❄💜💀
Ben ölmek istemiyorum. Ama ölmeni de hiç istemiyorum...
Ben ölmek istemiyorum. Ama ölmeni de hiç istemiyorum...
Ben ölmek istemiyorum. Ama ölmeni de hiç istemiyorum...
17 yıldır zikrettiğim tek cümle buydu. Aklımdan çıkmayan o zayıf ses... senelerdir sanki kanımda geziyordu. Başımı ağrıtıyor, kafamı karıştırıyor, edebileceği her türlü işkenceyi ediyor ama bilincimi toplamama izin vermiyordu.
Ben ölmek isreniyorum. Ama ölmeni de hiç istemiyorum...
Tekrardan kısa ama etkisi uzun olan bu cümleyi sanki hiç unutmak istemiyormuşum gibi tekrarladım. Bu sözler bana bilinmezlikten daha çok acı veriyordu. Hatta neresi olduğunu yıllardır bilmediğim bu iğrenç yer bile bana daha tatlı geliyordu. Tabii o anda bunu da algılayamıyordum çünkü hala sadece hapsedilmiş bir et çuvalıydım. Yani neler hissettiğimi sadece sonradan anımsayabilecektim.
Gördüklerim, derin uykumun her saniyesinde adeta bozuk plak gibi sürekli olarak zihnimde tekrar tekrar oynatılıyordu. Bu da aynı anı milyonlarca kez yaşamışım gibi hissetmeme neden oluyordu. Oysa zaman sadece bir kez yaşanırdı. Ama ben geçmişi yeniden yaşamaktan asla bıkmıyordum. Her hatıramda çığlıklar, silah sesleri, haksızlık, kan kelimeleri eksik olmuyordu.
Ellerimi haraket ettiremiyordum, konuşamıyordum, göz kapaklarımı aralayıp nerede olduğuma bile bakamıyordum. Yıllardır bu eziyete kurban gitmiştim ben. Belirsizlik ile bilinmezlik arasındaki ufukta kaybolmuştum. Belki... Belki sadece bir saniye için bile olsa hareket etme hakkına sahip olabilseydim kendime gelebilecek ve güvende hissedebilecektim. Evimi, ailemi ve kendimi tekrar bulabilecektim.
Ancak bu iş senelerdir böyleydi. Ne bir belirti ne bir iz. Sadece karanlığın içindeki hissizlik ve yalnızlık. Duygularım yoktu, çünkü onlarda benimle birlikte etkisiz kılınmıştı. Kullanabildiğin tek organım kulaklarımdı. Onda da sadece etrafımdaki neye benzedikleri hakkımda bir fikrim bile olmadığı yaratıkların sesini duyuyordum. . Ama bazen onları bile bir kulak çınlamasından farksızmış gibi işitiyordum.
Uğultuları... Nasıl desem? Bir değişikti. Kimisi ince, kimisi kalın, bazıları tiz bazıları yüksek. Belli bir sesleri yoktu. Bu da sanırım odada tek olmadığımı, beni burada tutan birden fazla kişinin olduğunu gösteriyordu. Yani, en azından çalışması engellenmiş olan beynimin anlayabildikleri bu kadardı. Artık bundan bile emin değildim.
Ben ölmek istemiyorum. Ama ölmeni de hiç istemiyorum...
Aynı cümleyi yine içimden geçirdim. Ama bu sefer diğerlerinden bir farklılık vardı. Düşüncelerimde yaşam vardı. Son bir umut, son bir ışık... Ben ölüp ölmediğimi bile bilmezken hayatta hissediyordum. Nasıl oluyordu bilmiyordum, ancak yapıyordum. Bedenimin, hayır. İçinde olduğunu düşündüğüm platformun yavaşça yukarı yükseldiğini hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Dünyadan
FantasyDaha önce insanların sözlüğüne bir kaç farklı isimle girmiştim. Bazıları bana felaket dedi. Dünyayı yok edecek bir afet, görenlerin kanını donduracak bir vahşet diye tanımlandığım zamanlarda oldu Gel gör ki ben kendimi şöyle adlandırıyordum.. Adale...