İyi okumalar Jiji'lerimm🪐
-----------------------------☆--------------------------
Crazy Dance aletinden sonra kendimi öylesine iyi hissettim ki birde Roller Coaster'a binme fikrini ortaya attım. Çocuklar bana alaycıl bir ifadeyle baktılar. Sanki mala bakıyorlar anlamadım ki.
- Jisung? Roller Coaster? Binmek?
- Aaa, Hyunjin ayıp oluyor yalnız, hem ben binemez miyim?
- Jisung kusura bakma ama, hiçte binebilecekmişsin gibi durmuyorsun.
- Binelim o zaman? Görelim bakalım binebiliyor muyum binemiyor muyum?
Minho'da dahil herkes onayladığında bilet almaya gittim. 8 kişi için bilet alıp geri döndüğümde çocukların beni görmesiyle gözlerinin parladığını fark ettim. Tabii ki de M*nho dışında. Şaşırmadım.
Roller Coaster oyuncağı için sıraya girdik ve bir baktım ki, oyuncaktan inen kişilerin yarısından çoğu ağlıyor. İçime bir korku düşmedi değil.
Sıranın nihayet bize gelmesiyle (yarım saat bekledik.) oyuncağa doğru ilerledik. Bu sefer ben Felix'le binmek istemiştim. Seungmin Hyunjin'le, Jeongin Chan'la, Minho ise Changbin'le yan yana oturmuştu.
Oyuncak yavaş yavaş hareketlenmişti, Changbin'de bağırışlarıyla oyuncağa eşlik ediyordu. Sırada bekleyen insanlara baktığımda hepsi Changbin'e garip garip bakıyordu. Hayır yani anlamıyorum ki, ne diye öyle bakarsın?
Oyuncak bir yerde durup bizi daha da heyecanlandırırken Felix'le birbirimize baktık. İkimizde gülümsüyorduk, tabii Felix biraz kızarmıştı. Korkudan mı, heyecandan mı, telaştan mı yoksa havanın sıcaklığından mı onu bilemem.
Bir anda aşağı bırakıldığımızda ben bağırmak yerine gözlerimi büyüttüm. Benim dışımda herkes bağırıyordu. Hatta Minho bile! Çığlıkları o kadar komikti ki kahkahamı tutamamıştım. Felix şaşkınlıkla bana döndüğünde ona doğru bağırdım;
- Sadece Minho'yu dinle!
O pürdikkat Minho'yu dinlemeye başlamıştı. O da bir kaç saniye sonra kahkaha atmaya başladı. İkimizde akıl hastanesinden kaçmış gibiydik. Seungmin arkadan bize bağırdı;
- Lan ben burda ölüyom bunlar gülüyor bu nasıl iş!
Seungmin'in bu cümlesi kahkahamı daha da arttırmıştı. Araya Changbin'in kulakları tıkayan çığlıkları girdiğinde hem kulaklarımı kapatıyor, hemde gülüyordum. Ben cidden deliyim!
Oyuncak durdu ve Felix'le ikimiz tekrardan kahkahalara boğulduk. Minho, Seungmin, Hyunjin ve Changbin bize garip garip bakarken biz oyuncaktan iniyorduk.
- Yok bunlar cidden deli!
- Felix sana ne oldu lan böyle şeylerde hiç gülmezsin?
- Hepsi Jisung'un marifeti!
Changbin hızla yanıma gelip koluma girdi.
- Bundan sonra ben hep Jisung'un yanına oturcam.
- Evet evet bence de onun yanına otur sen.
Minho iğneleyici bir şekilde konuşmuştu. Bu çocukta da bir şeyler var.
- Changbin arkasında oturduğum için şimdiden Jisung'a kulak tıkaçları lazım.
Seungmin gülerek konuşmuştu. Changbin ona doğru hızla koştuğunda Seungmin sanki öküz kovalıyormuş gibi ayaklarını kıçına vura vura koşuyordu.
Hyunjin onları durdurmak için ikiliyi kovalarken ortaya çıkan görüntü öylesine komikti ki kahkaha atmadan duramadım.
Jeongin ve Chan benim kahkahamla beraber gülerken insanlar muhtemelen deli olduğumuzu düşünüyorlardı. Eh, pekte haksız sayılmazlar aslında.
Minho ve Felix'te gülmeye başladığında telefonumun çaldığını duydum. Kahkahamı zar zor durdurup telefonumu cebimden çıkardım. Tam tahmin ettiğim gibi, arayan kişi annemdi.
" Sincabım, ben 9'da geleceğimi söyledim ama burada yoksun? "
- Anne ben unuttum onu ya, şimdi arkadaşlarıma haber verip geliyorum.
" Tamamdır, bekliyorum. "
Telefonu kapatıp tekrardan arka cebime koydum. Minho, Jeongin, Chan ve Felix'e dönüp konuştum. Evet, sadece bu dördüne döndüm çünkü Seungmin, Changbin ve Hyunjin hala koşuşturuyorlardı.
- Arkadaşlar annem gelmiş lunaparkın kapısında bekliyormuş, gitmem lazım, yarın görüşürüz.
Son iki kelimemi Minho'ya dönerek söyledim, umarım yaptığım imayı anlamıştır diye düşünerek Felix'e dönüp konuştum.
- Şu koşuşturan üçlüye benim gittiğimi söyler misin?
- Ah, tabii ki! Dikkatli gidin!
Felix'e gülümseyip önüme döndüm ve ilerledim. Lunaparkın çıkışına geldiğimde annemin siyah BMW'sini gördüm. Gülüşüm kontrolümün dışında büyürken çoktan arabaya ulaşmıştım bile.
- Sincabım, o kafanda ki taç da ne öyle? Çok şirin!
- Değil mi? Hatta Minho'nunkiyle aynı!
- Ooo, kimmiş o Minho?
- Okuldan arkadaşım anne, başka ne olabilirdi ki?
- Bilmem, öyle bir söyledin ki sanki ondan hoşlanmışsın gibi geldi.
Annemin cümlesiyle kızarmam bir oldu. Şuan domates gibi olduğuma yemin edebilirim!
- Ouuu, benim minnak sincabım kızarmış mıı?
-----------------------------☆--------------------------
Jiji'lerim, kisa oldugunun farkindayim ama gecenin bi yarisi oldugu icin yazamadim, iyi gecelerrr🪐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Charmer//Minsung
FanfictionAnnesinin işi yüzünden Busan'a taşınan Jisung, yeni gittiği okulda siyah, lacivert ve gri renklerine gömülmüş çocuğun hayatı olacağını hiç tahmin etmemişti... ----------------------★-------------------- hikayeyi herhangi bi hikayeden esinlenerek yaz...