Şu an üzerimdeki gerginliği yazsam sayfalar yetmezdi. Nedenini bilmiyorum ama jungkookun yanında çok gerginim. Kalbim onun yanımda sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyor, ellerim titriyor, beni utandıracak her cümlesinde yanaklarım kızartıyordu.
Şu an şoför koltuğunda oturmuş araba sürüyordu. Beni nereye götüreceğine dair hiç bir fikrim yoktu. Bana rahat giymemi söylediği için; geniş, siyah paltolon, üstüne düz bir tişört ve üşümeyim diye de sade deri ceket giyinmiştim. Onun ne giyindiğine baktığım sırada benden pekte bir farkının olmadığını fark ettim.
Beni evimden alalı on dört dakika civarı olmuştu. "jungkook, nereye gidiyoruz?" yoldan gözlerini çekti ve gülümseyerek, göz kırpıp konuştu; "süprizz..." ona göz devirip 'of' ladım. Kıkırdaması, gülümsememe sebep oldu. "yaklaştık merak etme." dediği şey ile etrafıma detaylıca bakmaya başladım. Fakat deniz ve yoldan başka bir şey yoktu. "iyi de burada hiç restorant falan yok?" sırıttı. "aklından ne geçiyor senin?" arabayı kenara çekti ve arabadan indi. Adımlarını benim kapıma doğru yönelti. Kapımı açtı ve elini bana uzattı. Şaşkın gözlerle ona baktım. "güven bana taehyung, seveceksin." elimi uzattığı eline götürdüm. Elimi sanki bir daha hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca tuttu.
"jungkook bizim sahilde ne işimiz var? soğuk burası." aslında o kadar soğuk değildi ama bu kadar geniş bir alanda onunla tek olmak germişti beni. "bekle beni burada." başımı onaylar anlamda salladım. Ayakkabımın ucuyla kuma bir şeyler çizmeye başladım. Jungkookun yanıma minderler ve battaniye koymasıyla şaşırdım.
Minderleri bir yatak gibi düzenledi ve üzeribe yastıklar koydu. İşini halletikten sonra bana doğru yaklaştı, gülümsedi ve elimi tutup minderlere oturtu. "süprizim buydu. Sabaha kadar durup güneşin doğuşunu izleyeceğiz." gülümsedim. Normalde 'dalga mı geçiyorsun, sırf bunun için yarağımdan mı oldum ben?' derdim fakat bu o kadar tatlı ve güzel bir süprizdi ki... Kızamadım. Eline Bluetooth kulaklığını ve telefonunu aldı. Kulaklığın birini bana diğerini kendisine taktı. Arkadan şarkı sesi yükseldi.
İ wanna drive
(Araba kullanmak istiyorum)Through the forest inside of your head
(kafanın içindeki ormanın içinden)But there's only so far that I get
(ama aldığım tek şey var)Been tryna make you more
(seni daha fazla yapmaya çalışıyordum)More than just a pretty boy
(güzel bir çocuktan daha fazlası)Pretty boy
(Güzel çocuk)Pretty boy
(tatlı çocuk)More than just a pretty boy
(tatlı bir çocuktan daha fazlası)Kafamı ona doğru çevirdim. Bana baktı. Gözlerini gözlerime kenetledi. Belki ben yanlış görüyordum fakat o kadar yoğun bakıyordu ki... Orada bayılabilirdim.
Pretty boy
(tatlı çocuk)New words
(yeni kelimeler)Tell me something that I've never heard
(bana hiç duymadığım bir şey söyle)And this time would be the first
(ve bu sefer ilk olacak)That you'll be more
(daha fazla olacağını)More than just a pretty boy
(güzel bir çocuktan daha fazlası)Pretty boy
(güzel çocuk)Pretty boy
(güzel çocuk)More than just a pretty boy
(güzel bir çocuktan daha fazlası)Kalbim bu yoğunluğu daha fazla kaldıramayacak olduğu için elimi hızla telefona uzattım. Açacak şarkı arıyordum. "hissetiğin bir şarkı aç. Konuşmasanda içindekileri yansıtıyor." bir kaç saniye öylece düşündüm. Bu gece belli ki özel bir gece olacaktı. Ve ben bu geceyi kendim için daha özelleştirmeliydim.
Parmağım, jungkooku her gördüğümde her düşündüğümde hissetiğim şarkıya gitti.And tell me why does my heart burn when i see your fece?
(ve söyle bana, yüzünü gördüğümde kalbim neden böyle yanıyor?)You have made your decision put me in my place
(Kararını verdin, ağzımın payını verdin)And the lies you've been hiding taking up your space.
(ve sakladığın yalanlar boşluğunu dolduruyor.)Bu sefer bana şaşkın şaşkın bakan oydu. Normalde krndimi asla açmazdım fakat yaptım işte. İçimden bir ses yapmamı söyledi ve yaptım.
Şarkı sonlarına doğru kısık sesle şarkıya eşlik ettim. Bir süre bana baktı ve o da bana eşlik etti. Şaşkınlığımı gizleyemeden kıkırdadım.
Birlikte bir kaç şarkı daha söylemiştik. Bir süre sonra şarkıyı kapatık. "sesin güzelmiş." dedi. Gözleri çok yoğundu ve bu yüzden gözlerine bakmaktan aşırı zorlanıyordum. "teşekkür ederim. İlk defa sana gösterdim." gözlerini kocaman açtı, gülümsemesi de en az gözleri kadar büyüktü. "cidden mi? Kendimi özel hissettim." ona bakıp göz devirdim. "abart." kıkırdadı. "abartmıyorum. Cidden bu kadar güzel bir şeyi ilk ben duyduysam eğer çok ama çok özelimdir." gülümsedim. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Çok fazla utanmıştım. "bak yine kızardın." deyip yanağımdan makas aldı. "yaa..." kıkırdadı. "bakıyorum keyfin yerinde." başını onaylar analmda salladı. "olmaz mı."
Parmaklarımı kumda gezdirdim. "tabii bulaşacak taehyung var, jungkook beyin tabi ki keyfi yerinde olur." deyip kendi kendime söylendim. Kahkaha attı ve kafamı karıştırdı. "n'apayım yanaklarının kızarması hoşuma gidiyor." kaşlarımı çattıp; "kızarmıyorum!" dedim. Anında itiraz ederek "öyle bir tatlı kızarıyorsun ki taehyung... İnsan gerçekliği sorguluyor. Sanki dünyaya gelne amacım seni kızaetmakmış gibi hissediyorum bazen. İltifat ettiğimde, öptüğümde, utanacağın herhangi bir söz söylediğimde anında kızarıyorsun ve bu çok hoşuma gidiyor." ani gelen iltifatla başımı yere eğdim. Öncekinden daha fazla kızarmıştım büyük ihtimal ve bu beni kafamı kuma gömem için tetikliyordu. Kafamı tekrar karıştırdı." bundan bahsediyordum işte..." dedi.
Battaniyeyi kendime doğru çektim ve kafamı minderlere koyup diğer tarafa dönük yattım. "uykum geldi yatıyorum." kıkırdadı. Bugün ne kadarda kıkırdamıştı o? "iyi uykular." dedi ve şaçlarımı karıştırdı. Battaniyenin geri kalanını kendine çekti ve benim gibi uzandı.
İkimizde sabah nasıl uyanacağımızı bilmeden uyuyakalmıştık.
Dedim ki bunları daha çok yakınlaştırayım hihihi...
Sabah hangi looku verecekler bize acaba?
Yazım yanlışı olabilir düzenlemedim çünkü
Eğer ki varsa sorryyyyyy
🎵Pretty boy - lennon stella
🎵Heartburn - wafia
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blonde Boy [taekook]
Fanfiction"Sen eşcinsel olmayan bir insanı, eşcinsel yapabilecek kadar güzelsin sarışın." Başlangıç:09.03.2024