6.Bölüm

565 38 9
                                    

Keyifli okumalar dilerim :)

"Kayra' yı, kaybettiğimiz çatışma o dağda oldu ahmak herif! Ve sen o kızı babasının kaybolduğu dağa gönderdin. "

Odayı derin bir sessizlik sarmıştı, çağan'ın patlamaya hazır bomba gibi oluşu göktuğ'un ise şaşkın bir şekilde bakması uzun bir süre daha devam etmişti. Göktuğ ise ne demesi gerektiğini bilmiyordu.

" Bilmiyordum ben, " diyerek açıkladı kendini derince bir nefes daha alarak kelimeleri düzgün seçmeye çalıştı, biliyordu ki çağanın öfkesi kendi öfkesinin bile kat kat daha fazlasıydı.

" Hem artık yapacak bir şeyimiz yok nehiri gitti mi gitti ora- " daha cümlesi bitmeden çağanın gür sesi duyulmuştu etrafta.

" Bilecektin göktuğ, bilecektin, o kız bize babasının emaneti ne şart olursa olsun onu korumalıyız!"  Bu kısımdan sonrası da artık göktuğ için kopuş noktasıydı.

" Sen ne dediğinin farkında mısın çağan? Asker lan bu kız hatırlatmak istediğim bir kısımda rütbe sahibi bir kız, porselen bir bebek değil! Bende biliyorum kayradan bize emanet olduğunu lakin bu kızı sürekli emanet diyerek fanusa mı kapatacağız! Nehir bu yola çıktıysa her zorluğu göğüsleyerek çıktı. Anla şunu! " Diyerekten duyurttu sesini, çoğu kez kavga etmişliği vardı bu iki komutanın belkide bu yüzden kimse umursamıyordu duyulan sesleri.

" Göktuğ! Anlamak istemiyorsun, öfke kontrolü sorunu var lan bu kızın öfkesi harlandığı zaman hiç kimse nehiri tutamayacak, yakıp yıkacak ve en son kendisine zarar verecek bu kız bu yola çıktıysa daha yolun başında, daha ne gördü bu? İnadı yüzünden ateş timin'de daha yolu bile görmeden girdi bu yola, Kayranın öfkesi nasılsa nehir de o bilmiyormuş gibi konuşma! "

" Çağan komutan çık! Sonra konuşalım." En faydalı olan buydu belkide çağan sinirle adımlarını kapıya tuttu gür bir sesle kapatmıştı kapıyı arkada kalan göktuğ komutan ise kapanan kapıyla gözlerini yummuştu, lanet olsun ki haklıydı çağan ama bir konuda da haksızı evet nehirin öfkesi vardı ama rütbe sahibi bir askerdi bebek değil!

" Ah! Lanet olsun." Diyerek masanın üzerine doğru bir yumruk vurmuştu...

***

Öfkeli adımlarla bahçeye ilerleyen çağan burnundan sertçe soluyordu, ona kimse hak vermemekteydi. Adı gibi bilirdi babasının huylarını almıştı nehir. İnadı öfkesi ve bu ikisi de bir araya gelince kimseler tutamazdı.

Bahçede durunca derin bir nefes çekerek soludu havayı gözleri kapalı şekilde, "Kim ne derse desin, ben bu kızı son nefesimi verene kadar koruyacağım anasını satayım!"

" Yine kimleri korumanız altına aldınız komutanım." Diyen ince sesle açılmıştı gözleri karşısında ona gülen yüzle bakan eşine doğru adımladı, kolundan tuttuğu gibi sımsıkı sarılmıştı eşine, başını eşinin açık boynuna konumlandırmıştı. Anca bu şekilde sakinleşebilirdi.

" Hoş geldin yavrum, " demişti çağan o boğuk sesiyle

" Hoş buldum, canımın içi" neşeyle çıkmıştı sesi, eşinin boynundan başını kaldırmadan önce ufak bir öpücük bırakıp başını öyle kaldırmıştı.

" Şu neşeli sesine ölüp bitiyorum hatun,"

" Ölme kocacım, lazımsın bize" cilveli bir sesle söylemişti alin hanım. "E nerede benim oğluşum," demiş ardından da bahçenin demir kapısı açılıyordu.

" Geldi işte oğluşun," Diyerek takıldı çağan lakin eşinin onu duymadığını adı gibi biliyordu, nehiri gözlemlemesi için askeriyede tutmuştu girayı. bu yüzden de anne oğul biraz ayrı kalmıştı. Şimdi ise kavuşma vaktiydi.

Emanet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin