-Sememin
-Ukehyun
-Sekesung-Smutshot
-Threesome----
8 kişilik bir arkadaş grubu düşünün, hepsi birbirinin arkasını kolluyor, hiçbir olayda birbirlerinden eksik kalmıyorlardı. Fakat hepsinin birbirine tamamen güvenmediğini ve sevmediğini kanıtlayan kişiler Lee Minho ile Han Jisung'tu.
İkisinin de birbirlerinden nefret etmek için haklı sebepleri vardı. Sorun, bunu diğerlerine göstermedikleri için konuşmak zorunda kalmalarıydı. Başlarda bu sinir olmakla sınırlıyken yan yana durdukça nefrete boyut aşmıştı. Belki de farklı bir duyguya. Her ne olursa olsun sağlıklı değildi.
Arkadaş grubu kendi aralarında anlaştılar, kazandıkları ödül uğruna aralarından birinin evinde şişene kadar içecek, oyunlar oynayacak ve orada kalacaklardı. Kalacakları kişi ise Hyunjin'di.
Gece vakti gelip çatmıştı. Saatler 11'i gösteriyordu. Herkes masaya çoktan kurulmuş, içkileri dizmiş ve oturmuş, hatta başlamışlardı bile. Önlerine birkaç oyun ve bardak dizmişlerdi.
"Bu gece ilk bayılan yarın ortalığı toplar!" Changbin gülerek masaya vurduğunda yanındak Bangchan onu dizginlemeye çalışmıştı.
"Sakin ol. Öyle yaparız." Arkadaşlar birbirlerine güldiklerinde ortam kahkahalarla dolmuştu. Fakat burada gülmeyen tek bir kişi vardı, o da Minho'ydu.
Kitlenmiş gibi Hyunjin'i seyrediyor, arada kolunu ona dolayan bedene de sinirle bakıyordu. Jisung ile göz göze geldiklerinde onun da gülüşünü çalıyor ve somurtmasını sağlıyordu. Jisung, Minho ile her göz göze geldiğinde sevgilisine daha çok sokuluyor ve ondan ilgi alarak karşıdakini sinirlendiriyordu.
Bu böyleydi. Minho, Hyunjin'e uzun zamandır platonikti fakat onun gibi Hyunjin'i seven birisi daha vardı. O da Han'dı. Minho'dan önce davranarak Hyunjin'i kendinin yapmayı başarmış şanslı bir çocuktu. Minho da bu yükün altında eziliyor, fakat takıntısından vazgeçemiyordu.
Jisung ise bunu uzun zaman önce fark etmişti. O zaman araları açılmıştı. Jisung, Minho sevgilisine ne zaman baksa onu sahiplenir, kendisinin olduğunu karşıdakini sinir küpüne çevirerek gösterirdi. Yine öyle bir andalardı.
Hyunjin önündeki bardağı çekip kendisine ve yanında sarılan sevgilisine içki doldurmuştu. Şişeyi Minho'ya uzatmış, kendine ve Seungmin'e koymasını söylemişti. Minho derin bir iç çekerek şişeyi almış ve arkadaşlarının bardaklarını doldurmaya başlamıştı. İki sevgilinin flörtleşmesi ve arkadaşlarının kahkahaları şu an onu hiç eğlendirmiyordu.
Birkaç oyun oynamış ve sohbet etmiş, şakalar yapmış ve ödül için kendilerini övmüşlerdi. Bu süreçte de içiyorlardı. Birkaç saat geçmiş, herkesin bedeni yavaştan yorulmaya başlamıştı.
Minho gözlerini kırpıştırarak izin almış ve yerinden kalkmıştı.
"Lavaboya gidiyorum." Ayaklarının üstünde zar zor doğruluğunda yerdekiler kendi işlerine dönmüştü. O sırada Minho'nun hemen ardından ayaklanan Jisung'a baktılar.
"Ne? Su içeceğim." Minho'nun gözleri Jisung'a kaymış, ardından umursamadan yürümüştü. Jisung da arkasından ilerlemişti.
Minho tuvaletin kulpunu indireceği sırada Jisung onu omzundan mutfağa çekip ittirmişti. Minho derin bir nefes verdiğinde gözleri Jisung'a dönmüştü.
"ne var?"
"Hyunjin'e daha ne kadar röntgen çekeceksin merak ediyorum. Sırf bunu söylemek için yerimden kalktım." Minho arkasındaki masaya yaslanmıştı. Her zamanki gibi kendine nefret dolu bakan gözlere alayla bakıyordu.