İLAYDA KARYELİ
(Yıllar önce)Annem ve babam üç gündür önemli bir görevdelerdi. Her ne kadar vatanı kurtardıkları için gurur duysam bile içimde bir korku vardı. Üç gündür o bölgeden pek çok şehit haberi vardı ve asker ailesi olmanın zor kısmı burada başlıyordu. Televizyona her gün ya annem ise ya da ya babamsa korkusuyla bakmak tarifsiz kötü bir histi.
“Abla,” diye içeriden koşarak geldi Batuhan. Yüzünde o her zaman ki neşe hakimdi. Gamzelerini belirgin edecek şekilde büyük bir tebessüm etti.
“Efendim bir tanem.” dedim hemen dizlerimin üzerine çökerek. Siyah saçlarını bir elimle okşayıp geriye doğru attım.
“Ben çok acıktım.” dedi ve hemen ekledi. “Ne zaman yemek yiyeceğiz ?” Bu cümlelerini karnını okşayarak muzip bir tavırla kurdu.
“Yapıyorum ablacığım az sonra hazır olur.” dedim ve ayaklanıp makarnanın sosunu hazırlamaya başladım.
“Tamam.” dedi ve hoplaya zıplaya oyuncaklarıyla oynamaya gitti.
Batuhan daha beş yaşındaydı. Anaokuluna yeni başlamıştı. Ben ise on sekiz yaşındaydım ve bu sene mezuna kalmıştım. Reşittim ve artık kardeşime kendi başıma bakabilecek yaştaydım.
Biraz sonra makarna tamamen olmuştu. Masayı kurdum ve makarnaları tabaklara koyup masanın üstüne bıraktım.
“Batuhan,” diye içeriye seslendim. Arkama dönüp ellerimi mutfak lavabosunda güzelce yıkadım ve havluya iyice kuruladım.
“Efendim abla.” diye bir ses yükseldi. Çizgi film sesiyle karışık oldukça neşeli bir sesti.
“Yemek hazır bir tanem.” dedim ve portakal suyu ile dolu olan bardakları masanın üzerine koydum.
Koşarak içeriye gitti ve bir süre sonra aynı şekilde koşarak geriye geldi. Masaya kuruldu ve çatala uzandı.
“Ellerini yıkadın mı ?” diye sordum. Bu annemin asla çiğnetmediği tek kuralıydı. Sofraya oturmadan önce mutlaka eller yıkanmalıydı.
“Yıkadım.” dedi ellerini göstererek. Ellerini her yıkadığında marifet işlemiş gibi sırıtarak ban gösteriyordu. Bu durumdan rahatsız değildim ama bir süre sonra artık boğucu olmaya başlıyordu.
“Aferin benim aşkıma.” dedim ve alnına küçük bir buse kondurdum.
Tam masaya oturacaktım ki beklenmedik bir şekilde kapı çaldı. Kimseyi beklemiyordum. Neydi bu şimdi ?
“Sen yemeğini ye ben geliyorum.” dedim Batuhan’a ve adımlarımı kapıya yönelttim.
Kapıyı açtım...
Ellerinde bayrak olan iki asker vardı kapıda. Kalbime o an bir bıçak saplandı. O bıçak göğsümde derin oyuklar açmaya başladı.
Annem...
Babam...
“Başınız sağ olsun.” dedi en öndeki asker uzun boylu olan asker.
Gözlerimden yaşlar sanki yıllardır orada bu anı bekliyormuş gibi boşalmaya başladı. Bir an duyduklarımı idrak etmekte zorluk çektim.
Anılarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeye başladı. Hatırımda kalanlar gözlerimdeki yaşı biraz daha kamçıladı.
Babamla parka, okula, kütüphaneye hatta askeriyeye gittiğimiz günler artık hepsi birer anıydı.
Annem benim en kıymetlim tek dostum, tek sırdaşım. O artık yoktu ve bu dünyamın en acı cümlesiydi.
Ağlamalarım git gide çoğalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VATAN UĞRUNA
Teen FictionVatan için nelerden vazgeçilebilirdi ? Ailemizden... Arkadaşlarımızdan... Sevdiklerimizden... Sevenlerimizden... Kendimizden... Vatan için her şeyimizden vazgeçebilirdik. Biz vatan yolunda gerektiği zaman canımızdan bile vazgeçebilecek altı Türk ask...