Tanıdıkların aslında tanımadıklarındır.

38 4 4
                                    

Her Zaman annemin dediği gibi tanıdıkların aslında Tanımadıklarındır... Hayat tıpkı bir okyanus gibidir. Diğer balıklarla yüzebilirsin. Köpek balığı olup zayıfları avlayabilirsin. Akışa ters gidip,sonunda ne olacağını öğrenebilirsin. Ya da okyanusun ortasında öylece durup neler olacağına bakabilirsin. Ama ben yüzme bilmeyen bir kediydim.

Ayça: vay canına... Bu sözler oldukça anlamlıydı. Bunu senden çalabilirim. Müşterilerimi etkilemek için.

Yuko kadına baktı. Gerçek annesinin dostuna...

Ayça: bana kızgın olmaman hala beni şaşırtıyor...

Yuko istemsiz bir şekilde gülümsedi. Ve Ayça'ya bir süre daha baktı. Onu bulmak o kadarda zor olmamıştı. Ünlü bir deli doktoru olması onu kolay bulunur yapıyordu. Seri katillerin ya da katillerin pisikologluğunu yapıyor. Hapse mi yoksa akıl hastanesine mi gitmeli bunu araştırıyordu. Belkide bu yüzden küçük bir kıza bakmak istemedi? İlk karşılaştıklarında Ayça onu görmek istememişti. Fakat nihayetinde bazı ısrarlar ve çabalar sonucunda bu duruma boyun eğmek zorunda kaldı. O gün cesaret edip, ona beni neden almadın diyememişti. Çünkü Ayça konuyu kısa kesmesi gerektiğini söylemiş ve eline biraz para tutuşturmuştu. Yuko Bu hareketini hakaret olarak algılamıştı ve kavga çıkarmıştı. Fakat sonunda Ayça'nın sevgi dilinin para olduğunu anlamış,ve yavaş yavaş arkadaş olmuşlardı.

Yuko: bende şaşırıyorum. Ama merak da ediyorum. Neden beni almadın? Yani neden? Sorumluluğu almak mı zor geldi. Sen annemin kardeşim dediği arkadaşı değil misin? Ya da bana anlattıkların yalan mı?

Ayça: evet öyleydik. Ama ben seni almaya hazır hissetmedim. O zamanlar. Gençliğime veriyorum ama anneni senin öldürdüğünü düşündüm. Yani belkide bilmiyorum.

Yuko: eğer beni babama verseydi. Kurtulurdu ama bana olacakları tahmin edebiliyordu... Bunu söylediğin için bile kızgın değilim.

Yuko bu duruma üzülmemişti. Çünkü haklıydı. Eğer annesi fedakârca davranmasaydı hala hayatta olabilirdi. Bu bir nevi onun suçu sayılırdı. Onun hayatını mahvettmişti.geri dönüşü olmayan bir bilet... bir şey daha söyleyecekti ama kadının telefonu garip atmosferi dağıttı. Özür diledi ve masadan kalktı.

Ayça: yine ne oldu? Evet... Evet bakın ben o yaşlı adamın korkutucu kulübesini istemiyorum! Umrumda değil!! O benim babam değil. Satın atın başkasına verin. Nasıl satılmıyor? Ne yamyamı? Dalga geçmeyin salak değilsiniz bunu da ört pas edersiniz! Hayaletli diye ev mi alınmazmış? Daha ne kadar düşürmem lazım fiyatı?

Yuko yaşlı adam dendiğinde içinde nostaljik bir his oluştu. Ayça'nın yanına gitti.
Fakat Ayça çoktan telefonu kapattı. Yuko sanki gidiyormuş gibi yaptı.

Ayça: nereye? Biraz daha kalsaydın. Şuan zaten kalacak yerinde yok nereye gidiyorsun?

Yuko: yaşlı adam? Evi nerde?

Ayça: ne? Neden soruyorsun?

Yuko: sadece benimde tanıdığım daha doğrusu duyduğum biri olduğunu düşünüyorum.

....
...
...
...
...
...
..
..

.

.

.

.
.
.
..
.
.
.
.

Hardy: burda değil mi? Nasıl değil? Ama başka gidecek bir yeri yok.

Anne: KIZIMIN AKLINI ÇELDİNİZ! ONU KAÇIRDINIZ! ŞİMDİ DE KAYIP MI ETTİNİZ?

Olivia eline ne geçerse Hardy ve emma'ya fırlatıyor. Beddualar okuyordu. Ağlamaktan helak olmuştu ama çok sinirliydi. Küçük eşyalar bitince olivia büyük eşyalara geçti fakat Emma buna izin vermedi ve hızlıca üzerine atladı. Onu zemin ile kendi arasına sıkıştırdı. Olivia uzun uzun çığlıklar attı fakat nihayetinde yorgun düştü ve pes etti. Emma yavaş yavaş üzerinden kalktı. Olivya göz yaşlarını sildi 2 haftada resmen çökmüştü. Saçları birbirine dolanmış,yüzü beyazlamış aşırı derecede zayıflamıştı. Kirli kıyafetlerinden ve feci kokusundan neredeyse 1 haftadır yıkanmadığı belli oluyordu. Olivya koltuğa geçti yine boş boş açık olmayan televizyona baktı. Hardy daha öncede fark etmişti ama bu sefer artık kesindi. Bence olivya'nın annesi takıntılı bir deli.

EYELESS JACK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin