu bende pek tanımıyorum. Benliğini bulmak kolay değil ve asla 18 yaşında "benliğim bu" diyen insanlarda olsa, inanmam çünkü bence hisler, fikirler ve hatta fiziklerin bile değiştiği bu dünya da hiç kimse ben buyum diyemez. İnsanları değiştiren şeyler tam olarak 1 yıl değil bazen bir saniye bazen bir dakikadır. Ama insanları büyüten ve kimliğini değiştiren şey budur kimi 13 yaşında 40 yaşında gibi yaşar, kimi 40 yaşında 13 yaşını. Bazen hangisi doğrudur bilemeyiz ama bence birinci ihtimal en mantıklı ve gururlusu olsa da en zor olanıdır...
Mirza. O benim en iyi dostum. Onun ile üniversitede tanıştık ben ev ilanı asıyor iken o ise ev arıyordu. Hem okul arkadaşım hemde ev arkadaşımdı kumral saçları, ela gözleri tabi uzun boylu fiziğini de unutmamak gerekiyor ve bu özellikleriyle okulda ki bir çok kızın dikkatini çekiyordu aslında bana başlarda egoist biri gibi geliyordu öyle insanlardan nefret ederdim. Ancak onunla tanışıp gerçek hikayesini öğrenene kadardı. 8 yaşında annesi tarafından terk edilmiş, babası ise bağımlı bir insan olduğu için yalnız bir çocukluk geçiren Mirza bunca şeye rağmen neşesini hiç kaybetmiyor enerjisini hep koruyordu. Keşke onun gibi olsaydım.
Ama neredeee ! Benim kadar sinirli, sessiz, soğuk bir insan yoktu. Ailemi kaybettikten sonra zaten insan sevmemeye başladım. Benim de onun hayatından kalır bir yanım yoktu. Galiba bu dostluğumuz, aynı yük ile birbirimizi anlamakta zorluk çekmediğimiz içindi. Ben de doğduğumda ikizimi kaybettim. Buna rağmen ailem sevgi bağlarını asla koparmamış yine bize güzel bir çocukluk vermişti. Ama birgün bir trafik kazası ile ailemin hepsini kaybettim. 13 yaşımda bu şokla babaannemle yaşamaya başladım, 14 yaşıma kadar da babaannem ile yaşadım ama kan kanseri ile mücadele içerisinde olan babaannem 1 yıl beni büyüterek o da bana veda etti.
Geriye bana bu eski evi bıraktı bende küçükken anlamadım ne yapmam gerektiğini ve satmadım babaannem sonuçta hatıra ve miras olarak bana bıraktı. Avukat 18 yaşıma kadar yurtta sonrada evde yaşayabileceğimi söyledi.
Ailemden geriye sadece anılarla dolu bu eski ev kaldı ve babaanneme onu hiç satmayacağım ve içinde yaşayacağım sözü vermiştim, yalnız yaşamak sıkıcıydı bu yüzden bende ev arkadaşım olmasını istedim. Mirza ile öyle tanıştım. Böyle işte bu da bizim geçmişimiz ama sonuçta geçmiş geçti önemli olan yaşayacağımız gelecek ve şimdi...