Uyandım. Neden bilmiyorum ama yine uyandım. Keşke uyanmasaydım. Her gün aynı şey. Insan bir zaman sonra bıkıyor aslında. Düşüncelerimden sıyrılıp yataktan kalktım. Saçım başım dağılmış gözlerim şişmiş bir durumdayım. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçalayıp aşağıya kahvaltıya indim.
“Bu saate kadar uyudun mu? Madem uyuyacaksın neden yaşıyorsun sen! Bir işe yara artık. 23 yaşındasın sen. Çocuk değilsin. Bize muhtaç bir şekilde yaşamaya devam mı edeceksin?”
Başladı benim rutin. Annem ve babam ben 2 aylıkken trafik kazası geçirip ölmüşler. Onları hiç hatırlamıyorum. Gerçi hatırlasam değişik olurdu. Neyse bu sabah sabah bana bağıran kadın teyzem. Evet annemin öz ve öz kız kardeşi. Üvey evlat olmak iğrenç bir şey. Uyudum diye bana kızıyor. Ki saat daha sekiz. Uzun zaman sonra ilk defa kahvaltıyı ben değil o hazırlıyor. Yok abi bu insanoğluna yaranamazsınnnn. Bıktım vallaha.
“Teyze saat sekiz. Aylar sonra kahvaltıyı ben değil sen hazırlıyorsun diye mi bu kadar tantana. Size muhtaç değilim ayrıca. Siz olmadan çok daha rahat yaşayabileceğime eminim.”
Artık yeter. Şu zamana kadar ne dediyse sustum. Ama buraya kadar. Artık susmayacağım. Kendi başımın çaresine bakabilirim.
“Terbiyesiz. Ben büyüttüm seni. Nankör köpek. Defol git evimden!”
Oh be sonunda. İşime gelir. Odama gidip eşyalarımı toparlayıp hiç bir şey söylemeden hemen evden çıktım. Özgürlük ne güzel şey. Tek sorun kalcak bir yerim olmaması sanırım. Ilk önce bir ise girmem lazım. Nereden bulucam şimdi acil işi. Bugün sanırım şans benden yana. Yürüdüğüm caddede yanından gectigim bir kafede garson aranıyor yazıyor. Ve tabi ki hemen içeri daldım.
“Pardon ben camda asılı olan iş ilanı için geldim. “
Orta boylu siyah saçlı kahverengi gözlü keskin yüz hatlı yakışıklı bir adam bana döndü. Maşallahı var ama.“Daha önce garsonluk yaptınız mı?”
Siyah bir pantolon, siyah boğazlı bir kazak giymiş.
“Evet daha önce 3 farklı yerde garsonluk yaptım.”
“Siz mı işten çıktınız yoksa çıkarımdınız mı?
“Ikiside.”
“Bir deneyelim o zaman. Beni takip edin.”
İçeriye doğru ilerlemeye başladık. Dükkanı gezdirdikten sonra bana bir önlük verdi. Önlüğü taktım ve ilk müşteri için heyecanla beklemeye başladım. Az sonra içeri kumral genç bir adamla ondan daha küçük bir kadın girdi. Bir masaya oturdular ve bende hemen masalarına doğru ilerledim.“Hoşgeldiniz ne alırdınız?”
Gelen adam çok yakışıklı. Etkileyici koyu kahve gözlere sahip. Kemerli burnu yüzüne fazlasıyla hoş bir hava katmış. Dolgun dudakları ve etkileyici bakışlarıyla bakanı bir daha baktırıyor. Kendine gel Deniz. Müşterinin siparişiyle ilgilen yakışıklılığı ile değil!
“Ben bir çay ve kıymalı poğaça alayım.”
Tabi ki yakışıklı bey. Amadeyim emrine.
“Tabi ki yakışıķ- yani efendim. “ Genç kadına döndüm.
“Siz ne istersiniz?”
“Ben bir limonata ve puding istiyorum.”
“Tamamdır hemen getiriyorum.”
Hızla siparişleri getirmek için kasaya geçtim. Siparişleri aldım ve masalarına götürdüm. Çayı masaya koyarken elimden kaydı ve çay yakışıklı beyin üzerine döküldü.
“Ahh. Yandım.”
Ayağa kalktı peçeteyle üzerini silmeye çalıştı.
“Çok özür dilerim efendim. Gerçekten yanlışlıkla oldu.”Bana döndü bir kaç saniye baktı sonra
“Tamam önemli değil. Tualet ne tarafta?”
Yakışıklı beyi tuvalete götürdüm.
“Istediğiniz bir şey var mı?”
“Üzerimi kurulayabileceğim bir şeyler getirebilir misin?”
Hemen gidip havlu buldum ve tuvaletin kapısını çalmaya başladım. Içeriden ses gelmeyince yavaşça kapıyı açtım. Içeri girdim.
“Beyefendi burda mısınız?”
Tuvalet kabinlerinden birinin kapısı açılınca geriye doğru gidiyordum. Ama ayağım kaydı ve tam tere düşecekken biri beni belimden yakaladı. Kafamı hafif kaldırıp bakınca yakışıklı beyefendi olduğunu gördüm. Abi bi insan bu kadar güzel bakamaz ya!
“Iyi misin?”
Gözlerine bakmaktan kendimi alamıyorum. Hâlâ eli belimde beni tutuyor. Ben ellerimle omuzlarına tutunmuş bir şekilde gözlerini seyrediyorum.
“Şe-şey evet iyiyim. Havlu getirmiştim. Ama ayağım kaydı.”
Yavaşça beni bıraktı. Kendimi toparlayıp havluyu ona uzattım. Havluyu alırken eli elime değdi. Yanaklarım kızarmaya başlayınca kapıyı açtım.
“Ben gideyim.”
O da bana bakıyor hala.
“Adın ne senin?”
“Deniz sizin?”
“Mert, sizin demene gerek yok. Özel biri değilim.”
Bu konuşmalardan sonra tuvaletten çıkıp kapıyı kapattım. Farklı bir havası var bu adamın. Insanı içine çeken bir havası... Mert'in masasına doğru ilerledim. Kadın hala masada oturuyordu. Oraya doğru geldiğimi görünce sinirle ayağa kalktı.
“Böyle sakar insanları neden ise alırlar anlamıyorum!”
Bir şey demek istemiyorum. Daha ilk iş günüm artı ilk müşterim. Lütfen Allah’ım bir sıkıntı çıkmasın.
“Bir de duymazdan geliyorsun öyle mi? Ben gösteririm şimdi sana.”
Masadaki limonatayı aldı ve komple üzerime döktü. Her yerim yapış yapış limonata olunca sinirle kadına dönüp bağırmaya başladım. Herkes bize bakıyordu.
“Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz? “
Arkadan Mert'in bağırma sesini duydum.
“Gözde kendine gel! Napıyorsun?”
Sinirle kadının üzerine doğru atıldığım sıra da Mert beni havada yakaladı. Zor tutuyordu beni çünkü kadının saçını başını yolmak için Mert ‘in kollarında çırpınıyordum. Beni ise alan siyahlı adam geldi.
“Hey ne yaptığını zannediyorsun? Efendim çok özür dilerim. Ben hemen halledicem. Önlüğünü çıkart ve hemen terk et burayı!”
İnsanların içinde bu duruma düşüp hiç bir şey yapamadığım için bir an duygularım birbirine girdi ve gözlerim doldu. Ağlamak üzereyim. Bu yüzden hemen koşarak önlüğü çıkarıp yere fırlattım ve direkt kafeden çıkıp koşamaya başladım. Arkamdan bağırma sesleri duyuyordum ama aldırmadım. Daha hızlı koşmaya başladım. Ama şansıma bakın ki içki içen bir adama çarptım. Ama adam nasıl sarhoş! Elindeki içki şişeyle bana döndü. Zar zor konuşarak
“Bebeğim sen ne guzelsin? Bana mı koşuyorsun öyle?”
Üzerime yürümeye başladı. Ben geri geri gittiğim için arkamı göremiyorum. Ve arkamda duran birine çarptım. Arkamı dönüp bakınca sarhoş olan başka bir adamı gördüm.
“Bak bize koşuyor bu güzel. Napalim alalım mı bu gecelik?”
“Ne diyorsun be pislik!”
Iki sarhoş adamın ortasındayım gittim birine yumruk attım. E tabi diyeri beni tuttu. Tam dedim sıçtık bir yumruk sesi duydum. Sesin geldiği yöne bakınca Mert'in bana bebeğim diyen adamı yumrukladığını gördüm. Arkamdaki adam elindeki şişeyi Mert'e vuracakken önüne atladım ve kafama sert bir şekilde şişeyi yedim. Son görüntüler Mert'in şişeyi vuran adamın üzerine atıldığını görmüştüm. Sonrası karanlık bir boşluk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Beyefendi
Teen FictionBaşları beladan kurtulmayan her şeyi beraber atlatan iki aşık.