zhang hao'dan, 8 temmuz 2024
"of!" derin bir nefes verirken yatakta diğer tarafa döndüm, son yarım saattir yaptığım gibi. saçma sapan düşünceler beynimi kurcalayıp durduğundan bir türlü uyuyamamıştım.
en sonunda dışarıya çıkıp biraz dolanmaya karar verdim. saat oldukça geç olduğu için ailemi uyandırıp dışarıya çıkmak için izin alamazdım, zaten istesem de vermezlerdi.
bir gecelik kaçamaktan hiçbir şey olmaz.
yanıma telefonumu, kulaklıklarımı ve evin anahtarlarını attıktan sonra sessizce aşağıya inerek dış kapıya kadar geldim. gelirken herkesin kapısının kapalı ve ışıkların kapalı olduğundan emin olmuştum. elim kapının koluna gittiğinde bir an tereddüt etsem de yine sadece bir kez diyerek kapıyı açıp kendimi dışarı attım.
tak.
tam kapıyı kapattığımda bir şeyin düşme sesini duyar gibi oldum. fazla belirgin olmasa da kafamı karıştırabilecek bir şeydi. yeniden geri dönme tereddütlerim başıma üşüştüğünde bu gecenin yüzüncü derin nefesini verdim.
hiçbir şey olmayacak, hao. sadece fazla düşünüyorsun.
aynı şeyleri bir süre kendime hatırlattıktan sonra kapıyı bırakıp yürümeye başladım. sokaklar çok sessiz olduğu için rastgele bir şarkı açmaya karar verdim.
light, wave to earth'den.
şarkı anında aklıma hanbin'i getirirken gülümsedim. bu şarkıyı hep beraber dinleriz.
yürümeye devam ederken aklıma gelen hanbin ile asık suratımda bir anda güllerin açtığını hissedebiliyordum. hanbin'le uzun zamandır sevgiliydik, yaklaşık 3 yıl diyebiliriz. ilk lisenin başlarında tanışmıştık hatta. bu yılın başında liseyi bitirdik, şu an yaz tatilindeyiz.
şarkının sözlerine bir yandan eşlik ederken karşıma çıkan evi ile onu çağırıp çağırmamak arasında kalmıştım. evlerimiz çok yakındı ve ayaklarım beni programlanmış bir robot gibi buraya getirmişti. saatin gece 3 civarı olduğunu görünce onu uyandırmaktan vazgeçerek evini es geçtim ve adımlarımı sahile doğru yönlendirdim.
loş sokak ışıkları sahile yaklaştıkça daha da azalıyordu ve neredeyse sadece kumları aydınlatıyorlardı. gözüme kestirdiğim banka otururken önümdeki dalgaları izledim. dalgalara baktıkça bir anlığına elimi onlara uzatmak istedim ve bileğimin içindeki dövmeler aklıma geldi. gözlerimi onlara çevirdim.
küçük bir çocuğun karalamaları gibi dursa da benim çok hoşuma gidiyorlardı. farklı renklerde ve şekillerde bazı yıldızlar, semboller gibi şeyler vardı. bu dövmeyi yaptırmaya da hanbin'le gitmiştik. hatta dükkanda çalışan çift çok tatlıydı. yine istersem kesinlikle oraya gideceğim.
şarkı bittikçe başa sardım, bir kaç kez. şu an sadece bu şarkıyı dinlemek istedim, bana güvende hissettiriyordu. yarım saat denilebilecek bir süre kadar orada oturdum ve dalgaları izledim. kesinlikle odadaki bunalmış halimden çok daha iyi hissediyordum. en sonunda istemeye istemeye kalkmaya karar verdiğimde oyalanarak, ayaklarımı yere sürte sürte ilerliyordum. annem görse kesin düzgün yürü diye beni azarlardı.
bu sefer de yürürken aklıma ailemin gelmesiyle yolun kalanını onları düşünerek gidiyordum. yaklaştıkça evimizin etrafındaki güçlü turuncu-sarı arası ışığı gördüm, bizim evimizin yanında böyle bir ışık yoktu ki?
daha da yaklaştıkça evin etrafında toplanmış kalabalığı, ve en önemlisi alevler içindeki evimizi gördüm. etraftaki itfaiyeler olayı kontrol altına almaya çalışıyor, sağlık ekipleri oradan oraya koşuşturuyordu.
panikle kalabalığı yararak geçtiğimde sedyenin üzerindekileri gördüm; annem, babam, kardeşim ricky...
mahalledeki insanlar beni görünce geçmem için birazcık açılmışlardı, küçük bir kasabada yaşadığımız için aşağı yukarı herkes birbirini tanırdı. bir şeyler konuştuklarını ve fısıldadıklarını duyabiliyordum ama kafam çok bulanık olduğu için hiçbir şey anlayamıyor ya da yapamıyordum. tam anlamıyla olduğum yere kenetlenmiştim. gözlerimi biraz daha kaydırdığımda itfaiye ile kavga eden birini gördüm, hanbin'im.
"lütfen izin verin, içeride hala biri var! bırakın geçeyim!" bir iki polis onu tutmaya çalışırken o hala içeri girmeye çalışıyordu. yeniden sedyelere baktım. herkes tamdı; bir, iki, üç...
hayır, ben eksiktim. hanbin beni bulmak için içeriye girmek istiyordu.
gelen farkındalıkla hemen yanına doğru koştum. "hanbin!"
★
selam kislar sinav haftasinin ortasinda bu ficle gelmek zorunda kaldim cunku uzun zamandir aklima olan bi konu ve kafami asla birakmiyo. ayrica bi ruyamdan esinlendim degistigim cok sey var ama olsun zaten kisa bi sey olcak 7 bolumu bike gormez diye dusunuyorum 5-6 felan o yuzden hemen yazip bitircem ki kafamdan atim bn kacarrr lutfen llli sevin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
long-lost lovers, haobin.
Fanfiction"ilk sevgili olduğumuz zamanı hatırlıyor musun, tam bir eziktim." yüzü hanbin'in boynuna gömülmüş olan hao, aklına gelen şeyle boğuk bir sesle kıkırdadı. "ezik değildin, çok tatlıydın." "heyecandan ellerim titriyordu ve diyeceklerimi karıştırmıştım...