(2)

81 16 18
                                    

OY VERMEYİ UNUTMAYIN LÜTFENN

Evin verandasına geldiğimizde teyze bana gülümsemiş ve zili çalmıştı. Kısa süre sonra kapının ardından ayak sesleri gelmiş ve ardından sarışın bir kadın tarafından kapı açılmıştı. Kız gülümseyerek amcanın elinden sarı valizimi almış ve içeriye çekiştirmişti.

Verandadan içeriye bende geçip, ayakkabılarımı çıkarmak için eğildim. Eğildiğim yerden amca sayesinde gerisin geriye doğrulurken amcanın suratına baktım.

"Ayakkabını çıkarmana gerek yok Jungkook."

Anladığımı belli etmek ister gibi başımı salladım. Ji-Woo teyze içeriye geçerken bende hızlı adımlarla peşinde düştüm.

"Yol yorgunusundur sen şimdi, He-Soo sana odanı göstersin. Eğer uyumazsan kesinlikle aşağıya inip yanıma gel tatlım." Ji-Woo teyze bana içten bir gülümseme sunarken ben ona yapmacık bir şekilde gülümseyip bir teşekkür mırıldandım.

He-Soo bana eliyle merdivenleri işaret etmiş ve yavaşça yukarı çıkmaya başlamıştı. Üst kata geldiğimizde kapılarla dolu koridordan bir kapıyı açmış ve eliyle içeriyi işaret etmişti.

"Jungkook Bey, odanız burası bir şeye ihtiyacınız olursa beni çağırmanız yeterli."

Bey mi?

"Bana bey deme lütfen hemen hemen yaşlarımız aynı olsa gerek."

Gülümsemiş ve kapıyı kapatıp odadan çıkmıştı. Kapıya bakmaktan vazgeçip arkamdaki koca odaya baktım. Açık gri duvarları vardı beyaz çerçeveli oldukça havadar bir balkon kapısı vardı. Gardırop olduğunu düşündüğüm kapaklı bir dolap vardı, babamla yaşadığımız evdeki yatağımdan oldukça büyük bir yatak vardı ve küçük bir çalışma masası...

Yatağın arkasında kalan koca duvara ilişti gözüm, yalnızca biri sene gittiğim güzel sanatlar fakültesinde yaptığım tablolar ne de çok yakışırdı bu duvarlara...

Başımı olumsuzca iki yana sallayıp kendimi beyaz çarşaflı yatağa bıraktım. Zaten yorgundum, ne zaman gözlerim kapandı anlayamamıştım.

...

Duyduğum gürültülü seslerle ağır ağır gözlerimi açtım. İlk başta olanları anlayamamıştım ama algılarım açılınca seslerin kapısı açık balkondan geldiğini anladım.

Gözlerimi ova ova beyaz tül perdeyi iterek balkona çıktım. Akşam olmuştu yıldızlar gökyüzüne pul misali serpilmişti. Gözlerim bahçeye ilişti, akşam yemeği yiyorlardı rahatsız olmamam için büyük ihtimalle beni kaldırmamışlardı. Üzerimde bir bakış hissederken rahatsızca başımı önce sağa sonra sola çevirdim.

Tahmin ettiğim gibi sol tarafında bir çift kahverengi göz tarafından gözetleniyordum. Şaşkınca suratına bakarken o hiç rahatını bozmamış ve beni incelemeye devam etmişti. Elindeki beyaz ince sigarayı dudaklarına götürürken göz temasımız kesilmişti, bunu fırsat bilerek hemen içeriye geri girdim.

Üstümü hala değişmemiş olduğum için, ben uyurken odama gelen sarı valizime yöneldim. Fermuarını yavaşça açıp içinden geniş eskitmeli olan bol bir pantolon ve penye beyaz bir t-shirt çıkardım.

Hızla üstümdekilerden kurtulup çıkarttıklarımı giyindim. Kendime çeki düzen versem iyi olacaktı. Odadan çıkıp koridorda banyoyu aramaya başladım. Şansım yaver gitmişti ki ilk açtığım kapı banyoydu. Aynada ki yansımama bakıp dudak büzdüm. Cidden fena dağılmıştım. Wolf cut kesim saçlarıma hafif şekil vermeye çalıştım, artık düzeldiği kadardı.

Yüzümü buz gibi soğuk suyla yıkadıktan sonra biraz toparlamıştım. Banyodan çıktıktan sonra He-Soo yu daha dikkatli takip etmem gerektiğini fark ettim. Ben hangi odadan çıkmıştım?

Underground |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin