8.Bölüm

488 26 5
                                    

Keyifli okumalar dilerim :)

Emanet 2.Bin okunmaya ulaşmış,
Okuyan oy veren güzel yorumlarda bulunan herkese teşekkür ederim :)

Girayın Anlatımıyla

Uyan Nehir, bir kötü haberde senden gelmesin, kendinde bulunan bu inadını yaşam için kullan ve biz gelene kadar tutun hayata...

Alınıcak iki intikam vardı; Biri şehidimiz Hamza için, bir diğeri yoğun bakımda canı uğruna savaş veren nehir içindi.

Yola çıkmadan önce birimlerden haber gelmişti, yurt dışından ardı ardına dört kamyonet yola çıkmıştı sınır yolundan geçecekti araçlar, lakin ne zaman sınıra geleceği belli değildi. Bulunduğumuz yerlere gizlenerek nöbetleşe bir şekilde kamyonetlerin gelmesini bekliyorduk.

Gece gökyüzüne hüküm sürdüğü vakit uzaklardan sesler gelmeye başladı, bu sesleri duyan ekibim ve tim anında hareketlenmiş bulundukları yerlere konumlandırmıştı.
Sessizliğe uyum sağlayarak yaka mikrofonunu açtım,

"kimse ışık açmayacak etrafa! Gelenlerin onların olup olmadığını anlamalıyız." Demiştim, kendi timim onay verirken elime telsizi alarak aynı bilgiyi benimle gelen siyah sancak timine geçmiştim bilgileri.

" Nasıl anlayacaksın Alptekin! Gözlerin gece görüşüne mi hakim? Bize atış emrini vermedin süs olmak için mi varız burada!"

Diye atıldı kerem komutan, bu adamla aynı görevde bulunmamı emreden babama neler söylemek isterdim.

Sabır çok büyük sabır, operasyonda olası bir hataya yer verebilecek biriydi kerem komutan kanı deli akardı. Öfkeyle kalkar itinayla da zararla otururdu ve hatalarını asla kabul etmeyen biriydi, bu adam nasıl asker oldu anlamak güçtü ama bu benim içinde bulunduğum operasyonun mahvedecek potansiyele de sahip değildi.

" Birinci olarak insan gözünün doğa üstü bir yeteneği olduğunu sanmıyorum,
gece görüşü dürbününü kullanacağım bu karanlıkta daha iyi görmemizi sağlayacak. İkinci olarak emir komuta bende olduğu müddetçe kafana estiğini yapamazsın! Ha yaparım dersende sonuçlarını ağır şekilde ödeyeceğine emin ol!" Demiş ve kapatmıştım telsizi,

Dikkatimi dağıtmasına izin vermemeliydim, şuan tek dikkat etmem gereken bu gelen araçlardı, zihnimde ki şu herifle olan şeyleri susturup

"gece görüşü dürbünü versene hamza" Demiştim. Beklemiştim bir kaç saniye.

Anında dürbünü vermesi gerekiren neden vermiyordu bu, kafamı yana çevirdiğimde yanımda gördüğüm cenkle derince yutkunmuş söylediğim şeyle dumura uğramıştım.

Hamza yoktu. Hamza asla olmayacaktı.

Elinde dürbünle bana bakan cenkin de bu atağı beklemediği aşikardı.

" Siktir!" Demiş hızlıca yerimden kalkmıştım. " Bunların ecdadını yok edeceğim! Yok olacak bu şeref yoksunları," öfke sanki kana karışmış vaziyetteydi kendime hakim olamıyordum.

Benim ayağa kalktığımı gören ekip anında harakete geçmişti, bu kadar beklemek yeterdi gelenler onlardan başkası olmadığı kesindi. Elim yaka mikrofonuna gitti,

"Nehir! Bizimle gelen birliği sen yönet!" demiştim bi sinirle yine ses gelmemişti. Bu kıza ne oluyordu böyle, hiç sesi de çıkmıyordu uslanmaya falan mı başladı acaba?

Sonra bir ses duyuldu, "nehir yaralı komutanım." Derin sessizlik...

Yaralı dedi, Nehir dedi. Oda yoktu tıpkı hamzanın olmayışı gibi

Emanet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin