Eğer anneme bir şey olursa ölümü benim elimden olucak.
Saate baktığımda saatin 20.19 olduğunu gördüm. Neden bu kadar uzun sürdü ki? Ameliyat odasından doktorun çıktığını görünce hemen doktorun yanına gittim.
"Annemin durumu nasıl?" Dedim. Doktor başını iki yana salladı ve "Üzgünüm Han Bey. Cenaze töreni için tarih belirleyebilirsiniz." Dedi.
Annem öldü mü şimdi? Bu koskoca saçma hayatım annemle beraber mi gitti? Ben şimdi ne yapacağım? Annem bana küçükken hep 'Güçlü ol Hannie' derdi şimdi kim bana böyle diyecek?
Gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde burnumu çektim ve "Ha? Emin misiniz? Benim annem değil mi?" Dedim. Hala inanamıyordum yada inanmak istemiyordum.
"Maalesef sizin anneniz Bay Han." Dedi ve gitti.
Bu Dünya'da artık yapayalnızım. Babam öldü annem öldü. Abim ablam yada kardeşim de yok. Sadece Lee Felix diye bir arkadaşım var. Onla da en son 3 hafta önce konuştuk.
Öylece durup hayatı sorgularken telefonum çaldı. Arayan Yabancı Numaraydı. Şuanda konuşacak halim yok ama açtım.
"Alo. Han jisung. Ölümüm senin elinden olacakmış." Dedi. Ah tabi ki bu Lee Minho.
"Ne istiyorsun?" Dedim. Ve bunu derken sesim titremişti."
Minho gülerek "Cidden mi? Eğer annenin geçmişte yaptıklarını duysaydın üzülmezdin. Neyse ben aslında anneni öldürerek sana iyilik yaptım." Dedi.
Annemi öldürerek iyilik mi yapmış? Sinirle güldüm ve "Hahaha! Annemi öldürdün sen! Nasıl bir İyilik olabilir?" Dedim sinirle. Minho sadece derin nefes çekti ve "Zamanla anlayacaksın Hannie." Dedi. Afallayarak "Hey sen bunu nereden biliyorsun?" Dedim.
"Neyi nerden biliyorum?" Dedi. Sinirle ve imayla "Hannie lafını. Sadece bana annem diyordu." Dedim. Bunu derken bile içimde bir boşluk vardı.
"Sinirlenme küçük sincap. Bir anda Dedim." Dedi. Sinirle "Bana lakap takma benim bir adım var." Dedim.
"Tamam sinirli Han." Dedi. Bütün Sinirle bağırarak "BEN DE SANA LAKAP TAKAYIM MI? HOŞUNA GİDER Mİ? BANA LAKAP TAKMA DİYORUM NEDEN ANLAMIYORSUN?Bu kadar zor mu?" Dedim. Sonlara doğru sesim fısıltılı çıkmıştı.
"Han neden böyle diyorsun ki? Eğleniyoruz işte." Dedi.
Aslında lakaplar hoştu. Ama lise zamanlarımda lakap konusunda baya dalga geçilen birisiydim. Bu yüzden lakap takılmasını hiç sevmem ve sevmedim de zaten.
"Noldu Han? Sesin gitti?" Dedi. Sinirle telefonu yüzüne kapattım. Duvarın kenarına geçip ağlamaya başladım. "Lanet olsun böyle hayata. Lanet olsun böyle intikama. Lanet olsun böyle babaya. Lanet olsun Lee Minho denen aşağılık piç kurusuna!" Diyerek sinirimi geçirmeye çalıştım.
Neden? Sadece biraz mutlu olayım istiyorum. Neden hayat bana engel oluyor?
Evime doğru ağlayarak yürürken ara sokağa girdim. Eğer ağlamasaydım farkederdim ama o kadar çok ağlıyordum ki farketmemiştim.
Bir anda yolumu karıştırdığımı fark ettim. Gözyaşlarımı silip sağıma ve soluma baktım "Burası neresi?" Dedim. Arkamı döndüm ve sonra umursamadan önüme döndüğümde bir şeye çarptım. Çarptığım kişi upuzun bir şeydi ve ben onu görmem için kafamı yukarı kaldırdım. Kim olucak?
Tabii ki Lee Minho.
"Senin burada ne işin var?" Dedim. O ise kendi önüne bakarak ve hiç hareket etmeyerek "Birazdan kargaşa olucak. Gitsen iyi olur Hannie." Dedi.
"Ne kargaşası? Hem ben niye gidiyormuşum gelen sensi-" dediğimde arkadan bir tane adamın bağırdığını duymamla cümlem yarıda kaldı.
" Oo. Lee Minho Bey. Sonunda karşılaştık. Görüşmeyeli bizim paketi ne yaptın?" Dedi. Ne paketi amk? Ben arkamı döndüğümde gördüğüm adamlar beni korkutmaya başlamıştı.
Neden mi? Nedeni mi olur? Benim kaç katım bunlar? Ben neden buraya çakıldım amk. Tam gidecektim ki aralarından bir tanesi:
"Ooo bu küçüğü de yanında mı gezdiriyorsun? Ne o oyuncak bebek falan mı?" Dedi. Ben bu tarz laflara gelemediğim için onların yanına bir hışımla giderek:
"ASIL SENSİN OYUNCAK BEBEK! YAPMIŞSIN İKİ KAS GELMİŞSİN KENDİNEN BİR KAÇ SANTİM KÜÇÜK OLANA OYUNCAK BEBEK DİYORSUN! HAHAHAHAHA! NE O? GÜCÜN YETMEZ DİYE ADAM MI ÇAĞIRDIN? ONLAR DA OYUNCAK BEBEĞE BENZİYORLAR DA." Dedim tek nefeste. Arkasındaki adamlardan biri ona "Abi ne dediğini duymadın mı-" Dedi ve adam elini kaldırarak sert bir sesle.
"Kesin sesinizi." Dedi. Bana bakarak güldü ve üstüme gelmeye başladı. Gerilerken Minho önüme geldi ve "Onu tanımıyorsun Yeosang. Ona dokunma." Dedi. Ve Bana omzunun üstünden bakarak "Sen git." Dedi.
Oradan koşarak giderken düşündüğüm tek bir şey vardı: Minho orada tek başına ne yapacaktı?
*Bittii. Sınav haftası diye yazamıyorum sorry. Bayramdan sonra iki güne bir düzenli bölümler gelecek.*
See you.