"hyunjin, ıslanacaksın!" hyunjin arkasından ona bağıran minho'yu umursamadan yağmurun altında koşturuyordu. doğum gününden sonra bir kaç gün geçmişti ve hava sıcak olmaya başlarken birden bozmuştu. mart olsa bile kış yerini ilkbahara bırakmaya yeni yeni başlıyordu ve bu yüzden son iki gündür çok fazla yağmur yağıyordu. "ıslanacaksın dedim!" minho onu görmezden gelen hyunjin'e birkez daha seslenmiş, sonrada insanların koşa koşa, ıslanmadan evlerine gitmeye çalıştığı sokakta hyunjin'in peşinden gitmişti.
hyunjin, kapişonunu takmış çocuğa seslendi. "minho hyung! vals yapabiliyor musun?" minho kaşlarını çatıp nefes nefese kalmış hyunjin'e baktı. "ne valsı oğlum? evleniyor muyuz?" hyunjin kafasını olumlu anlamda sallarken bir elini minho'nun omzuna sarmış, diğer eliylede elini tutmuştu.
minho gülümseyip bir elini hyunjin'in beline yerleştirmişti. yağmurun altında bir dakika bile kalmaktan nefret ederken şimdi çıkardığı kapişonuyla ıslanmayı umursamadan sevdiği çocukla yağmurun altında dans ediyordu. "biliyor musun? hayatım boyunca hep yağmurun altında ıslanmayı umursamadan benimle dans etmek isteyen biri istemiştim. ama önceki sevgililerimin hiç biri yağmurun altında benimle dans etmeyi kabul etmedi! bir ilksin minho, ama sevgilim değilsin."
evinin penceresinden onları izleyen teyze, hızını arttıran yağmur, iliklerine kadar ıslanmaları ve hyunjin'in son harakette kayıp düşmesi umurlarında olmadan gülerlerken minho, hyunjin'i yerden kaldırmaya çalışmıştı. "çok yatırmasaydın böyle olmazdı!" hyunjin zorla yerden kalkıp minho'ya kızdıktan sonra sokakta yürümeye dönmüştü. "araba o tarafta salak!"
hyunjin duyduğu cümleyle yolunu değiştirirken minho'nun yanında yürümeye başladı. ıslak saçlarıyla arabaya yetiştiklerinde soğuğu şimdi hissediyorlardı. "çok üşüyorum." hyunjin sessiz sessiz konuşurken minho arabayı çalıştırmıştı. "arkada ceketim var, onu al." hyunjin minho'ya baktı. "peki ya sen?"
"beni boşver şimdi, giy şunu da üşüme." tek eli arkadaki ceketine gitmiş, eline aldıktan sonra hyunjin'e uzatmıştı. hyunjin ceketi üstüne atarken gülmeye başladı. "biz deliyiz gerçekten!"
"öyleyiz."
ᯓ★
"hyunjin kıskanıyorsan adam gibi söylede aptal triplerini çekmeme gerek kalmasın. istemiyorum artık triplerini de kıskançlıklarını da." hyunjin eve geldikten sonra duşa girmiş, minho ise sadece üstünü değiştirip oturmuştu. kavgaları da minho'nun jeongin ile konuştuğunu hyunjin'e söylemesi ile başlamıştı. hyunjin, minho'yu her nefes alan canlıdan kıskanabilecek kadar bağlanmıştı ama minho ona göre saçma sapan olan hareketlerinden bıkmıştı.
"sana duşa girecek misin diye sordum, sende bana jeongin ile konuşuyorum sus dedin minho! ne yapmamı bekliyorsun?" sonra devam etti hyunjin. "kıskanıyorum çünkü seni seviyorum, ama senin o lanet kör gözlerin defalarca belli etmeme rağmen beni görmüyor! beni öpen sensin, sarılan sensin, benimle dans eden sensin. sonra gelip saçma triplerini çekemem diyen de sensin! o kadar yakınlaştık, adam akıllı hiç sormadın hyunjin beni seviyor musun diye. sonra da ne yaptın? gelip yine beni öptün! ciddi olduğum şeylerde bile şaka yapmaktan sıkıldım minho. sen tribimden mi bıktın? bende senden bıktım!"
hyunjin susmuyor, minho da sesini çıkarmıyordu. "kendi içimde bir şeyleri tutup kimseye söyleyememek sıkıyor beni artık. sürekli boğuluyormuş gibi hissediyorum ama kimseye söyleyemiyorum! chan hyunga söylesem aptal sözlerini iki saat sıralayacak, jisung'a söylesem kendini anlatacak, aptal kardeşine söylesem sana yetiştirecek, seungmin beni dinlemeyecek bile!" minho sadece kardeşine aptal denmesinden rahatsız olup konuşacaktı ki hyunjin sözünü kesti. "felix'e bir da-"
"gerçekten takıldığın tek şey bu mu? bak, umurunda bile değilim." hyunjin odasına gitmek için yönelirken minho gözlerini devirip hyunjin'in kolunu tutmuştu. "bana bak hyunjin, kardeşim ile alakalı düzgün konuş, bir. ben her şeyin farkındayım, iki. ve üç, seni sadece öylesine öptüm. salak salak sonuçlar çıkarma yani."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuck it, hyunho
Fanfiction"asıl sen kimsin ve evimde ne işin var?" "ya siktir et gel beraber yaşayalım."