11-Minho!!??

113 16 11
                                    

Bugün büyük gündü! Maçımız vardı. Takımla erkenden buluşup antrenmanlara başlamıştık.
Ligin ilk maçından kaybetmek istemiyorduk. Hızlıca bir antrenman maçı yapmış, daha sonrasında atışlara devam etmiştik. Sahada kör nokta var mı diye sahayı santim santim top sektiretek turlamıştım.

Sıra dinlenmeye gelmişti.
Otururken Beomgyu ve Dino'nun geldiğini gördüğümde ayağa kalkmıştım.
Ellerinde voleybol topuyla geliyorlardı.

"Hadi kalk bro."
"Hayırdır?"
Dino elindeki topu Beomgyu'nun kafasında sektirdikten sonra konuşmaya devam etti. O konuşurken Beomgyu onu cimcikliyordu.
"Bu salak bu aralar Voleybola merak salmış. İlla Seung'un yanına gidip oynayalım dedi."

"Ne zamandır Beomgyu, hiç bahsetmedin?"
"Dün geceden beri."
"Amına koduğum."
"Dinoooo! Becertme kendini!"

İkisinin yaklaşık 15 dakikalık didişmesinden sonra nihayet oynamaya başlamıştık. İlk başka sadece üçümüz oynarken daha sonrasında nerdeyse bütün takım katılmıştı.

Cebimin titremesiyle kısa bir ara vermiştim yine aynı yabancı numaradan mesaj gelmişti.
Çok güzel oynuyorsun ;)
yazıyordu. Etrafıma bakmıştım,yine kimse yoktu.

Siktir edip oynamaya devam ettim.
Bir saate yakın süren voleyboldan sonra son kez bi bakset maçı yapmıştık. Sonra Dino ve Beomgyu ile oynamıştık.

Dino mız mızlanmaya başlamıştı.
"Abi bi siktir git. Yavurmuşuz gibi oynuyorsun."
Beomgyu anında cevabı yapıştırmıştı.
"Yavursun çünkü."
"Kes lan!"
"Ulan adam basletbolcu, yetişmeyi mi planlıyordun."

İkisi tartışırken içeriye koçun girmesiyle yanına gitmiştik. Kendince bi motivasyon konuşması yapıp yanımızdan ayrılmıştı.

Maça daha saatler vardı ve antrenman yapmaktan canım çıkmıştı. Üçümüz birlikte bi kafeye gittik ve birer kahve içtik.

Hala etrafta Minho'yu görmeyi bekleyerek bakıyordum. Telefonuma mesaj gelmişti, yine aynı numaradan.
Kimi arıyor gözlerin, Minho'yu mu ;)
"Sikicem artık ama yaa"

Sessizce söylediğim şeyi Beomgyu duymuştu.
"Kimi sikiyon?"
"Abi bi numara var, ikide bir mesajlar gönderiyor, ne an naptımı biliyor."
Dino sakin tavrını koruyarak cevap verdi.
"Âlimdir boş ver."
"Ulan çocuk beni rahatsız ediyor diyo sen boş ver diyon."
"Amına koyum arasak bulabilicez mi?"
"Seung, rahatsız olduğun kesin. Olmuyormuş gibi davranma lütfen."

En sonunda küsmemek için susmuştuk. Bunu hiçbirimiz istemezdik. Etrafta biraz dolaştıktan sonra tekrardan sahaya gelmiştik. Etrafta kameramanlar vardı. Anlaşılan rakip takım yakınlardaydı.

Bizi görmemeleri için arkadan dolaşıp girmiştik.
İçeri girdiğimizde rakip takımı görmüştük, çoktan gelmişlerdi.
Bizim takımdan arkadaşı olanlar sohbet ederken, diğerleri oturmuş kendi aralarında konuşuyorlardı.

Maça yaklaşık 3 saat vardı. Son kez atışları çalışsam iyi olacaktı. Elime bir tane top aldım ve potanın karşısına geçtim. Bir kaç üçlük attıktan sonra telefonum titremişti.

Top kadar yakışır mıyım eline? ;)
Neden olduğunu bilmiyordum ama her mesaj geldiğinde sanki görebilecekmiş gibi etrafıma bakıyordum, aynı şimdi yaptığım gibi.

Etrafa bakarken gözüme kızıl bi kafa çarpmıştı. Fiziği Minho'nun fiziğine benziyordu fakat olmayadabilirdi. Karşı takımın formasını giyiyordu.
Fazla takılmadım ve önüme döndüm.

Bu mesajları o atıyor olabilir miydi acaba? Ama benim bildiğim Minho asla Top kadar eline yakışır mıyım yazmaz. Bilemiyordum. Daha olmadı polise giderdim.

Bir kaç çalışmadan sonra artık bir saat kalmıştı maça, antrenmanı bırakmıştım. Maça yorgun girmek istemiyordum.

Bir kahve alıp köşeye oturmuştum. Sahaya bakarken kızıl kafa önümden geçmişti. Kafasında şapka ve yüzünde maske vardı. Sadece gözleri biraz açıktaydı.

Arkasından baka kalmıştım. Gerçekten yakışıklı birine benziyordu :) Yanıma Dino'ların gelmesiyle bakmayı kesmiştim.

Dino yanıma oturup omzuma elini attı ve kulağıma fısıldadı.
"Seninki kalktı mı acaba?"
Kolundan kurtuldum ve geriye gittim. Yanaklarım kızarmıştı.
"Ne alaka olum?"

Beomgyu parmağıyla suratımı işaret etti.
"Bence harbi kalkmış, yanaklara bak."
Ayağa kalktım ve yanlarından ayrılıp tuvalete gittim.

Elimi yüzümü yıkadım ve bir süre aynada kendime baktım. Harbiden fena kızarmıştım. Telefonumun çalmasıyla cebimden çıkarmıştım. Changbin'di.

"Lan! Bugün maçın var."
"Sanada merhaba Chang'cım. Evet ve çok heyecanlıyım."
"Tabii heyecan yaparsın, Minho'nun takımıyla oynuycan."

Kaşlarımı çatmıştım.
"Nasıl ya, Minho o takımda mı?"
"Evet, Amerikan bi arkadaşı ayarlamış. Bir haftadır eğitim görüyormuş, bakmışlar adam taş, sokmuşlar takıma. Bu maçta olma ihtimali var."
"Tch. Büyük ihtimalle yoktur. Karşı takım oyuncuları sahaya geldiler, hiç gözüme çarpmadı."

"Hee, o zaman bilmem."
"Changbin bişey sorcam, Minho'nun saçı hangi renkti."
"Siyaha boyatmıştı en son, niye?"
"Hiiç, merak ettim."

Bir süre daha sohbet ettikten sonra bol şans dileyip telefonu kapatmıştı.

Sonunda maç zamanıydı. Isınma hareketleri ve pas çalışmalarıyla uğraşıyordu her iki takımda. Taraftarlar yerlerini almaya başlamıştı. Kimisi yanımıza gelmek istiyordu fakat güvenlik engel oluyordu. Bir kaç kişi yanlarına gitmişti.

Veee içeriye çağırılmıştık. Sunucu konuştuktan sonra tekrar geri çıkıcaktık. Sunucu konuşmaya başlarken koçumuz son kez motivasyon konuşması yapmıştı çıkmıştık.

Takımlar sıralanmıştı. İlk topu kapmak için öne beni koymuşlardı ve karşımda da kızıl kafa vardı.
Hala maskeliydi.
Hakem yanımıza elinde topla geldiğinde önce kafasındaki şapkayı çıkartıp saçlarını geriye atmıştı.
Harbi seksiydi. Daha sonrasında acele etmeden maskesini çıkarmıştı ve o karşımdaydı. Minho..

Eveeet bu elimdeki son bölümdü, artık biraz belki geçikme olabilir bölümlerde.

Nasıl buldunuz bölümü, çok kısa oldu biliyorum ama diğer olayı bir sonraki bölüme almak istedim.

Nasıl buldunuz, umarım beğenmişsinizdir.

Yprum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın

Sonraki bölümde görüşmek üzere

ınstagram/k_seungmoo

Stay Away2/2MinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin