Deniz yine her sabah olduğu gibi erkenden kalkmıştı. Kahvaltıyı hazırlamak için aşağıya inmişti. Babasını daha sonra çağırıcaktı. Yorgun olurdu o şimdi. Zaten dün gece de geç gelicegini söylemisti. Kahvaltıyı hazırlarken bir anda durdu ve tabletinden haberleri açtı. Sesi biraz yükseltti ve kahvesini hazırlamaya başladı. Makineye kahveyi koyarken tabletteki haber spikerinin sunduğu dikkatini çekmişti:Dün geceki Beykoz'da bulunan Ephermal restoranındaki cinayet olayıyla ilgili bize sunulan bilgiler şu şek-
Kapının çalmasıyla tabletin ekranını kapamış ve içeriye kapıyı açmaya gitmişti. Kapıyı açtığında gördüğü kişi Gülfem teyzeydi. Fakat o da ne? Her sabah neseli olan Gülfem teyze bu sefer hayalet gibiydi. Mavi gözleri hüzünle bakıyordu Denize. "Deniz" dedi zar zor. Deniz mutlu olmuştu. Onu uzun zamandır göremiyordu. Eda'nın okulu,Mehmet Amca'nın işleri,Zeyneb'in takıldığı dersler falan derken ona vakit ayiramamis ve görememisti. Oysaki her hafta mutlaka bir kere yanına uğrardı.
"Hoşgeldin Gülfem Teyze" diyerek ona sarıldı. Halini hatırını sorduktan sonra onu içeriye buyur etti. Fakat anlam veremediği Gülfem teyzenin neden böyle olduğuydu. Gülfem teyze anlamıştı. Denizin hiç bir şeyden haberi yoktu. İçeri geçmek istedi. İçeri geçtiklerinde salonda oturduğu kanepenin yanını işaret ederek Denizi yanına çağırdı. Deniz yanına gitti ama hâlâ içindeki merak dinmemisti. "Kim canını sıktı" dedi. Gülfem teyze "hiç kimse" dedi. Deniz başını salladı. "Sen durduk yere böyle olmazsın ki. Yoksa sana gelemedim diye mi? Ama Gülfem teyze biliyorsun. Eda'nın okuluna,Mehmet Amca'nın işlerine,Zeynep'in derslerine yetiseyim derken çok meşgul oldum" dedikten sonra Gülfem teyzenin elini tuttu ve avuç içlerini öptü. "Hem bende seni çok özledim" dedi. Gülfem teyze kendini tutamadı ve gözünden bir damla yaş şişkin al al olmuş yanaklarını ıslattı. Derin bir nefes aldı ve tekrar"Deniz" dedi. Deniz ona baktı. "Mahalledeki herkese yetmeye çalıştığını biliyorum. Her zamanki gibi herkesin yardımına koşuyorsun ama başka bir şey var" derken sesi sanki titriyordu.
Yüreği dağlanıyordu. Nasıl söyleyecekti ona bunu? Ama bilmesi gerekiyordu. Deniz dikkatle ona baktı. Yüzü beyazlıyordu. "Söyle" dedi biraz vericegi haberden korkarak. Gülfem teyze Deniz'in yüzünü ellerinin arasına aldı ve yüzüne bakıp hüzünlü ama şefkatli bir ses tonuyla konuştu. Anne gibi... "Bak" dedi."Sen benim oğlum sayılırsın. Elimde büyüdün. Seni tüm kalbimle severim. Bilirsin. Ve sana şu zamana kadar hep dürüst oldum. Bunu da bilirsin" dedi. Deniz korkuyordu. Neydi bu şimdi? Bir veda konusmasi mi geliyordu?
"Zor zamaninda da yanında olurum. Bunu da biliyorsun değil mi" diye devam etti. "Biliyorum" dedi fısıltıyla Deniz. "Senin olan hiç bir şeyden haberin yok anlaşılan Deniz" derken yutkunuyordu. "Ne? N-ne olmuş Gülfem teyze?"
"Baban" dedi Gülfem teyze ona."Dün Beykoz'da bulunan cesedin kimliği babanın çıktı.Ölen kişi babandi Deniz" diye cümleyi tamamladıktan sonra yaşlarını tutamadı."Dün Beykoz'da bulunan cesedin kimliği babanın çıktı. Ölen kişi babandı"
Hayır. Hayır olamazdı. Babası dün gece çok geç gelicekti. İşi vardı. Hayır babası ölemezdi. Ona kahvaltı hazirlicakti. Beraber her sabah olduğu gibi baba oğul kahvaltı yapıp sohbet ediceklerdi. Bu gerçek olamazdı. "Hayır" dedi. "Hayır yanlışın var! Babam burada". Aceleyle babasının odasına çıkıp kapıyı heyecanla açtığında içeride kimseyi göremedi. Sonra kendi odasına gitti. Belki babası orada uyumuştu. Sonra banyoya. Sonra mutfağa. Belki kahvaltı hazırlığı yarım kaldığında ve Gülfem teyzeyle konuşurken babası acıkmış ve mutfağa inmişti. Fakat o an açık olan televizyonun sesiyle yere yığıldı"Dün gece Ephermal restoranında bulunan cesedin verilen bilgilere göre Hakan B. ye ait olduğu ortaya çıktı" Ayağa kalktı. Televizyona baktı. Görüntü... Verdikleri görüntü gerçekten babasına aitti. Onun her şeyini almışlardı. Onun babasını almışlardı. Ve deniz durmucaktı. Onu öldüreni bulana kadar durmucaktı. Bu cinayet onların ateşi olucaktı.
Asya'dan (olay gecesi)
Siren sesleri duyuluyordu. Onlar gitmişti. Kacmislardi. Ve ceset öylece yerde duruyordu. Nabzı hâlâ yoktu. Bakmıştım. Elime kan bulaşmıştı.Fakat duramazdim. Gitmeliydim. Eve değil. Başka bir yere. Nereye gidecegim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ellerim...Ellerim kan içindeydi. Temizlemeliydim. Temizleyebilecek bir yer bulmalıydım. Yürüdüğüm sokakta az ileride bir bar vardı. Bara doğru yürümeye başladım.Ellerimi montumun cebine koydum. Dikkat cekmemeliydim.Bara girdim.Barmene tuvaletin nerede olduğunu sordum. Direkt girer girmez bunu sormam fazlasıyla tuhaf ve komikti. Ki güldü. Ama şu an bunu takicak durumda değildim. Takicagim en son şey bile olamazdı. Tuvalete gittim. Ellerimi iyice yıkadım. Kan kokusunun gittiğine emin olmaliydim. Musluğu da yıkadım. Dokundugum için kan olmuştu. Montumun cepleri için yapabileceğim bir şey yoktu. Kan lekeleri kalmış olmalıydı. Herhangi bir izi üzerimde bulundurmam beni tedirgin ediyordu.Mont üstümde durdukça olan huzursuzlugum artıyordu. Onu çıkardım ve ellerim arasında bir top gibi yuvarladim. Dışarı çıkıp çöp kutusuna attım ve tekrar içeri girdim. Sanırım şu an normal biri gibi barda eğleniyor gibi yapmam gerekirdi. Gidicek bir yerim yoktu ve kafam dağılsın istiyordum. En kötü buradan çıkıp sokakta sızıp kalırdım. Nolurdu ki? Barmenin yanına gittim ve bana bir bira getirmesini söyledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/358064870-288-k476627.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN KIZI
Misteri / ThrillerBir cesedle başlayan bu hikayenin kıvılcımları büyük bir ateşi oluşturacaktı ve yakıcaktı. Yakıcaktım,durmucaktım ve bu hikayede yanan biz olucaktık. Ruhumuz bu yangının külleri olucaktı Kapak tasarımı:@cikoduman