5.BÖLÜM

22 3 0
                                    

Çok sevgili okuyucularım, sizden gelen sorular üzerine bunları yazma gereği duydum. Diyalogların tümü İngilizce geçiyor. Belki evde konuşuyorlar bazen. Onda da belirtiyorum. Amerika'da geçtiği için olaylar tamamen oradaki karakterlerin dilinde. Sizden bol yorum ve vote bekliyorum. Olumlu-Olumsuz(ölçüyü taşırmadan) yorumlarınız benim için çok değerli. Kendinize iyi bakın:)

Media: Eric Jackson (Antrenör)

Antrenörün tehdit içeren bu konuşması ardından tüm oyuncular ağzı açık olanları izliyorlardı. Ben ve temizlik işçisi olan bayanda öylece bakıyorduk. Kadıncağız güzel güzel işini yapacaktı, Eric bağırmaya başlayınca kenara sindi, sessizce beklemeye başladı.

Trace birkaç saniye daha Eric'e baktıktan sonra kenarda duran çantasını alıp hızla sahadan çıktı. Yani bu gitmiş olması anlamına gelir. Takımdan gitmiş olması..

Şu ana kadar hiç basketbol oynarken inceleme fırsatım olmadı onları. Ancak Aldrick'den hemen sonra kaptanlığa onun geçmesini istemeleri, iyi oynadığını gösteriyor.

Eric kapıya doğru baktı. Ve kendince bir şeyler söyleyerek bize doğru geldi.

"Arkadaşına ihanet edeceğini düşünüyor. Bu çocuk neden bu kadar aptal?" Bu kaçıncı hata! Gidin konuşun şununla, bu kaptanlık için son şansı." Dedi.

'Kaçıncı hata' demekki Aldrick'le araları bu yüzden kötü. Kaptanlık meselesi yüzünden. Ya da ben nereden bileyim? Belki aynı kıza aşık olmuşlardır. Kız Trace'yi seçmiştir, Aldrick'te ondan nefret etmeye başlamıştır. Gerçi bana neyse Trace'nin hayatındaki kızlardan?!

Beni ilgilendirmediğini düşündüğüm konuları bir kenara bırakıp işimi yapmaya karar verdim. Belkide ortamı yumuşatacak en iyi şey buydu.

"Şey.. isterseniz bazı testlerden sonra karar verin kaptana? Hem kan değerleri bir sporcu için önemlidir. Bilirsiniz." Dedim.

Onaylar şekilde başını salladıktan sonra "Aldrick'in yanına gideceğiz. Seninde onu görmen iyi olur. Tedavi yöntemleri için. Bende şu kaptanlık mevzusunu halledeceğim."

Beraber klüpten çıktık. Eric'in arabasıyla gidiyorduk. Acaba bir eşi, çocuğu var mıdır diye merak ediyordum. Daha kimseyi tanımadan olayların en taze olduğu döneme dahil oldum.

"Evli misiniz?" Dedim gülümseyerek.

"Evet. Bir kızım bir oğlum var."

"Genç gösteriyorsunuz. Spor işe yarıyor demekki."

"Evet öyle. Oyunculuk kariyerinden sonra bırakmadım antrenörlüğe başladım. Ee tabi zor yaşlanacağız." Dedi

Bende kafamı salladım.

"Başak, Aldrick'i bir şekilde ikna edelim. O içine kapandığı sürece Trace kabul etmez."

"Özel değilse.. Aralarında ne var? Trace bahsetmişti."

Eric bir an yoldan gözlerini ayırıp bana bakmaya başladı. "Trace sana bundan mı bahsetti?" Ne varki kısaca anlattı yani..

"Yani ilk müdahale sırasında beni engellemişti. Sonra özür dilemek için gelmişte. O ara aralarının bozuk olduğunu söyledi sadece."

"Rekabet ortamı, insanların gerçek yüzünü görmemizi sağlar. Aldrick kaptan olacağı sırada bunu gördük. En başından beri kaptan Trace olmalıydı, bunu herkes biliyor. Yoksa bugün dediğimin üzerine hepsi onlara şans vermediğimi iddia ederdi." Demekki ilk tahminim doğruymuş. Olay takım içi rekabetle alakalı.

"Trace çok iyi kalpli bir çocuk. Çok iyi dosttular, kardeş gibi. Birbirlerinin en yakını oldular çocukluklarından beri. O da arkadaşının üzüleceğini düşündüğü için hakkı olanı kabul etmedi." Dedi.

"Peki Aldrick bunu başaramaz mıydı? İyi değilse siz neden kabul ettiniz?" Dedim. Bizim Trace, Türk dizisi saftirik akraba itemi çıktı. Bu karizmatik antrenörleri neden kabul ettiyse artık.

"Ikisi de eşit sayılırlardı. Ama Aldrick biraz heyecanlıydı. Eksik bir şey vardı onda, basket ruhu yoktu. Kendini geliştirdikçe o da oldu. Kendi oğlum diye demiyorum, sadece öylesi daha iyi olurdu."

Trace antrenörün oğluymuş meğerse. Oğluna ne kadar sert davrandı.

Uzun süren sohbetin ardından iki basketçinin sır perdesini aralamış oldum. Bu takımda hem dedektif hemde doktorluk.. Biraz daha süren yol modern bir sokakta bitti. Tam Amerikan filmlerindeki yere gelmiş gibiydik.

Eric arabayı kilitledikten sonra onu izleyerek kapıya geldim. Zile bastık. Kapıyı hoş bir hanımefendi açtı.

"Buyrun Eric Bey."

Bizi içeri aldıktan sonra kadın mutfağa geçti. Bizde salondaki koltukta uzanmış televizyon izleyen Aldirck'in yanına.

"Kendini nasıl hissediyorsun delikanlı?" Diye sordu Eric. Gayet samimiydi.

"Daha iyiyim. Dinlendikçe ağrılar azalıyor" dedi koltukta oturma pozisyonu alarak.

"Geçmiş olsun tekrar. Ben bacağına bakayım." Diyerek üzerindeki örtüyü açtım. Bacağındaki sargıları çıkardıktan sonra yaraya baktım. Bir hayli kötüydü. Üzerine düştüğü için hem kemik hemde eti darbe almış.

"Senin biraz daha dinlenmen gerekecek. İyileşmen için zaman gerekli" dedim. Ve tekrar pansuman yaptıktan sonra yarayı kapattık. Sadece yarayla kalsa iyi, birde kemikte, kastaki sorunlar var.

"İlaçları düzenli al. Yoksa yürürken zorlanırsın. Ciddi bir şey atlattın."

Benim tıbbi konuşmalarımın ardından Eric de olanları anlattı. Ben Aldrick'te bir samimiyet gördüm ve bence geçmişte yaşananlar tamamen Trace'nin saflığıyla alakalı şeylerdi.

Bir şekilde halledeceğini söylemesi üzerine bizde kalktık.

Eric beni eve bıraktı. Eve gidip bugünki dedikodulardan bahsettim. Burada tanıdığım tek insan onlardı. Konuşacak başka konu olmayınca annemde Türkiye'deki arayanlardan aldığı haberleri verdi.





TAKIM KAPTANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin