Odamın kapısını aceleci bir şekilde çalan kişinin kim olduğunu bildiğim için acele etmeden "gir" diye seslendim. İçeriye giren Selo alnında ki terleri silerken bana baktı, nefes nefeseydi. Koşmuş muydu o?
"Leyla Hanım," durup biraz soluklandı ve acele bir şekilde konuşmaya devam edip kapıyı gösterdi.
"O... O geldi" anlamamış bir şekilde ona baktığımda tekrar derin bir nefes aldı "Babanız, Kenan Başa-" Selo lafını bitiremeden babam yani Kenan Başaran kapıyı tıklatmaya bile tenezzül etmeyip içeri girdi. Bu adam da görgü namına hiçbir şey yoktu, bu tavırlarına o kadar alışkındım ki artık ona sinirlenmiyordum bile.
Asistanıma bakıp elimle kapıyı gösterdim "Tamam Selo gerisini ben hallederim" derken babam da karşımda ki koltuğa oturup çoktan bacak bacak üstüne atmıştı. Selo dışarıya çıkınca ciddi bakışlarını bana yöneltti.
"Çalışanlarınla aranda resmiyet olmasını tercih ederim" Selehattin 7 yıldır asistanımdı ve zaman geçtikçe birbirimizle içli dışlı olmuştuk. O benim sağ kolumdu ve bu yola çıktığımdan beri bir saniye olsun beni yalnız bırakmamıştı. Her şeyi benim için önceden hazırlar, yiyeceğim yemeğe bile yeri geldiğinde o karar verirdi .
"Onun kararını ben veririm," derken dosyama dönmüş yalandan bir ilgiyle sayfaları karıştırıyordum. İçten içe meraklıydım çünkü babam önemli bir şey olmadığı sürece yanıma gelecek biri değildi.
"Ne için gelmiştin?" sesimin ilgisiz çıkmasına özen gösterirken vereceği cevabı deli gibi merak ediyordum. Babam bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi hemen pozisyonunu değiştirdi ve bana çok daha odaklı bir şekilde bakmaya başladı.
"Soykan'lar hala benimle bir görüşme kabul etmedi" diye direkt konuya girdi. Babam bir süredir Soykan Holding'in CEO'su Onur Soykan ile bir görüşme ayarlamaya çalışıyordu fakat bir türlü bunu başaramamıştı ve bu durum onu daha da hırslı hale getirdi. Yaklaşık bir yıldır takıntılı gibi Onur Soykan ile bazı ortaklıklar gerçekleştirmek istiyordu ama o kadar yoğundum ki merak edip sormamıştım bile. Dürüst olmam gerekirse yoğun olmasam da sormazdım çünkü konu benim için pek ilgi çekici değildi.
"Onunla bir görüşme ayarlamanı istiyorum" ricasıyla (!) şaşkın bir şekilde ona baktım "Dalga mı geçiyorsun?"
"Dalga geçmeyeceğimi bilecek kadar beni iyi tanıyorsun" haklıydı ama yine de bunun bir şaka olmasını dilerdim. Omzumu silktim.
"Yapacak daha önemli işlerim var yani senin hırslarının peşinde koşamam" babam öyle gür bir kahkaha attı ki dışarıdan gören biri onun kesinlikle içten olduğunu düşünürdü ama değildi. Bu gülüşü genelde birilerini tehdit etmeden önce kullanırdı ve şimdi de anlaşılan sıra bana gelmişti.
Bir anda ciddileşip suratını masama doğru eğdi.
"Bana bak bu AVM'nin başındasın diye kendine çok güvenme, buraya benim sayemde geldiğini unutma."
"Beni sen değil, emeklerim buraya getirdi" derken sinirden yumruklarımı sıkıyordum. Bu AVM'nin çizimi bile benim elimden çıkmıştı, her an her saniye işin başında durmuştum ve tek bir aksiliğin bile gerçekleşmesine izin vermemiştim Herkesten çok çalışmıştım ve bunca emekten sonra emeklerimin hiçe sayılıp birilerinin beni buraya getirdiğini iddia etmesi oldukça can sıkıcıydı.
"İstediğin kadar çalış sen bir Başaran'sın ve benim param sayesinde bu koltuktasın," ayağa kalkıp kalçasını masaya yasladı ve kollarını kavuşturdu "Onur ile bir toplantı düzenlemeni istiyorum, karşılığında da bu koltuğu senden almayacağım," kafasını biraz daha eğip dik dik baktı bana "anlaşıldı mı?" tehditkar yüzünü görmemek için inatla kapıyı inceliyordum, "Ece sana diyorum!"
"Leyla" diye düzelttim, ikinci ismimden nefret ettiğimi bile bile ısrarla kullanması sinir katsayımı arttırırken amacına ulaşmış gibi hafifçe gülümsedi, bu sinir bozucu gülümsemeyi görmezden geldim "Onur'u tanımıyorum bile nasıl sana bir randevu vermesini sağlayabilirim ki?" babam omzunu silkti ve bir anda ayaklandı, gitmeden önce bana döndü "Nasıl yapılacağını bilsem ben yaparım Ece, bu yüzden bir yolunu bul."
Babam çıktığı an içeri giren Selo "Ne dedi Kenan Bey? Kulaklarınız kızarmış yine çıldırttı yine sizi değil mi?" dedi, ona cevap vermek yerine elimi uzattım ve neyi kastettiğimi anlamış olacak ki kutsal yastığımı hızlıca bana verdi. Yastığı elime alıp suratıma basmamla birlikte çığlık atıp içimde ki öfkeyi attım. Oh işte bu iyi gelmişti.
"Şu meşhur Onur Soykan ile ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum. Kaç yaşında, nelerden hoşlanır, nerelere gider, kız arkadaşı var mı yada evli mi... Anlıyor musun beni?"
"Anlıyorum Leyla Hanım" diyen Selo'ya tek kaşımı kaldırdım, hala inatla durmuş bana bakıyordu içimden sabır çekip derin bir nefes aldım "Madem anladın Selocuğum, ne işin var hala burada?"
"Hemen hallediyorum Leyla Hanım."
Arkadaşlar öncelikle hepinize merhaba, umarım kurgumu beğenirsiniz, yazım ve imza hatalarım varsa lütfen affedin.
Sizce Leyla ile babasının arasında ki problem ne olabilir?
Onur Soykan neden bir türlü Kenan Başaran'ı görmek istemiyor?
YOU ARE READING
KAOS (+18)
Teen FictionBabasının tehditi sonucunda Onur Soykan'ın ikna etmeye çalışan Leyla Ece Başaran bakalım inatçı Onur'u ikna edebilecek mi?