Neden kalbim bir anda hızlanmaya başlamıştı? Ahh, nefret ediyorum bundan. Ne diye hızlanıyorsa artık? Hay ananı ben anneme konum atmayı unuttum eve gidince kıçımı tekmeleyecek.
Telefonumu açıp anneme gideceğimiz yerin konumunu attım. Atar atmaz baktı ve cevap yazdı.
Myqueen
Ne halta 12 dakikadır atmıyorsun şu konumu?Jisung
Anne telefon kapandi benim ne sucum var? Hem dakika mi tutuyosun?Myqueen
Sayıyorsam sayıyorum, hem ayrıca eve gelince bir şeyler yiyeceksin. Ona göreJisung
HaydaaaAnnemle olan konuşmamı korkuyla bitirdim. Annem Kim Jennie, cidden ne yedireceksin bana? Takıldığım ve neredeyse düşeceğim çantaya sinirle baktım.
- Hangi mankafa çantasını kütüphanenin tam ortasına bırakır ki!
Sitemimle beraber yerde ki çantayı elime aldım ve sandalyenin üstüne bırakıp hızlı adımlarla kütüphaneden çıktım. O lanet kütüphaneden çıksam bile kalbim hala delicesine çarpıyordu.
Sınıfıma ulaştığımda bütün ekip oradaydı. Felix, Hyunjin, Seungmin, Chan, Jeongin, Minho, Changbin, hepsi koyu bir sohbete dalmışlardı. Öyle ki ben içeriye girdiğimde bile fark etmemişlerdi. Ancak gidip sırama oturduğumda geldiğimi fark etmişlerdi.
Ama, sırama oturduğumda benden hiç hoşlanmayan M*nho, bana side eye attıktan sonra derin bir nefes aldı ve önüne geri döndü. Cidden, ne yaptım ben bu çocuğa?
- Hey, Jisung. Bizimle beraber gelebilecek misin?
- Ah, tabii.
Dedim Minho'ya bakıp sert bir nefes alarak. Hyunjin bunu görüp bana;
- Zamanla alışırsın, emin ol aslında sıcak bir kalbi var.
Hyunjin'e dönüp gülümsedim ve başımı olumlu anlamda salladım. O da bana gülümseyip Felix ile konuşmaya başladı. Ne kadar da yakışıyorlardı.
Öğle arasının bittiğini gösteren zil çaldığında Seungmin, Hyunjin, Felix ve Changbin diğer teneffüs görüşmek üzere sınıftan çıktılar. Ayrıca ben, hala onun yanında oturuyordum.
Son üç derste bittikten sonra hepimiz bahçedeki kulübenin orada buluştuk. Okuldan çıkıp geniş caddede yürümeye başladık. Herkes birbiriyle konuşuyordu. Bir yandan da ben Minho'ya yaklaşmaya çalışıyordum, onunla konuşmak istiyordum.
Nihayet Minho'nun tam yanında yürümeye başladığımda vereceği cevabı merak ederek ortaya bir soru sürükledim.
- Hey Minho, sence de şu binanın neon ışıkları çok güzel değil mi?
Dedim, karşıda ki binanın renkli ve bir o kadar güzel ışıkları göstererek.
Minho gösterdiğim yere baktıktan sonra başını olumsuz anlamda salladı.
- Hayır, hiç biri güzel değil.
Minho benimle konuştuğu için bir yandanda mutlu olmuştum.
- Hepsi renksiz ve soluk.
Jeongin Minho'nun yanına gelip elini onun omzuna koydu. Ona bakıp tatlı gülümsemesini sundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Charmer//Minsung
FanfictionAnnesinin işi yüzünden Busan'a taşınan Jisung, yeni gittiği okulda siyah, lacivert ve gri renklerine gömülmüş çocuğun hayatı olacağını hiç tahmin etmemişti... ----------------------★-------------------- hikayeyi herhangi bi hikayeden esinlenerek yaz...