BÖLÜM 8

27 5 12
                                    

Gözlerimi açtığımda, gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Fısıltılar duyuyordum ve bu çok ürkütücüydü. Birden fazla kişi söylüyor gibiydi ama ben alışmaya başladığım için çok korkmuyordum. Ne dedikleri anlaşılmıyordu, bambaşka bir dilde konuşuyor gibiydiler.

Öleceksin.

Öleceksin.

Öleceksin.

Gözlerim karanlığa alıştığında etrafıma baktım. O şey bu sefer yoktu. Odama iyice baktıktan sonra sağıma döndüğüm gibi gördüğüm şeyle dehşete kapıldım.

O neden benim yatağımda uzanıyor?

Korkuyla gözlerimi kapattım ve bunun bitmesini bekledim. Vücudumda ellerini hissediyordum. İntikam almak ister gibi uzun tırnaklarıyla tenimi çiziyordu. Kalın ve ürkütücü sesini duyduğumda korkumun artması uzun sürmedi.

"Öleceksin."

Bu sefer istesemde bu geceyi atlatanayacaktım. Titreyen sesimle ona bir soru yönelttim.

"Benden ne istiyorsunuz?"

Kısa ve net bir cevap geldi.

"Canını."

Sanırım onunla iletişime geçmek iyi bir fikir değildi, fakat bir soru daha yönelttim.

"Neden bunu yapıyorsunuz?"

Cevap gelmedi, onun yerine canımı daha çok acıtacak şekilde tırnaklarını geçirmeye başladı.

"Bunu neden yapıyorsun?"

"Amacıma ulaşmak için."

"Amacın ne?"

"Canını yakmak."

Amacının bu olduğunu biliyordum ama korkumdan beslendiğini de biliyordum.

"Bunu ne zaman bitireceksiniz?"

"Öldüğünde."

Cevap vermedim ve bunu yapmayı bırakmasını bekledim. Tabii ki de yapmaya devam etti. Bu acıyla uyuyabileceğimi sanmıyordum.

Yaklaşık 1 - 2 saat boyunca bekledim. Daha sonra ellerini çekti ve yatağından kalktı. Eğer uyumazsam daha kötü şeyler olabilirdi, kendimi uyumaya zorlasamda yapamadım. Güzel şeyler düşünmeye çalışarak zorla uykumun gelmesini sağladım ve kendimi uykunun kolları arasına bıraktım.

... ... ...

"Siz bu olayları ne zamandır yaşıyorsunuz?"

"Biraz oldu."

"Bu konuda daha dikkatli olmalıydınız. En ufak bir dikkatsizlikte başınıza neler geldiğini gördünüz."

"Tamam Hyejin, bize ne yapmamız gerektiğini anlat artık."

Hyejin'le konuşup bu olayları anlatmıştık ve buluşmamız gereken gün geldiğinde bize bir parkın konumunu atıp gelmemiz gerektiğini söylemişti. Şu an ise ben, Jennie ve Hyejin bir banka oturmuş, ne yapmamız gerektiğini dinliyorduk.

"Öncelikle ikiniz de ailelerinizden aynı günde benim evimde kalmak için izin almalısınız. Sizin evlerinizde yapamayız çünkü yapacaklarımız biraz gürültülü olacak. Ben evde tek yaşadığım için sorun olmayacaktır. Şimdi gelelim ne yapmamız gerektiğine, ikiniz de aynı odada kalıp geceyi beklemelisiniz. Onlar zaten orada olacaktır ama hepsini bir arada tutmak için onları kızdırıp yanınızdan gitmemelerini sağlamalısınız. Onları kızdırdığınızda hepsi aynı alanda toplanacak ve gec olmadan bana seslenmelisiniz. Ben odaya girdiğimde gözlerinizi kapatın ve gerisini bana bırakın."

"Tamam, ne zaman gelelim."

"İki gün sonra ben size evimin konumunu atacağım. Şimdi gitmeliyim, görüşürüz kızlar."

Gülümseyerek ayağa kalktığında biz de ayaklandık ve gülümseyerek teşekkür ettikten sonra sarıldık ve parktan çıkmasını bekledik. Görüş alanımızdan çıktığında Jennie bana döndü.

"Okulu ektiğim için eve dönemem. Sahil taraflarına gidelim mi?"

"Olur, ama onun öncesinde yemek yiyelim. Seni bilmem ama ben gerçekten açım."

Gülerek onayladı ve beraber yürümeye başladık.

"Nereye gideceğimizi biliyor musun?"

"Evet, bildiğim güzel ve devamlı olarak gittiğim bir ramenci var. Beğeneceğine eminim."

"Görelim bakalım."

Tatlı bir sohbet eşliğinde ramenciye vardık. İçeriye girdiğimizde sıcak havanın yüzüme çarpmasıyla bir anlık titredim. Pencere kenarından bir masaya oturduğumuzda hemen bir garson geldi.

"Buyurun efendim, ne alırdınız."

"Ne alırsın, Jennie?"

"Sen ne alırsan ondan alayım."

Menüye bir göz gezdirdim ve sevdiğim şeyleri sipariş ettim. Beklerken kısa bir sohbete daldık.

"Sen hangi mesleği hedefliyorsun?"

"Modellik düşünüyorum, ya sen?"

"Ben de mimarlık istiyorum."

"Umarım hayalindeki mesleğe ulaşırsın."

"Umarım, sen de öyle."

Yemeklerimiz geldiğinde ikimiz de yemeklerimizi yemeye başladık. Doyduktan sonra hesabı ödemek için garsonu çağıracakken Jennie'nin sesini duydum.

"Ben öderim."

"Hayır gerek yok, ben öderim."

"Gerçekten ben ödeyebilirim."

"Benimle inatlaşma."

"Sen benimle inatlaşma. Sen inatsan, ben senden daha inatım."

"Bu saçma tartışmayı bırakalım. Uzatmaya gerek yok, ben öderim."

"O zaman bir dahakine ben ödeyeceğim."

Yüzümdeki zafer gülümsemesi ile hesabı istedim. Dışarı çıktığımızda soğuk hava ile temas eden tenimi kısa bir titreme aldı. Hava çok soğuk değildi, soğuk havanın bir anda bedenime çarpması sonucu kısa bir titremeydi.

Sessizce sahile yürürken düşüncelere dalmıştım.

Neden Jennie'nin yanında böyle hissediyorum?

Jennie'de benim yanımda aynı duyguları hissediyor muydu? Sanmıyorum.

Peki bu şekilde hissetmemin sebebi ne?

Neden başkası değil de sadece Jennie'de böyle hissediyorum?

Neden onunla en ufak bir temasta kalp atışlarım hızlanıyor?

Neden Jennie ile eskisi gibi hissetmiyorum?

Eskiden Jennie'yi diğer arkadaşlarımdan ayırmazdım, peki şimdi?

Soul Summoning / ChaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin