Polis görevlileri zorda olsa Denizi cesetten ayırmayı başarmışlardı. Deniz kardeşine dikkat kesilmişti. Işılın uzun zaman sonra ilk defa ağladığına şahit oluyordu. İçindeki öfke ve acı giderek büyüyordu. Işılın yanına gitti. Ona sarıldı. Göz yaşlarını sildi. "Abi" dedi fisildayarak. "Keşke... Keşke dün evde kalsaydım. Belki de babamla geçirdiğim son gece olucaktı ama babamla olucaktım. Onu beklemeliydim" Deniz kardeşini teselli ediyordu. "Güzelim beklesen de olmucakti.. Kendini bu yüzden suçlu hissetme Işıl"Işılın yanağını elinin tersiyle okşadı.
Işılın ağlaması durmuştu "Kim yaptı abi? Polisler ne diyor?"
Deniz şimdi de Işıl'ın saçlarını okşuyordu. "Hiç bir iz yok. Ama sana söz güzelim. Bulucam onu..Bizden her seyimizin almanın bedelini ödeticem ona"Işıl hafifçe başını aşağı yukarı doğru salladı ve tebessüm etti. Ona güveniyordu. Abisi onun en büyük güvencesiydi."Eve gidelim" dedi ve Işılla arabay binip eve doğru yola koyuldular. Fakat Işıl biraz korkuyordu. Çünkü abisi arabayı çok hızlı kullanıyordu. Deniz bunu fark ettiğinde yavaşladı. Acısını ve öfkesini Işılı korkutucak kadar belli etmemeliydi.
Asya Soykan'dan
Sabah çalan telefonumun sesiyle uyanmıştım. Gözlerimi araladığımda gün ışığı beni rahatsız etmişti. Gözlerimi ovaladım. Piyanonun hemen yanındaki küçük kanepede uyumuştum. Elimi masanın üzerindeki çalan telefona uzattim. Kimin çaldığına bile bakmadan telefonu açtığımda sesiyle birlikte arayan kişinin Büşra olduğunu fark etmem bir oldu. "Kızım sen neredesin?" diye bağırıyordu. Piyanonun yanındaki kanepeye yatmistim ve Büşra'nın sesiyle yerimden doğruldum."Cehennemin dibinde" dedim soğuk bir sesle. "Sabahın köründe bunu demek için mi aradın Büşra?"
"Ay pardon ya Asyacim" dedi yalandan sempatik bir sesle. Hemen ciddilesti. "Kızım sen neredesin? Dün geceden beri yoksun ve Talat amca da delirdi. Daha sonra ondan da haber alamadık. İkinize de ulaşamadik. Neredesin sen?"
Talat Kıran kaçmış mıydı? Beni bulamayınca delirmiş olması gereken adam kaçmayı akıl edebilmis miydi? Büşra'nın sesiyle aklımdaki sorulara bir son verdim." Ya sen bir cevap versene Asya. Neredesin? Üstelik seninle bugün önemli bir şey konuşmam lazım." Dikkat kesilmiştim.
"Ne konuda?" Büşra birden benimle çok önemli bir şey konuşacağını söylüyorsa bir şey olmuştu ve bana ihtiyacı vardı. Kolay kolay önemli konuları konuşmak için aramazdı çünkü.Derken düşüncelerim onun sesiyle bölündü.
"Kızım sen beni delirticek misin? Neredesin diyorum?"
"Sen evde misin Büşra?"
"Evet evdeyim"
"Başka biri var mı peki?"
"Bora var sadece. Hem niye soruyorsun?"
Bora kimdi? Nereden çıkmıştı şimdi?
"Kızım sen demedin mi önemli bir şey konusucaz diye. Rahat rahat evinde konuşuruz diye dedim. Üstelik dün gece neden olmadığımı söylicem" Aslında yalan söylicektim. Hiç söylememeyi tercih ederdim fakat Büşra'dan kurtuluşum imkansızdı. "Bir şey olmaz. Seni bir göreyim de"
"Tamam 20 dakikaya evine geliyorum Büşra"
"Tamam. Görüşürüz"
Ayağa kalktım. Piyanonun üzerine bıraktığım anahtarı aldım ve atölyeden çıktım. Kapıyı kilitledim ve Büşra 'nın evine doğru yola koyuldum.
Yirmi dakika sonra Büşra'nın evine gelmiştim. Kapıyı çaldım. Yarı endişeden ve yarı mutluluktan oluşan bir coşkuyla bana sarıldı. "Öldüm kızım meraktan"
Aslında teması sevmiyordum. Kaskati kesildim. "Büşra temastan hoşlanmiyorum. Biliyorsun" dedim. "Pardon. Affedersin" diye geri çekildi. "Geç içeri hadi"
İçeri geçtik. Salona girdiğimizde karsimda gördüğüm adamın dün geceki barmen olduğunu fark ettim. Büşra "Bora" dedi onu göstererek. Bora bana bakıp "yaşlı kurt" dedi ve güldü. Büşra anlam verememişti. Ona baktığımda tek kaşı havaya kalkmisti. "Siz tanışıyor musunuz" dedi. "Kısmen" dedi Bora. "Dün benim çalıştığım barda karsilastik ama ismini bilmiyordum"
"Bar mi?" dedi Büşra. "Biz sana ulaşmaya çalışırken sen barda eğleniyor muydun Asya" dedi biraz öfkeli bir sesle.
Bora"eğlenmek mi" derken kahkaha atıyordu. "Arkadaşına eğlenmenin ne demek olduğunu öğretmelisin Büşra. Yaşlı bir kurt gibi insanları izliyordu sadece. Hatta yanında oturan kendi yasitinda görünen bir çocuğa onu yiyecek gibi bakıyordu."
Büşranin gözleri fal taşı gibi açıldı. "Asya? Bir çocuğa? Barda?"
"Evet" dedi Bora. Daha sonra bana döndü. "Ne kadar asosyalmissin böyle. İnsanlar birine karşı çapkınlık yapicagina bile inanamiyorlar. Ha bu arada iyi misin sen? Dün bayıldın. Apar topar o çocuk seni hastaneye götürdü."
Büşra konuya iyice dikkat kesilmişti. "Bir dakika bir dakika" dedi bana ve Biraya bakarak. "Doğru mu anladım ben şimdi? Asya'ya biz dün ulaşamadık. Sen onunla dün gece çalıştığın barda karşılaştın. Birilerini izledi. Yanındaki bir çocuğa dikkat kesildi. Bayıldı ve o çocuk onu hastaneye götürdü?"
Her cümlesinde bana daha dikkatli bakıyordu.
"Evet aynen öyle oldu" dedim hızlıca.Büşra bana tuhaf tuhaf bakarken ortamdaki sessizliği bir telefon sesi böldü. Telefon Büşra 'nın telefonuydu. Telefonu açtı ve "Buyrun efendim" dedi. Anlaşılan arayan patronuydu. "Ephermal'de cinayet mi?"
Ephermal dünkü restoranın adıydı.. Cinayetin olduğu yerdi..
"Tabii efendim. İlgilenicem. Hemen oraya geliyorum" dedikten sonra telefonu aceleyle kapadı. "Asya acil gitmemiz gerekiyor."derken koltukta olan çantasını alelacele boynundan geçirdi ve masadaki birkaç kalın dosyayı da aldı. Hiç bir şey sormadan peşinden gidiyordum. Kapıyı açtı ve çıktı. Bora da hemen ardimizdan geliyordu. Büşra çok hızlı yürüyordu. Ona yetişmekte zorlanıyordum. Arabanın kapısını açtı. Binmemi bekledi.
Bora ise arabanin yanındaki motora binmişti.
Hemen arabaya binip yan koltuğa oturdum.Büşra bana bakarak "Noldugunu merak etmiyor musun" dedi. Sanki çok ilgiliymisim gibi "Noldu" dedim ses tonumu degistirerek. Büşra pek ilgili olduğuma inanmamis gibiydi. "Zoraki öğrenmek istiyor gibi bir halin var Asya"deyip hızlı bir şekilde noldugunu anlatmaya basladi."Her neyse bürodan aradılar . Bir cinayetle ilgilenmemi istediler. Dün gece olmus. Ephermal'da. Fakat tuhaf olan şu ki katile dair hiç bir iz ya da delil bulunmuyor. Kamera kayıtlarında bile katile dair bir şey bulamamislar.Sadece adamın ölüm anı ve birkaç dakika öncesinde de silah seslerinden korkup kacan insanlar görünüyor. Bunun için yardım istediler."
Büşra özel dedektifti ve işinde gerçekten de profesyonel sayılırdı diyebilirim. Genç olmasına rağmen işini en iyi yapanlardandi. Cinayet gibi olaylarda aranan ve ihtiyaç duyulan kişiydi. Ve şu anda benim şahit olduğum dünkü cinayetle ilgilenmek için görevlendirilmisti. Tüm bunları anlatırken yola koyulmuştuk.Yol boyunca susmak istiyordum fakat daha fazla Büsra'nın tuhaf bakışlarına maruz kalmamak için ara ara onun sorularına zoraki cevap veriyordum. Ama bunu ona elimden geldiğince yansitmamaya çalışıyordum. Her sorusunda sanki olayı tekrar yaşıyor ve her şeye tekrar şahit oluyordum..Söylemeli miydim? Hayır diyemezdim. Yapamazdim. Peki tam olarak ne yapmalıydım? Talat Kıran... Kaçmıştı.. Peki ya kaçışı daha büyük bir kıyamete neden olsaydı? Başka biri? Başka birine daha mı kıyacaktı?Bunu engelleyebilir miydim?Başımı pencereye yasladım. Bu düşünceler beynimde fırtınaların kopmasına sebep oluyordu. Büşra'nın beni sarsmasiyla kendime geldim. Arabadan indik. Restoranın tam önündeydik. Büsra kalabalığın arasından geçti ve dedektiflik kimliğini polislere göstererek onların yanına gitti. Ben peşinden gelmemiştim artik. Hatta buranın beni daha da kötü ettiğini hissediyordum. Koşmam dikkat çekerdi. İlk yavaş daha sonra hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Kalabalıktan uzaklaştığıma emin olduktan sonra koşmaya başladım. Yoldan karşıya geçerken bana doğru bir arabanın aniden fren sesiyle irkildim ve sesin yönüne baktım. Arabanın içindekiler Işıl ve Asildi.
Onlarla karşılaşmam ikinci kez oluyordu.
Asil Deniz'den
Arabayı durduğumda az kalsın çarpmak üzere olduğum kızın Asya olduğunu fark ettim. Geçmesini bekledim. Bana ve Işıla çok kısa bir an bakıp hızla karşıya geçti. Işılın telefonun çalmasıyla dikkatim ona yöneldi. Işıl telefonu açtı."Hayır bugün yarışlara gelmicem" dedi ve hemen telefonu kapattı. "Akşamki motor yarışları mi?"diye sordum.
"Evet ama katılmıcam. Çünkü babam olmucak. Sırf seni izlemek için babamla bu akşam yarışlara gelicektim. Hem o seninle gurur duyucakti hem de sen o geldiği için mutlu olucaktım. Ama" derken sözünü tamamlamadan sustu.
"Babam o yarışmaları kazanmami yine isterdi değil mi güzelim" dedim ona gülümseyerek.
"İsterdi. Uzun zaman sonra ilk defa tekrar katılıcaktın. Sen yarışları bıraktığında çok üzülmüştü. Bugün olucak yarışlardaki zaferinle hem gurur duyardı hem de mutlu olurdu."dedikten sonra derin bir iç çekti. "Abi" dedi bana bakarak. "Söyle güzelim " dedim. Sesindeki kırgınlıkla "Yaşayacağımız en güzel anlardan bir tanesi belkide bugüne ait olucaktı. Fakat babam-" deyip sustu. Başını öne eğdi. Ona doğru yöneldim. Elimle çenesini kavrayıp yüzünü hafifçe kaldırdım. Bana doğru döndürdüm ve gülümsedim. "Sen ister miydin güzelim? Uzun bir zaman sonra o mutluluğu hissetmeyi.. Tıpkı babam gibi"
"İsterdim. Yine çok heyecanlıydim abi. Seni yine o pistte görücektim. Babamla birlikte bende mutlu olucaktım"
"Katılıcam güzelim ve sen de geliceksin" dedim kesin bir sesle.
"Abi emin misin? Bu durum seni-"
Sözünü yarıda kestim"Babama bir sözüm var. Seni daima mutlu etmek. Her hissine ortak olmak. Bu sözümü tutmaliyim ve babam burada bedenen olmasa bile son kez ruhunun benle gurur duyduğunu hissetmek istiyorum. Senin de aynı şeyleri hissedicegini biliyordum. Çünkü sen babamdan bir parcasin güzelim" dedim ve gülümsedim. Işıl sözünü kestigimde ilk şaşırmış olsa bile şu an gözlerinin içi umutla parlıyordu. Bana gülümsedi. Onun gülümsemesi benim merhemimdi. İçimdeki yaramı biraz olsun dindiren şey onun gülümsemesi oldu. Işıl böyleydi. En ufak bir söz bile onu çocuk gibi etkilerdi. Bana sarıldı. Ben de ona sarıldım ve saçlarından öptüm. "Güzelim benim" dediğimde gülümsemesi daha da arttı. Geri çekildi. Arabayı tekrar çalıştırdım ve yola devam ettik.
Asya Soykan'dan
Karşıya geçip yürümeye başladığımda beni tutan bir kol hissettim. Arkamı dönmemle Büşrayı gördüm. Derin bir nefes alıp verdi. "Asya cidden sabrımı zorluyorsun. Dün yoktun. Borayla karşılaştığın ve bir barda bayildigin çıktı. Üstelik tanımadığın bir çocuk tarafından hastaneye götürülmüssün. Ve ben bunu Bora'dan öğrendim. Arabada desen sorularıma zoraki cevap verir gibiydin.Daha demin de benimle restorana geldin. İşim bittikten sonra sana baktım ama yoktun. Niye yanımda değildin?Delirticek misin beni?"
"Sadece kendimi kötü hissettim Büşra" diye onu gecistirmek istedim. Konuşmanın bu kadarı bile boğuyordu beni.Büsra anlamıştı.
"Peki şimdilik bir şey demiyorum ama sonra konusucaz."
Konuşmak riskti. Bunu bir kez daha anlamıştım. Büşrayla olan iletişimimde bile bu mevcuttu. Bir yerden sonra risk olduğu netlesiyordu.
"Tamam" deyip konuyu kapattım. Hayır deseydim üstelerdi. Biliyordum.
"Bora" dedim birden beliren anlık konuyu değiştirme ihtiyacıyla. "Kim o? Nereden tanıyorsun?"
"Şu benim her ay izlemeye katıldığım motor yarışlarında karşılaşıp tanıştık. Bir iki hafta falan oldu ama samimiyiz. Kafadengi biri."
"Yeni flört mü yoksa" dedim gülerek.
O da güldü. Gülmesinden gerginliginin ve ciddiligin biraz olsun azaldığıni anlayabiliyordum. İsteğim de buydu zaten.
"Neden olmasın" dedi.
"Kaçıncı" dediğimde kahkaha attı.
"Yapma Asya o kadar da çok değiller."
" O kadar da çok değiller mi" derken gözlerimin fal taşı gibi açıldığına emindim.
"Yani tamam benle flört eden çok ama sonuçta ben herkesle flörtlesmiyorum"
Doğruydu. Aslında Işıl bile ondan daha flörtöz gibiydi. Aşırı neşeli,enerjik ve flörtöz bir kız... Pek benlik sayılmazdı. Büşrayi böyle bir kız olmasından ayıran şey yeri geldiğinde ciddi bir kız olabiliyordu. Her şeyi dalgaya alanlardan değildi. Ve herkesin hayran olduğu bir kızdı. Fakat hiç bir zaman bunu kullanmamisti. Üniversite yıllarımda buna şahit olmuştum.
"Haklısın" dedim.
Birden konuyu değiştirdi ve hiç beklemedigim bir soru sordu. "Akşam benimle yarışları izlemeye gelir misin?"
"İyi olur" dedim. Açıkçası kafamı dağıtmak için bu iyi bir fırsat olabilirdi."Hadi eve gidip hazırlanalim o zaman"
Arabaya doğru yürüdük ve arabaya bindik. Büşra 'nın evine doğru yola koyulduk.
Akşam
Özgürlük Meydanında 20-30 yaş aralığındaki gençlerden oluşan bir kalabalık toplanmaya başlamıştı. Yarışçıların motorları için yarış pistinde özel olarak ayrılan bir bölme vardı. Pistin etrafındaki gençler ya izleme alanında oturuyor ya pistin ortasinda verilen müzikle kendi kendine dans ediyor ya da grupça sohbet ediyorlardı. Herkes kendince takılıyordu. Kızlar genel olarak yarışan motorculardan hangisinin kazanicagi için kendi aralarında iddiaya giriyor ve hangi motorcuların artçısı olmak istediklerini hararetle tartışıyorlardı. Herkes sportif ve rahat giyinmişti. Pistin girişinde yiyecek ve içecek satışı yapılan bir büfe vardı. Büşra kahvesini ve Asya da kolasını aldıktan sonra yarış pistinde izleyiciler için ayrılan bölüme geçip oturdular. Asya çevresinde oturan kızların konuşmasını dinlemeye başlamıştı. "Duydun mu? Geri dönmüş"
"Desene Kahraman yine pistin tozunu çıkarıcak"
"Kesinlikle" demisti hayranlıkla diğer kız.
"Acaba hâlâ aynı mi?"
"Bilmem ama her hali dikkat çekici"
Derken başka bir kız sohbete karışmıştı. "Mükemmel değil mi? Hem yardımsever hem merhametli hem yakışıklı hem karizmatik hem tatlı. Her haliyle mükemmel"
Büşra'nın içinde bir merak duygusu oluşmuştu. Asya ise konuşmaları hâlâ dinliyordu.
"Acaba artçısı kim olucak?"
"Ben"
"Hayır ben"
"Susun kızlar. Beni secicek tabii ki de"
Büşra arkasını dönüp kızlara sordu. "Kim ki bu Kahraman?"
Kızlar kıkırdadı. "Sen yeni izleyicilerdensin anlasilan. Kahramanı buradaki herkes bilir. Bu yarışların asıl efsanesi odur. Fakat yarışları bırakmıştı. Uzun bir zaman sonra ilk defa katilicak"
"Vay be" diyen Büşra bundan etkilenmişti. Derken topluca bir alkış sesi ve bazı insanların çaldığı ıslık sesleri yükseldi. Biri "İŞTE O GELİYOR! KAHRAMAN GELİYOR!" diye bağırdı. Bağıran kişi pistin girişini gösteriyordu. Büşra pistin girişine baktığında üstündeki mavi motorcu kıyafetiyle sarı saçlara, çilli bir yüze ve dövmeli kollara sahip bir çocuk gördü. Asya Büşra'nın baktığı yöne doğru bakınca Asili fark etti.Yok artık daha neler diye geçirdi içinden. 3. kez karşılaşıyorlardı. Asil'in hemen arkasında bir kız belirdi ve Asile sarılarak izleyici bölümüne geçip oturdu. Bu kız Işıldı. Asya'nın tam karsisindaki diğer bölmede oturuyordu. Asya Işıla bakarken Asil Deniz ona odaklanmıştı. Bu kızla iki gün içinde bu kadar karşılaşmaları gerçekten normal miydi? Asya Büşraya hava alacağını söyleyip pistten dışarı çıktı. Büfenin olduğu bölmeye doğru giderken Asil'in sesini duydu. "İnsanlarla etkileşim içinde bulunmak gerçekten senin için riskli anlaşılan. Tıpkı dün tanıştığımizda dediğin gibi."
Asya Asile doğru döndü. "Evet öyle" dedi kısaca. Aklına ise başka bir şey daha takılmıştı? Bu çocuk stajyer doktor değil miydi? Dün Işıl Asya'yı onun staj yaptığı hastaneye götürmemis miydi?
"Üstelik sen stajyer doktor değil miydin" derken Asile olan şaşkınlığını bu sefer gizleyemedi. Asil sırıttı. "Daha dün tanıştığın birinin mesleğini hatırlaman ince ve güzel bir detay Asya."Asil sırıtmaya devam ederken kendinden emin bir sesle "Üstelik artçım olman gereken konular var" derken Asya'yı süzüyordu. Asya'nın bu dikkatini çekmişti. Bu gerçekten dün gece tanıştığı çocuk olabilir miydi?
Dün geceden sonra şimdi bu kadar özgüvenli olması şaşırtıcıydı. Fakat Asya'nın düşünemediği bir şey vardı. Asil Deniz belki şu an alkolün etkisindeydi ama yakında Asya'nın etkisinin altında tutsak kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN KIZI
Mystery / ThrillerBir cesedle başlayan bu hikayenin kıvılcımları büyük bir ateşi oluşturacaktı ve yakıcaktı. Yakıcaktım,durmucaktım ve bu hikayede yanan biz olucaktık. Ruhumuz bu yangının külleri olucaktı Kapak tasarımı:@cikoduman