Tomris, Hwa çıktıktan sonra ayağa kalktı, yatağın karşısındaki dolabın kapağında asılı duran paramparça haoriyi eline aldı. Giyuu uyurken onun için bir şeyler yapmazsa vicdan azabından ölürdü ve haorinin durumu ortadaydı, tamir ederse emindi ki Giyuu çok mutlu olurdu.O bir ara Su Konağı'na uğrayıp dikiş malzemesi alıp gelmeyi düşünürken kapı tak diye açıldı. Tomris elinde haori ile kapıya döndüğünde orada dikilen beyaz saçlı adamla bakıştı. Adam kısık sesle bir küfür savurdu, Tomris ise ona kaşlarını çatarak bakmakla yetindi.
"Bu dağ ayısının Bay Tomioka'nın odasında ne işi var?" Diye Türkçe mırıldandı kendi kendine. Sanemi'nin ise onun söylediklerinden tek anladığı "Tomioka" lafıydı. Hwa onun Japonca bilmediğini söylediği için bir şey de diyemiyordu ki. Bu yüzden hiçbir şey yokmuş gibi sessizce Giyuu'nun sedyesinin yanındaki sandalyeye oturdu. Tomris ise ona pis pis bakmaya devam etse de sonrasında umursamayıp önüne döndü.
O dolabı açıp diğer yırtık kıyafetlerle ilgilenirken Sanemi oturduğu yerden Tomris'i izliyordu. Tomris izlendiğinin farkındaydı ve bu biraz rahatsız ediciydi. Ama Sanemi Giyuu'yu ziyarete geldiğine göre onun arkadaşıydı ve Giyuu'nun arkadaşlarının da onun gibi insanlar olacağından emindi, yani iyi insanlar olduklarına.
Sanemi fazla dikkat çekmemek adına -böyle giderse kız onu dikizci zannedecekti- Giyuu ile ilgileniyormuş gibi davranmaya çalıştı. Giyuu'yu günahı kadar sevmiyor olmasına rağmen keşke şimdi uyanık olsaydı diye düşünüyordu, o zaman aralarında çevirmenlik yapıp konuşmalarına yardımcı olabilirdi. Açıkçası Tomris'e dün neden Genya ile aralarına girdiğini sormak istiyordu, Japonca bilmiyorsa neden Japonya'ya geldiğini sormak istiyordu, neden ona bakınca içinin kıpır kıpır ettiğini sormak istiyordu.
Neden ona bakınca annesine bakıyormuş gibi hissettiğini sormak istiyordu.
Tomris elindeki kıyafetleri inceledi. Yırtılmayı bırak resmen paramparça olmuşlardı ancak aynı renk kumaş bulabilirse fark edilmeyecek şekilde yama yapabilir gibiydi. Azıcık uğraşsa belki baştan bile dikebilirdi bu üniformayı, hem yama yapmaktan da daha kaliteli olurdu. Dikişlerin üzerinden parmağıyla bir çizgi çizerken fabrikadan çıkmış gibi kalitesiz ipliklerle gelişigüzel dikişler atıldığını fark etmesi zor olmamıştı. Gerçi iblis avcılarının işi bu kadar acilken uzun uzun bir kıyafet dikmeye uğraşamazlardı, kim bilir kaç kişiye mal götürülmesi gerekiyordu. Kakushilere de acıdı içinden. İşleri zordu.
Hızla dolabın önünde ayağa kalkarken başı döndü ve dolap kapağının kulpuna tutundu. Sanemi bir an için onun düşeceğini zannederek ayaklansa da iyi olduğunu görünce geri oturdu. Gerçi ona neydi ki, boşu boşuna kızı rahatsız etmenin gereği yoktu.
"Ne oluyor bana ya?" diye mırıldandı Tomris Türkçe olarak. Sanemi onun konuştuğu dili anlamadığından nedense kız ona küfür etmiş gibi hissetti ama bu hissi hemen üzerinden attı.
Tomris hiçbir şey olmamış gibi Giyuu'nun hala -evet, hala- uyuyor olduğu sedyenin yanında ve Sanemi'nin karşısında kalan sandalyeye doğru yürürken bedeni hala olması gerektiğinden daha ağır hissettiriyordu. Strestendir, diye düşündü kendini avutmak adına. Sonuçta Bayan Young yok ve Bay Tomioka da yaralı, üstelik şu iyi birisi olduğunu umduğum ama tanımadığım kavgacı adam deminden beri tacizci gibi beni izliyor. Keşke Japonca bilsem de onu azarlayıp ağzının ortasına bir tane çakabilsem.
Elindeki kıyafetleri, daha doğrusu kıyafetlerden geriye kalanları Giyuu'nun ayak ucuna bıraktıktan sonra elleri sebepsizce onun saçlarına gitti. Çok fena durumdaydı. Tutamların çoğu tokadan kurtulmuş ve dağılıp birbirlerine girmişlerdi. Muhtemelen dün geceki savaştan sonra hiç toplanmamıştı.
Onun toka niyetine kullandığı siyah kurdeleyi çıkarıp beyaz çarşafın üzerine bıraktıktan sonra Giyuu'nun dalgalı saç tutamlarını parmaklarıyla tarayarak tek eliyle toplamaya çalıştı. Sanemi bu manzaradan memnun olmadığından ayağa kalkıp kurdeleyi eline aldı ve Tomris'in kolunu dürttü. "Bırak ben yaparım" Tomris kaşlarını çatarak bakıp adamı elinden kurdeleyi kaptı. Ne dediğini anlamamış olabilirdi ama onu işinden alıkoyduğunun farkındaydı. Giyuu'nun hasta bakıcısı Tomris'yi sonuçta, ona neydi ki?
Sanemi de ona pis pis bakarak kurdeleyi elinden geri aldı ve onu hafifçe kenara itekledi, gerçi onun "hafifçe" ittirmesi Tomris'in dengesini kaybetmesi ve düşmemek için birkaç adım geriye gitmesi demekti. Nasıl yapacağımı bilmediğinden üstün körü Giyuu'nun saçlarını bağlayıp elini beline koyarak eserini inceledi. Ona göre mükemmel bir iş çıkarmıştı, hatta Giyuu için fazla bile uğraşmıştı.Tomris'i daha da sinir etmek için onun suratına sırıtarak Giyuu'yu gösterdi. "Bak." dedi sanki kız Japonca anlayabiliyormuş gibi. "Senin yaptığından daha güzel oldu. Eğer kendini geliştirmezsen Tomioka seni işten atar ona göre ha!"
Tabii ki kafasına bir sandalye uçmasını beklemiyordu.
"Neler oluyor burada?" diye içeri giren Aoi yerdeki sandalye parçaları, Sanemi'nin kafasındaki küçük tahtalar ve yüzündeki şok ifadesiyle elini ağzına kapatmış bir şekilde ne yaptım ben diye düşünen Tomris'le karşılaştı. Ve o kadar tantanaya rağmen komaya girmiş gibi hala mışıl mışıl uyuyan Giyuu'yla.
"Shinazugawa-sama, sizin kafanızda niye talaş var?" dedi Aoi azar yememek adına hashiraya daha sakin davranarak.
Sanemi Tomris'i ele vermedi. "Yok bir şey Kanzaki. Sandalyeyi kaldırıp taşırken kafama düşürdüm o kadar. Bu hanım da telaşlandığından bağırdı." Kesinlikle ona sinirinden çığlık attırmadım, dedi Sanemi içinden.
Aoi göz ucuyla Tomris'e baktı. "Tomris-san bir şey yapmadı yani?"
"Tomris?" dedi Sanemi şaşırmış bir şekilde. Aslında kızın isminin bu kadar güzel olmasına şaşırmıştı ama belli etmemeye çalışıyordu. Demek bu asinin adı Tomris ha? "Aptal kız seni! Ben bir hashirayım, sıradan bir ev kadını bana ne yapabilir ki? Baksana, kız senden bile minyon. Kafamda sandalye kıracak hali yok ya!"
"Doğru diyorsunuz..."
Tomris'in yakalanacağım diye eli ayağı titrerken aslında ellerinin titremesinin sebebi korku değil de iki gündür hiçbir şey yememiş olmasıydı. Tabii ki etrafındakiler bunu bilmediği için kız gözleri kararıp da yığılırken Sanemi de Aoi de bunun nedenini bilmiyordu.
"Lan buna ne oluyor!?" Sanemi, Tomris'i tam yere düşerken kafasını vurmasın diye kucakladı ve Aoi'ye bağırdı. "Bir şey yap Kanzaki, üzerime kaldı bu!"
"Shinazugawa-sama, ne yaptınız kadına?" Aoi bayılmış olan Tomris'i adamın kucağından almaya çalışsa da Sanemi onu vermedi. "Ben bir şey yapmadım, bir anda düşüverdi. Yakışıklılığımdan gözleri kamaştı herhalde." dedi çaktırmadan kendini överek. "Eee, nereye koyayım bunu?"
"Kadıncağız bayıldı, biraz daha kibar olamaz mısınız?" diye söylendi Aoi ama yine de işini yapmaya devam etti. "Yan oda boş, oraya gidelim."
Sikeyim böyle işi ya, diye geçirdi içinden Sanemi. Tomioka komada, Young görevde, Tomris kafamda sandalye parçalayıp bayıldı. Hepsi üzerime kalmasa bari.
Aslında tam olarak üzerine kalmışlardı.
Bölüm nasıldı?
Bunu okulda yazarken gülmemek için kendimi o kadar tutmuştum ki İnkılapçı -evet derste yazdım- kıpkırmızı olduğumu görünce iyi olup olmadığımı sordu OHGFYCDXSZRXTCYVUBI Sonunda Wattpad'e geçirdim de rahatladım he
Sanemi Tomris'e ilk görüşte aşık oldu ve Giyuu da zaten ona aşık olmuştu ne halt yiyecek bu kız?
Tomris'in Sanemi'nin kafasında sandalye parçalaması? HGFDSZXDCFGBH
Giyuu hala ölü gibi uyuyor ne zaman uyanacak bu ya?
Şimdilik bu kadar samuray yavrularım ama bir sonraki bölümde görüşmek üzere 💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need My Samurai - Giyuu Tomioka
FanfictionDemon Slayer AU Kız, Giyuu karşısındaki adamın kafasını keserken bir tepki vermese de adamın buharlaşmaya başladığını görünce bağırmaya başladı. "Kimsin sen!? Nerenin büyücüsüsün!? Benden ne istiyorsun!?" "Senden bir şey istediğim falan yok." dedi a...