7-Birlikte Zaman

125 17 4
                                    

Uyandığımda Minho gitmişti. Kafamın altında yastık, üstümde de örtülmüş bi pike vardı. Yerimde doğruldum ve esnedim. Dün gece bir ara ağladığımı hatırlıyordum. Göz altlarım şişmişti.

Ayağa kalktım ve pikeyi katlayıp koltuğun koluna koydum yastığıda yerine fırlattım.
O sırada yukarıdan inen Chan'ın sesini duymuştum.
"Ooo, bizim basketbolcu hünerlerini sergiliyor."

"Yok be Chan, bir anlık atasım geldi."
Kafasını salladı.
"Minho nerde?"
Sorumla birlikte gözlerini üstüme dikmişti.

Biz hala bakışırken mutfaktan kafasını uzaltıp "burdayım." diyen Minho'yla mistik bakışmamız sonunda bitmişti.

Chan mutfağa geçerken ben de yukarıya çıktım ve duşa girdim. Üstümü değiştirdikten sonra çalışma masama oturmuştum. Hala aynı yerdeydi. Gitarımı aldım ve üstündeki tozu elimle üstünkörü temizledim.

Akortlarını ayarladıktan sonra telleri tıngırdatmaya başladım. Her tel, farklı bi his barındırıyordu. Fa notası öfkeyi, Son Do notası da zarifliği...

Yaklaşık on beş dakka boyunca özlemimi geçirmeye çalıştım. Huzuru buluyordum. Gitarı bıraktığımda omzumda iki tane el hissetmemle yerimde zıplamıştım.

Kafamı yukarı kaldırdığımda Felix'in gülümseyen suratıyla karşılaştım.
"Günaydın!" dediğinde karşılık vermiştim. Benim enerjim onun enerjisi karşısında sönük kalmıştı.

Yanıma bi tane sandalye çekti ve oturdu.
"Hadi ama köpüş, suratın gülsün. Bugün de arıycaz."
Omuz silktim.
"İki yıldır birlikte yaşıyorduk Felix. Nasıl mutlu oluyum ki?"

Bana hak vermiş olmalı ki kafasını öne eğdi. Fazla geçmeden aynı enerjiyle kafasını kaldırdı.
"Dün, Minho'yla eve gelirken konuştunuz mu?"

"Konuştuk ama fazla değil."
Ellerini çırpmıştı.
"Özel değilse, ne konuştunuz?"
Omuz silktim.
"Kavga ettik. Ona haksızlık yaptığımı fark ettim. Ama artık geç, yani galiba. Bilmiyorum. Artık beni seveceği düşünmüyorum."

"Peki ya sen?"
Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım.
"Hm?"
"Sen diyorum sen. Sen seviyor musun yada hoşlanıyor musun?"

Gözlerimi gözlerinden kaçırmıştım. Buna doğru düzgün verebilecek bir cevabım yoktu.
Beni kurtaran kapıda Jeongin'in belirmesi olmuştu.

"Hadi, kahvaltı hazır."
Ayağa fırladım ve kapıya yöneldim. Felix ayağa kalkarken kolumdan tutmuş, kulağıma fısıldıyordu.
"Bunu akşam konulcaz köpüş , kaçamazsın."

Hoplaya zıplaya yanımdan giderken Jeongin beni bekliyordu. Odadan çıktığımda birlikte aşağı indik. Aşağı inerken iki gündür herkesin yaptığı gibi o da teselli vermeye çalışıyordu.

"Yav beni boş ver."
Elimi omzuna attım.
"Sen nasılsın?"
"Ben iyiyim, yani toparladım. Zaten çokta büyük bir şey değilmiş sende duydun."

Kafamı salladım. Sofraya geldiğimizde herkes gibi ikimizde yerlerimize geçmiştik.

###

Kısa süren kahvaltının ardından hazırlanıp dışarıya çıkmıştık. Anlaşılan bugün Dudley'i arama günüydü ve herkes gelmişti.

Minho sekronize etmeye çalışıyordu.
Dudley'i kaybettiğim parka geldiğimizde bir yuvarlak yapmıştık. Minho ortamızda duruyor elindeki kağıtları sekiz kişiye yetecek şekilde bölüyordu.

İşi bittiğinde konuştu.
"Şimdi, stray kids. Elimde Dudley'nin resmi basılı olan, resmin altında dün çıkarttığım geçici hattın numarasının yazılı olduğu kağıt var."

Stay Away2/2MinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin