Chapter 2: You're Super Smart

122 12 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Allison dolabının önünde duran Amelie'ye doğru yürüdü ve elini yavaşça omzuna koydu.
"İyi misin? Ailen burada mı?"

"Evet, iyiyim, teşekkürler. Annem henüz işte." Küçük bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Allison gülümsedi ve onu onayladı. Amelie, McCall'un onda ne bulduğunu anlıyordu. O nazik, küçük gülümsemesi ve ela gözleri içini ısıtmıştı kızın.

Yan tarafa baktığında Lydia Martin'in onlara doğru yürüdüğünü, Amelie'den birkaç adım uzakta olan dolabını açtığını gördü.

"Bana mı öyle geliyor yoksa Beacon Hills daha çok 'tamamen tuhaf ve doğaüstü Beacon'a mı dönüşüyor?" Diye sordu çilekli sarışın, parlak yeşil gözleri kuzguni saçlı kızla esmer arasında gidip geliyordu. Allison'ın suratında endişeli bir ifade vardı. "Merak etme Allison, Amelie biliyor. Dürüst olmak gerekirse Stiles senin bunu bilmene neden bu kadar şaşırdı anlamıyorum? Aslında baya akıllısın."

Amelie'nin yanakları sıcaklamaya başladı ve bakışlarını yere çevirdi. "Teşekkürler."

Amelie'nin iltifatlarla arası hiç iyi değildi, özellikle de kahrolası Lydia Martin gibi feci kızlardan geliyorsa. Okuldaki bütün erkekler onu beğeniyordu. Hatta bir kertenkeleye dönüşüp (ironik) Londra'ya taşınana kadar okulun en popüler erkeği Jackson Whittemore ile çıkıyordu.

Ela gözlü kızın düşünceleri dalgın bir şekilde en yakın arkadaşına kaydı; o olmasa bu yeni dünyayı asla tanıyamazdı. Isaac hâlâ burada değildi ve onun için duyduğu endişe daha da büyüyordu. "Isaac'ın nerede olduğunu biliyor musunuz?" Sessizce sordu. İki kız da hayır anlamında kafa salladı. Yanaklarını şişirerek anladığını belirtti Amelie.

•°•°•°•°

Stiles Stilinski, Amelie Nightly'yi yalnızca birkaç kez duymuştu. Isaac ondan kendisine gönderilmiş bir melek gibi bahsediyordu, babası konusunda ona nasıl yardım ettiğini ve ona her zaman kalacak bir yer teklif ettiğini anlatıyordu. Onun yaralarını saran ve her zaman onun tutunabileceği bir omuzdu.

Ancak Stiles onunla tanıştığında onun hakkında duyduklarının kızla alakası bile olmadığını düşündü. Kabaydı ve deli gibi konuşuyordu. Lydia'ya 'olmayan sesleri duyabilen bir psikopat' demesi bile bunu kanıtlıyordu.

Bayan Blake'in sınıfındaki kuş saldırısından sonra, olaydan sadece birkaç dakika önce sınıftan alınan Scott'la konuşması gerektiğine karar verdi. Bu, Beacon Hills'te yeni sorunların başlangıcı olabilirdi ve neler olduğunu anlamaları gerekiyordu. Önceki gün, bir geyik doğruca Lydia'nın arabasına atladı ve en azından onlara yetecek kadar travma yaşadılar... yani, sonsuza kadar.

"Scott, okulda ciddi bir sorunumuz var. Bayan Blake'in dersinde sal-" Stiles olanları açıklamaya başlar başlamaz, her zamanki gibi en yakın arkadaşı sözünü kesti.

"Daha sonra anlatabilir misin?" Diye sordu Scott aceleyle. Stiles kaşlarını çattı, "Ah-Hayır, bunu acil konuşmamız gerektiğinden eminim." Onu görecek kimse olmamasına rağmen elleriyle abarttı.

"Pekala, o zaman benimle Derek'in evinde buluş." İçini çekti Beta. "D... Derek'in evinde mi? Derek'in evinde ne halt ediyorsun?"

"Bizimle orada buluş, tamam mı?" Dedi Scott çocuğun sorusunu es geçerek. "Ve Amelie'yi de getir. Isaac burada. onun için oldukça endişeli görünüyordu."

"Ama-" Esmer lafını tamamlayamadan Scott telefonu çocuğun yüzüne kapattı. Harika, gerçekten harika. Şimdi bir de Amelie'yi bulması gerekiyordu.

Peki kız hangi cehennemdeydi? Burnunu kaşıyarak telefonunu cebine koydu ve Nightly'yi aramaya başladı. Kısa süre sonra kızı dolabının önünde, eşyalarını karıştırırken -daha doğrusu dolabını alt üst ederken- buldu. Onun kendi kendine konuştuğunu duyabiliyordu: "Aman Tanrım. Ah, Tanrım. Hayır, hayır, hayır. Hangi cehennemde bu?"

"Hey," Stiles aniden ona doğru yürüdü. Bu ani hareket sonucu kız kendini çığlık atmaktan alıkoyamamıştı. "Dinle - ah, kusura bakma - Isaac şuan Scott ve Derek'le birlikteymiş. Gelip seni almamı söylediler, o yüzden hadi."

Bekle. Ah, Tanrım. Bu olamaz" diye şikayet etti kız. "Sorun ne?" diye sordu Stiles dudaklarını büzerek. Onun umurunda olacak kadar yakın değillerdi ama kahverengi gözlü kız sıkıntılı görünüyordu.

"Ben-günlüğümü Bayan Blake'in sınıfında unuttum. Gidip almam lazım. Ben-" Mor sırt çantasına baktı. Belki de oradaydı.

"Hayır, dinle, vaktimiz yok. Geri dönüp başka zaman alabilirsin. Şu anda Isaac'in sana ihtiyacı var, tamam mı?" dedi sinirle. Onun aptal bir günlük yüzünden bu kadar üzüldüğüne inanamıyordu.

Amelie karşısındaki çocuğa baktı, yüzünde kızgın bir ifade vardı. Sonunda gözlerini devirerek başını salladı, sırt çantasını kapattı ve Stiles'a hareket etmesini işaret etti.

"Yolu göster."

▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪

Lydia -fucking- Martin entered the chat 🔥🔥🔥

Nasılsınızz?

Bu kurgu benim çok hoşuma gitmişti umarım siz de seversinizzz

Invisible String • Stiles StilinskiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin