Manasını tekrar bir türlü uyandıramıyordu. Hiç çıkmamış gibi kaybolmuştu adeta. Araştırmaları devam ederken dük öldüğü için köşkte bir cenaze töreni düzenlemeye mecbur kalmıştı. Cesedini gömmek dahi istemiyordu, onun yerine aç köpeklere verip bedeninin parçalanmasını izlemek bu istismarcı babaya daha çok yakışırdı. İmparatorluk ailesi hariç herkes cenaze törenine katılmıştı. Estee üzgün görünebilirdi ancak içinden mutluydu. Herkes o gece yeşil bir ışık hüzmesi gördüğünü iddia ediyordu fakat Estee mümkün olduğunca bilmediğine inandırmaya çalışıyordu.
Gecenin sonunda imparatorluğa, babasının aksine iyi bir düşes olacağına ve her daim onların tarafında olacağına dair bir mektup yazdı. Balkona geçti, haberci kuşlardan birini çağırmak için ıslık çaldı ve mektubunu gönderdi.
...
Aleon'dan kılıç ve at dersleri almaya başlayalı epey olmuştu.
"Bir kez daha beni nakavt ettiniz leydim."
Dudakları kıvrılmıştı.
"Benim için kendini tutuyorsun hadi ama."
"Sizin için asla kendimi tutmam leydim. Tutamam."
Bunu söylerken Estee'nin gözlerinin en derinlerine bakıyordu. Mavi gözleri, altın sarısı gözlerine deyince güneş ve gökyüzünün buluşmasına benziyordu. Terli vücudu açıktaydı. Şövalyelik eğitimi çok sert olsa gerekti.
"Hadi mola verelim."
"Peki leydim."
"Aleon tatlı sever misin."
"Pek sayılmaz ama sizin için yerim."
Estee kıkırdadı.
"Kadınlarla nasıl konuşacağını iyi biliyorsun."
...
"Hanımımm, imparatordan mektup var! Uyanın lütfen."
"Susanne uyumama izin ver, çok yoğunum."
"Ne! İmparatordan mı?"
Mektubun üzerinde mumla eritilip mühürlenmiş altın rengi imparatorluk damgası vardı. Bu mührü imparatordan başkası kullanamazdı.
"Sevgili Le Roux dükalığından düşes Estee yeni rütbenizi tebrik ederim. Babanızın trajik ölümü hakkında üzüldüğümü söyleyemeyeceğim ancak size taziyelerimi sunarım. Düşes, ailenizin bireyleri yüzünden endişelenmeyin, sizi sarayıma davet edip çok önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum. Lütfen iki gün sonra burda olun."
Mektubu okurken tüyleri diken diken oldu. İmparatorluğun vergi işleri dışında onunla ne işleri olabilirdi ki? Ophelia ve Roseia birden odasına daldı.
"Eştee"
"Estee bizimle oyna!"
"Evey"
"Canlarım şimdi sizinle oynayacak hiç vaktim yok, Sussanne'la oynasanız?"
"Ama lüyfen Sussanne'la oynamak hiç eylenceli deyiy."
"Ah leydiler aşk olsun!"
Susanne üzgün bir şekilde cevapladı. Estee onların bu durumu karşısında çok eğlendi. Bu tatlı ısrarlara daha fazla dayanamadı ve onları dışarı çıkardı. Bütün gün bahçede koşuşturduktan sonra üçü de çok yorulduğu için aynı yatakta uyuya kaldılar. Estee belkide ilk kez bu kadar huzurlu hissediyordu. Ertesi gün saraya gitmek için hazırlanıyordu. Yeşil, vücuduna yapışan bir elbise seçmişti. Zümrüt bir kolye ve takımı olan küpeleri takmıştı. Saçlarını elbisenin üstünden dökülür gibi saldı ve gitmeye hazırdı tahtırevanına bindi, saraya varması geç saatleri bulacaktı. Kızları getiremediği için bir yanı üzgündü.
"Umarım aleon onlara iyi bakar."
...
İmparatorluk sarayı, görkemli ve bir o kadar da kasvetli bir yerdi. Kuşların kafesten çıkamadıkları gibi insanlarında ordan çıkamadığı bir gerçekti. Bu fikir tüylerini ürpertti. Ana saraya ilerledi ve derin bir nefes alarak yüzünde nazik bir gülümsemeyle giriş yaptı. İmparator Estee'nin yola çıktığının haberini almış ve çoktan onu bekliyordu. İmparatorun yanında iri cüsseli, siyah saçlı ve kırmızı keskin gözlü bir adam duruyordu. Yüzünde kitapta da geçen hep takındığı muzip gülümsemesi vardı. Estee bakışlarını anında çekti ancak çoktan göz göze gelmişlerdi. Bacaklarının titremesini durdurmaya ve yüzündeki gülümsemeyi soldurmamaya çalıştı. Başka biri onun bir heykel olduğunu, insan olmadığını söylerdi. Vücudunu çokta örtmeyen bir kumaş giyiyordu iri yarı vücudunu görenler korkunç olduğunu düşünürdü. Gözlerini arsızca Estee'den çekmedi.
"Le Roux dükalığı Düşesi, Estee Le Roux, imparatorluğun güneşi ve ayını selamlar."
"Hoşgeldiniz düşes güzelliğinizin dillere destanlığı doğruymuş."
"Teşekkür ederim majesteleri, lütfediyorsunuz."
Gözleri tekrar Chane'e çarptı hala gözlerini ondan çekmiyordu.
"İmparatorluğun sevgili güneşi, beni çağırdınız için çok mutlu oldum."
"Düşes, babanla iyi bir geçmişiz olmadığını ve düşman olduğumuzu duymuşsundur diye tahmin ediyorum. Saray hizmetçilerinin fuhuşu, kaçırılmaları ve vergi kaçaklarından kendisi sorumluydu."
Estee beyninden vurulmuşa döndü. Yolsuzluklarının bir kısmını biliyordu tabi ama bu kadarını o da tahmin etmemişti, suratı düşmüştü.
"Eski dükün bu davranışlarının bir affı olamaz ve haindir majesteleri, kendisi hakettiği gibi ölmüştür."
Soğuk bir ifadeyle bunları söylemesi veliaht prensin dikkatini çekiyordu.
"Tabi tabi size katılıyorum düşes fakat sizin onun gibi olmadığınızı biliyorum. Size bir teklifle geldim. Hazır dükalık ve imparatorluk sayenizde barışmışken sevgili oğlum veliaht prens Chane Wagner'la evlenmenizi istiyorum."
Gözleri ışık görmüş tavşan gibi açıldı.
YOU ARE READING
İKİNCİ HAYATIMDA YAŞAYACAĞIM
Fiction HistoriqueBu hikaye Estee'nin ölümünden uyanmasıyla başlar. Reenkarnason yaşamış ve yeni bir dünyada uyanmıştır. Okuduğu kitabın içinde. Peki bu dünyadaki bütün zorluklara rağmen hayatta kalabilecek midir?