Beni malikanenin içine götürdü. Etrafa bakarken adeta büyülenmiştim. Bir an olduğum durumu bile unutmuştum. Minho'ya dönüp "Minho burası senin evin mi?" Dedim.
Gülerek "Evet evet benim evim." Dedi.
Beni salona getirdiğinde oturmamı söyledi ve ikiletmeden oturdum. Hala etrafı incelerken "Çok mu sevdin?" Dedi. Ona dönerek "Evet. Nedense çok hoşuma gitti." Dedim.
Sırıttı ve ayağa kalktı. Onu gözlerimle takip ettim ve bir odaya girdi. Biraz sonra da elinde bir bardakla geldi.
"Susadın mı?" Dedi.
Aslında Evet susamıştım. O kadar koştum tabii. Başımı olumlu bir şekilde salladığımda bana suyu verdi ve ben hiç düşünmeden suyu içtim.
Suyun yarısını içip bıkaraktım ve Minhoya baktım "Bana neden öyle bakıyorsun?" Dedim.
O da "Hiç." Dedi.
Boş boş oturuyorduk. Ciddiyim böyle 10-15 dakika geçmiştir.
"Minho başım dönüyor." Dedim. Başım felaket ötesi dönüyordu ve sanırım bilincimi kaybediyordum.
"Öyle mi? Benim için iyi ama senin için iyi mi kötü mü orasını bilmem." Dedi.
Kafamı tutarak ve gözlerimi kısarak "Ne demek istiyorsun Minho?" Dedim.
"Çok yorma kendini." Dedi ve gözlerim sonsuz bir karanlığa kapandı.
*MİNHO'DAN*
"Çok yorma kendini." Dedim. Bunu dedikten sonra Jisungun gözleri kapandı. Yanına gittim ve onu kucağıma alırken "Zavallı Jisung." dedim. Yazık olacaktı ama artık canıma tak etmişti.
Ben onu istiyordum oysa beni istemiyordu. Bu da beni zorluyordu. Bu gece benim olacaktı.
Onu yukarıdaki herhangi bir odaya götürdüm. Evet bu ev benim değil. Kiraldağım evdi burası. Jisung benim evimi görürse işler değişirdi ve bu sefer benimle asla konuşmaz,benden kaçardı. Yani öyle olurdu sanırım.
Onu yatağa uzandırıp karşısındaki sandalyeye oturdum ve uyanmasını bekledim.
"Neredeyim ben?"
Sonunda uyandı.
"Günaydın güzelim. Kendine geldin mi?"
Gözlerini ovuşturarak bana baktı "Ha?" .
Üstüne çıktım ve onun mükemmel yüzüne eğilip fısıltıyla "Benimsin." Dedim.
İlaç yavaş yavaş etkisini göstermeye başlamış olması lazımdı.
"Senin miyim? Asıl sen benimsin." Dedi.
Kıkırdayıp "Göreceğiz Hannie." Dedim.
Onun boynunu öpmeye başladım ve jisung sadece inliyordu.
Jisungun üstündeki tişörtü üstünden sıyırıp attım. Jisung küçük çocuk gibi mızmızlanarak "Ya of neden üstümdesin?" Dedi.
"Nasıl istiyorsun Jisung?" Dedim meraklı bir sesle.
"Ben seni beceririm sen yapamazsın bile." Dedi.
Gülerek "Çeneni kendin için tutsan iyi edersin Hannie." Dedim ve kendi tişörtümü çıkararak odanın herhangi bir yerine fırlattım.
Altımda hala mızmızlanıyordu. Ne meraklıymış becermeye. Ah doğru ilacın etkisinde olduğu için saçmalıyor. Abarttım mı? Neyse.
Jisungun dudağını öpmeye başladım.
*JİSUNGDAN*
Minho dudağımı sert bir şekilde ısırıyordu ve nedensizce onun istediği şeyleri yapıyordum. Sanki kontrol bende değilmiş gibi bir halim olmuştu bir anda...
Minho kendi altındaki pantolonunu çıkardı. Sonra da benim altımdaki pantolonumu çıkarıp attı bir yere.
FAVORİ PANTOLONUMM. İNTİKAMIMI ALACAĞIMM.
Minho ikimizin de üstündekilerini çıkardı.
"Ya çık üstümden! Sen yapamazsın." Dedim. Yapacak gibi durmuyor gözümde çünkü.
"Sessiz ol Hannie. Bana ayak uydur." Dedi.
Sinirle "Bana Hannie deme." Dedim.
"Hmhm." Dedi.
Minho içime sert bir şekilde girdiğinde inledim.
"Ahhm. Minho y-yavaş." (K-klavye k-k-keliyo-yor)
Minho beni hiç dinlemeden içimde gelgit yapmaya devam etti.
*Minho'dan*
"Ahmm. Minho hızlan ahm."
Jisungun zevk noktasını sonunda bulmuştum.
Jisungun zevk noktasında gelgit yaparken Jisung tırnaklarını boynuma sert bir şekilde batırdı.
"Ahhm. Minho." (Yazarken utandım amk)
Adımla inlemesi hoşuma gitmişti.
"Tekrar söyle?" Dedim.
"Ahhm. Hızlan." Dedi.
Dediğimi yapmadığı için sinirle hızlandım ve tahmin ediyorum ki Jisung sabah beni öldürecek.
Jisungun içinden çıkıp onu kucağıma oturttum.
Elimle jisungun yanağını okşadım ve
"Hadi rahatlat beni." Dedim.
Mızmızlanarak " Yoruldum ben." Dedi.
"Jisung dediğimi yap." Dedim.
Jisung kucağımda zıplayarken hiçbir şeyi düşünmüyordum. Sadece o ve ben...
/////////////////////////////////////// /////////////////////////
Jisung'dan
Sabah uyandığımda belimde bir el hissettim. Başım çatlıyordu ve her yerin ağrıyordu.
"Ne oluyor?" Diyorum hiçbir şeyden habersiz.
"Uyandın mı Jisung?"
Hem tanıdığım hem de tanımadığım bir ses duyunca afallıyorum.
"Sen kimsin?" Diyorum ve hareket etmeye çalışıyorum.
"Sshh. Sakin ol Hannie."
Gene aynı ses tonu ama cezbedici.
Hayır hayır iğrenç.
Sonra hatırlıyorum.
Lee Minho.
En son ben su içmiştim.
Sinirle kalkmaya çalıştım "Bırak beni."
Minho alaylı bir sesle "Sakin ol. Bir şeyin yok."
"N-ne Diyorsun?"
"Ahaha. Gene mi? Fazla merak zarardır derler Jisung."
"Çok komiksin. Elini çek de kalkayım hani!"
Elini çekiyor ve ben de bir hışımla kalkıp ona dönüyorum.
"Ben neden hiçbir şey hatırlamıyorum?" Diyorum sinirle ve merakla karışık bir ses tonuyla.
"Unutma Jisung. Her şeyin bir zamanı var." Diyor Minho.
Bu cümle bana çok tanıdık geliyor. 7 kelime,13 hece,32 harf,1 ses,1 insan...
"Unutma Jisung. Her şeyin bir zamanı var annem."
Ben eskilere daldım ve farkında olmadan gözüm dolmuş olmalı. Minho yatağa yaklaştı ve gözlerimin içine bakarak "İyi misin Jisung?" Dedi.
Başımı salladım olumlu anlamda.
Keşke deseydim.
İyi değilim.
İyi değilim.
İyi değilim bu düşüncelerden kurtar beni.
İyi değilim. Bana dair kötü olan her anıyı unuttur bana.
"Jisung kalk ayağa öyle dalmışsın."
Beni farkında olmadan kaldırdı ve elimden tutarak "Haydi gel kahvaltını yap." Dedi.
Yemeğimi yiyordum ama boşluktaydım.
Dün gece neler oldu?
Ben neden hatırlamıyorum?
Ne zaman hatırlayacağım?
"Jisung az yedin." Diyor minho.
"Yok," Diyorum "Ben aç değilim." Diyorum ve tabağımı önümden itiyorum.
"Jisung ye biraz. Zaten bir deri bir kemiksin. Zapzayıfsın."
Annem...
Neden bir anda annem geliyor aklıma?
"Yemicem." Diyorum ve salondaki koltuklardan birine oturuyorum.
"Jisung iyi misin?"
Bir anlık sinir ve öfkeyle ayağa kalkıyorum,bilinçsizce "İYİ DEĞİLİM! DÜN GECE NELER OLDU ONU BİLE BİLMİYORUM. VE SEN HEP ANNEMİ HATIRLATACAK İMALAR YAPIYORSUN! NEDEN?neden?..." Diyorum ve gözlerimin dolduğunu son cümlemden
sonra anlıyorum.
Minho yanıma yaklaşıyor ve beni incitmemeye çalışarak "Özür dilerim." Diyor.
"Neden? Ben ne yaptım bunları yaşamak için?"
"Sen suçsuzsun Hannie. Suçlu olan bu dünya. Hep kötü olan bu dünya."
Ağlamam sakinleşene kadar minho beni kollarının arasından bırakmıyor.
"Tamam iyiyim minho su içicem."
Minho başını olumlu anlamda sallıyor ve benden uzaklaşıyor.
Su içiyorum ve salona geçerken minhoya bakıyorum.
O çok... üzgün gibi. Dalmış gitmiş.
Sonra beni fark etmiş olacak ki "Ne dikiliyorsun orada?" Diyor gülümseyerek "gelsene" diyor ve geliyorum.
Minhonun telefonu çalıyor.
"Alo... Hmhm... Anladım... Geliyorum..." (dünyanın en uzun telefon konuşması aa)
"Jisung ben gidiyorum akşama gelirim. Bir şeye ihtiyacın olursa korumalar var onlardan isteyebilirsin."
"Tamam Minho."
Minho gidiyor ve ben daha önce çok kez hissettiğim o şeyle yeniden baş başa kalıyorum.
Boşluk ve yalnızlık.
Gene ve gene...
Derken telefon çalıyor.
Ah evet minho bana bir telefon emanet etmişti. Nasıl unuturum?
Ekranda yabancı numarayı görüyorum ve hiç şüphe etmeden açıyorum.
"Alo kimsiniz?"
Sessizlik.
"Alo?"
Bir anda orta sesli bir erkeğin sesi ile irkiliyorum.
X:"Alo Han Jisung ile mi görüşüyorum?"
J:"E-Evet de siz kimsiniz?"
X:" Benim bir önemim yok küçük çocuk. Kapının önündeki korumaları ve evinizdeki görevlileri 5 dakika içinde göndermezsen kim olduğumu görürsün."
J:"N-nasıl yani? Onlar beni dinlemezler ki."
X:"Dene."
J:"t-tamam."
X:"Telefonu kapatma. Git ikna et ve Bana söyle."
J:"T-tamam."
Çok korkuyorum. Çok korkuyorum.
Kapımın önünde duran korumaya korkumu belli etmeyerek isteğimi söylüyorum.
"Şey. Siz gidebilirsiniz. İzinlisiniz."
Gözlüklü koruma bana bakarak "Minho beyin haberi var mı?" Diyor.
Yalan uydurmaya başlıyorum bir anda "Evet. Daha yeni konuştum onunla." Diyorum isteksizliğimi belli etmemeye çalışarak.
"Tamam." Diyorlar ve gidiyorlar.
İçerideki görevlilere de aynı şeyleri söylüyorum ve gidiyorlar.
X:"Şimdi kapıyı aç."
J:"T-tamam."
X:"Korktun mu? Merak etme korkulacak bir şey yok."
J:"Ondan değil ben yalan söylemeyi sevmiyorum. Hele ki... off."
Deyip telefonu kapattım ve kapıyı açtım.
/////////////////Akşam///////////
Minhodan
Akşam eve geldiğimde kapının önünde korumları göremedim. Şimdiden işlerini mi ekiyorlar? Eve girdim ve evde kimse yoktu.
"Jisung."
"Jisung."
"Jisung nerdesin?"
Salonun ortasındaki iki şey dikkatimi çekiveriyor bir anda.
Telefon ve bir tane not kağıdı.
Not kağıdına baktım ve kafamdan aşağıya kaynar sular boşaldı. Dünyam durdu yada yok oldu. Kalbim çalışmayı bıraktı.
"Ecelin geri geldi. Ama senin canını almayacak."
Olamaz. Jisung...
*Lütfen oy verir misiniz??*
*ÇOK EMEĞİM VAR 1227 KELİME HA*
see you.