Sememin!
Ukesung!
Smutshot!..
....
..
"Hızlan!" Minho, parmaklarını hızlandırmıştı."Ahh! Dur!"
"Yavaşla!" Jisung, durması için yalvarırken Minho daha çok hızlanmıştı.
"Ahh!!"
Jisung, kendini sertçe geriye atıp konsolu koltuğa fırlatmıştı.
"Yavaş git dedim sana! Kaybettik işte!"
"Bağırıp durmasaydın odaklanabilirdim!" Birbirlerine seslerini yükseltip televizyondaki oyunu gösteriyorlardı. İkisi de seslice bağırırken iki arkadaş mutfakta yemek yapıyordu.
Minho, Jisung'un yüzüne doğru salladığı konsolu kenara attıktan sonra üstüne doğru yürümüş ve koluyla boynunu kilit almıştı. Jisung sesini kısarken ellerini Minho'nun koluna doladı.
"Bırak lan!" Minho onu daha çok sıkarken Jisung vücudunu kolları arasından kurtarmaya çalıştı. Mutfakta takılan iki arkadaş masaya kahvaltıları dizmeye başlamışlardı.
"Didişmeyin sikerim belanızı." Kısa boylu olan masaya kaşıkları koyarken sinirle boğuşan ikiliye baktı. Minho gülerek Jisung'u serbest bıraktığında Jisung eline aldığı yastıkla Minho'nun yüzüne sertçe vurmuştu. Yerinden kalkıp kaçtığında yemek masasına yöneldi.
Minho da peşinden gitmiş, sandalyeyi çekerek yanına oturmuştu. Minho'nun bakışları Jisung'un gözlerini bulduğunda kısıldı.
Jisung, daha yeni böldüğü ekmeği ağzına atarken Minho'nun bakışlarını üstünde hissetmesiyle başını ona çevirdi. Adamın bakışları yoğunlaşmıştı ve Jisung bunu fark etmişti.
Ekmeğini yiyemeden ağzından çekmiş ve yutkunmuştu. Sonrasında gözlerini ondan çekmiş ve önlerinde oturan ikiliye çevirmişti. Minho'nun bacağına sertçe vurmuştu. Minho acıyla yerinde sızlanırken bakışlarını önüne çevirdi ve kahvaltıya odaklandı.
Jisung'un, Minho'nun kendisine olan bakışlarını önündeki arkadaşları yüzünden gizlemesi gerekiyordu. Yüzlerine doğru biz her gün atışıyor ama her gece de sevişiyoruz diyemezdi, değil mi? Gizli tutacaktı tabii.
Minho, yemeğini hızlıca ağzına tıktıktan sonra kalkarak ellerini hızlıca yıkamış ve pembe havluyla kurulamıştı.
Uslu bir şekilde yemek yiyen Jisung'un sandalyesini çekmiş ve koltuk altlarından tutup havaya kaldırmıştı.
"Kalk. Oyun oynayacağız. Size de afiyet olsun." Minho sakin bir tonda konuşmuştu. Jisung, isteksizce ayaklarını savururken sızlanarak sofraya baktı.
"Ya, pastırmam kaldı!" Çocuğu lavabonun önüne attığında zorla ellerini yıkamış ve yeniden çekiştirmeye başlamıştı.
Jisung, televizyona değil de merdivenlere doğru ilerlediklerinde oyunun biraz farklı olacağını fark etmişti. Sesini kısmış ve kendini Minho'ya teslim etmişti.
Minho, onu omzundan çekerek merdivenlerden çıkarmış ve kendi odasının kapısına kadar geldiklerinde onu kapıya doğru fırlatmış, kapıyla arasına diziyle sıkıştırmıştı. Jisung, dün geceden beri yakınına girmeyen bedenin nefesini dudaklarının üstünde hissetmişti. Büyüyen gözleri merakla onu izlerken elleriyle Minho'nun kollarını tuttu.
Minho, bakışlarını Jisung'un yemek bulaşmış dudağına kaydırdı. Elini uzatıp baş parmağıyla dudağını silmişti. Jisung gözlerini kapattığında Minho baş parmağını çekmemiş ve dudaklarının üstüne bastırmıştı.