1. Bölüm: Yetimhane den Kaçış

8 2 0
                                    

İngiltere
1805

Güneş yeni doğmuştu. Hava hayla biraz karanlıktı. Horozlar ötüyordu. Oldukça eski ve tadilata ihtiyaç duyan, küçük  yetimhanede ise ses seda yoktu ancak oldukça kalabalıktı. Yaşları 6- 17 arası çocuklar işlerinin başında kimi dikiş dikiyor, kimi mutfak işlerini görüyor, kimi çamaşır yıkıyor, kimisi de bulaşık yıkıyordu. Hiçbirinin yüzünde bir tebessüm yoktu. Küçücük yaşlarında sanki hepsi hayallerinden uzaklaşmış umutsuzca bir yaşam çabası içine girmişlerdi.

Arka bahçe de bir hareketlilik vardı. Çünkü küçük Rose oradaydı. Umutla dolu yüzünden belliydi umutlarının asla yıkılamayacağı.
Yapması gereken çim biçme işlerini bırakmış küçük  Hector ile saklambaç oynuyordu. Hector kıvırcık siyah saçları olan, oldukça yakışıklı bir çocuktu.

İkisi de henüz 10 yaşındaydı.  Bu yetimhaneye 1 yıl önce birlikte gelmişlerdi. Buraya gelmeden önce ikisi de sokak çocuğuydu. Nasıl tanıştıklarını hatırlayamayacak kadar eski arkadaşlardı. Hector eski hayatından sıkça bahsederdi. Hector eskiden annesi, 4 yaşında ki erkek kardeşi ve alkolik babası ile yaşıyormuş. Çok fakir bir aileler miş. Annesi bir fırında ekmek yapıyormuş. Geliri azmış ama yapabileceği başka bir iş yokmuş. Babası ise işsiz miş her gün içermiş. Eve pek sık gelmezmiş. Haftadan haftaya karısından para almak için gelirmiş. Bir gün fırın kapanmış ve annesi işsiz kalmış. Akşam babası eve  gelmiş. Para isteyip bulamayınca babası, annesini de ,erkek kardeşini  de bıçaklamış. Hector kendini zor kurtarıp evden kaçmış.

Rose ise eski hayatından daha önce hiç bahsetmemiş. Hector bir kaç kez öğrenmeye çalışmış ama Rose her seferinde  "hatırlamıyorum."gibi mazeretler ile geçiştirmiş. Rose çok şirin bir çocukmuş. Siyah,parlak saçlarıyla çok masum görünüyormuş. Çocuklar bahçede oynarken yanlarına gizlice Rahibe Brook gelmiş. Yetimhane dekiler Rahibe Brook ' u hiç sevmezmiş. Asık suratlı , yaşlı bir kadınmış. Sürekli asabiymiş. Yanlarına gelip Rose 'un kulağını çekerek" Ama tanrım ne oluyor burda. Siz gene mi kaytarıyorsun." Dedi bağırarak. "Rahibe Brook yanlış anladınız biz işimizin başındayız." Dedi Rose kulağını tutup ,acı içinde. " Tabi, Tabi ben de inandım." Dedi Rahibe Brook dalga geçerek. Hector " Özür dilerim Rahibe Brook hemen işimizin başına döneceğiz." dedi üzgün bakışlarla. Rahibe Brook çocukları dinlemeden. İkisinin de kulaklarından tutup depoya kilitledi.

Depoya kilitlenen çocuklara iki gün su ve yemek verilmezdi. Depo zaten çok karanlık olduğundan bütün çocukların korkulu rüyasıydı. Rose açlığa alışıktı ama karanlıktan çok korkardı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Hector, Rose ' yı bu halde görünce çok şaşırdı çünkü Rose çok soğukkanlı bir kızdı. Böyle bir kızın  karanlıktan korkması çok tuhaftı. Hector, yerde dizlerini karnına doğru çekip uzanmış olan Rose 'un gidip yanına oturdu ve onu kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.  Kulağına fısıldadı " Sana söz veriyorum Rose seni burdan kurtaracağım. En yakın zamanda burdan kaçmanın bir yolunu bulucam ve bir daha senin üzülmene izin vermeyeceğim. " Dedi dedi derin bir ses tonuyla.

Birkaç saat sonra Rose, Hector ' un kucağında uykuya dalmıştı. Ancak Hector hayla uyuyamamıştı. Birden kilit sesi duydu. Kapı açıldı. Kapıyı açan yetimhane müdürü Bay Craig idi. Bay Craig çocuklarla arası iyi olan sıcak kanlı, yaşlı bir adamdı. " Gelin çocuklar ."dedi tatlı bir sesle. Hector, Rose ' nın koluna hafifçe sarsıp onu uyandırdı. Dışarı çıktılar Bay Craig  "çocuklar sizi bu seferliğine kurtardım ama bir daha böyle bir olay olursa karışmam ."dedi.  Özür dileyip yatakhane ye gittiler.

Akşam olmuştu. Yani saatlerdir ordalardı. Yatakhane çok kalabalıktı kızların ve erkeklerin yatakhanesi farklıydı. Üçlü ranzalar vardı. 1 oda da 20 kişi kalıyorlardı. O günden sonra Hector sürekli kaçış planı aramaya başladı. Bir gece Rose uyurken, Hector yanına gelip onu uyandırdı.
" Kalk Rose. Gidiyoruz. " Dedi.
" Nereye Hector saat gecenin 3 ' ü." dedi. Hector koca bir gülümsemeyle fısıldayarak " kurtuluşumuza. " Dedi.

  Rose hiçbir şey anlamamış gibiydi. Hızla yataktan fırladı. Yanına az miktarda ekmek ve zeytin paketleri. Son olarak bebekliğin den kalma altın kolyeyi alıp. Oda dan çıktılar. Parmak uçlarında, sessizce koridorda yürüyorlardı. Alt kattaki müdürün odasına girdiler. İçeride kimse yoktu. Gizlice dolabı açıp. asılı olan anahtarı aldılar. Ve odadan sessizce çıktılar. Koridordan yürüyüp tam anahtarları cebinden çıkaracağı sırada anahtar yere düştü. Tam yanlarındaki odadan Bayan Brook çıktı ve "Ne oluyor orada." diye bağırdı. Rose ve Hector koşmaya başladılar. Arka bahçeye gittiler ve  çitlere tırmandılar. Ardından arkalarına bakmadan yoruluncaya kadar koştular.

Artık özgürlerdi ama yine sokak çocukları olmuşlardı. Bir ağacın altına oturdular. Rose sordu" şimdi ne yapacağız . Ortada kaldık. Nereye gidebiliriz ki." Hector " Merak etme .Plan yapmadan buna kalkıştığımı sanmıyorsun umarım. Biraz sonra buraya Londra treni gelicek." Dedi. " İyi ama sen tren biletini nereden buldun. " Dedi Rose. " Merak etme ben hallettim. " Dedi. Birkaç saat geçti. Rose " Bu trenin geleceğinden emin misin? " Diye sordu. " Evet ,eminim birazdan gelir." Dedi. Güneş doğmak üzereydi. İkisi de uykuya kalmıştı. Hector trenin düdüğünden çıkan yüksek sesle uyandı. Telaşla " Rose . Rose uyan. Tren..." diye  bağırıp Rose yı elleriyle sarstı. Rose halsis bir şekilde gözlerini açtı. " Aman tanrım tren gidiyor." Dedi telaşlar. Tüm gücüyle koşmaya başladılar. Düşe kalka yetiştiler. Trenin arkasında ki yük vagonuna atladılar.

İkisi de derince bir nefes aldı. Hector ayağa kalkmaya çalışınca acılı bir çığlık attı. Koşarken bileğini burkmuştu. Rose, Hector' un yırtık ayakkabısını çıkartıp bileğini ovmaya başladı. Hector hayla acı çekiyordu. Bu sadece bir burkulma olmasa gerek. Kırılmış olabilirdi. Rose"Bir doktora görünmen gerek." dedi.   "Hayır, hastaneye filan verecek paramız yok. Biraz sonra geçer. Dedi." Ama Rose onu bu şekilde görmeye dayanamıyordu. Saatler geçmişti ama hayla Hector acılar içinde kıvranıyordu. Bir süre sonra güneş doğdu ve Londra 'ya varmışlardı. Vagon' un kapısı açıldı. Yaşlı ve şişman kondüktör çocuklara dikdik bakmaya başladı ve sinirle " sizin burda ne işiniz var." Diye bağırdı. 

Karanlık Şehirde Bir Ömür Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin