Kafamı yere sertçe vurmamla beraber inlememe engel olamadım. Başıma aldığım bu şiddetli darbe sonucunda bir kaç saniyeliğine bilincimi yitirmiş olmalıydım ki neden burada olduğumu, ne yapacağımı, görevimi, her şeyi unuttum. Sanki o mor sıvının içine tekrar girmişim gibi bedenimin uyuşmaya başladığını hissettim ve bu benim panik olmam için olabilecek en büyük nedenlerdem biriydi.
Gözüm kararmaya başladı, başım dönüyordu. Hayır. Dedim kendi içimden. Hayır, bu sefer de kendini kaybedemezsin. Eğer kaybedersen bir daha kendini bulamazsın. Başımın ağrısını, gözlerimi açarak yenmeye çalıştım ama nafileydi. Kafama aldığım darbe çoktan beni etkisi altına almıştı.
Biraz daha zorladım kendimi. Daha tam anlamıyla özgür olamamışken bilincimi yitirmek için çok erkendi.
Kafamı kaldırırken siyah saçlarım üzerinde bulunduğum araba yolunun üzerine döküldü. Sanki koca bir ormanın içindeymişim gibi etrafı görmemi engellediler. Sanki... Sanki etrafa bakmamı istemiyor gibiydi, beni bütün bu korkutucu Dünya'dan korumak ister gibiydi.
Bir anda duyduğum sesle beraber o kadar hızlı kalktım ki gören herhangi birisi daha demin kafama darbe aldığıma inanmazdı. Karşımda sanki bir insanın gözlerini andırır şekilde parlayan iki cismin bana doğru geldiğini fark ettim. Hemen şu an yarı insan gibi çalışan beynimin içerisindeki bilgileri gözden geçirerek bu hareket eden şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sanırım bu garip nesneye araba diyorlardı.
Bir dakika araba...
Tekerlek, fren, hız, tonlarca yük...
Araba beni ezecekti!
Elimden geldiğince süratli bir biçimde kendimi kenara doğru attım. Öyle ki bir kez daha kafamı vurup bilincimi yitirme ihtimalini bile umursamadım. Çünkü o anda tek düşünebildiğim şey canımı kurtarmakti. Ama garip olan kısım bedenime bu komutu benim vermediğim gerçeğiydi. Her şey ani olmuştu ve vücudum, reflekslerim aracılığla kendi kendine komut vermişti. Bedenim yine beni yaşatmaya çalışmış olmalıydı.
Sanırım buna alışabilirdim...
Kendini zorla attığım kaldırımdan daha fazla tehlike altında kalmamak için hızlıca oturur pozisyona geldim. Hala başım zonkluyordu. Ancak en azından düşünebiliyordum. Olan şeyleri hatırlamaya çalıştım. Kardeşim, dünyayı yok etme fikri, Alieno, imparatoriçenin beni fırlatması... İşte bu! Evet, ben imparatoriçenin kendini dev konuma getirip beni fırlatmasıyla buraya gelmiştim.
Peki o araba neydi? Neden benim üstüme doğru geliyordu? Yoksa ben mi onun karşısına çıkmıştım? Hayır, bu olamazdı. Eğer durmak isteseydi şu fren denilen aletleri kullanarak durabilirdi. Ancak onu kullanmaya bile çalışmamıştı. İnsanlar yine insan oluyordu anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Dünyadan
FantasyDaha önce insanların sözlüğüne bir kaç farklı isimle girmiştim. Bazıları bana felaket dedi. Dünyayı yok edecek bir afet, görenlerin kanını donduracak bir vahşet diye tanımlandığım zamanlarda oldu Gel gör ki ben kendimi şöyle adlandırıyordum.. Adale...