Parla ile eve geleli yarım saat olmuştu. Parla bu durumla tek başına baş edemeyeceğinden Alparslan'ı çağırmıştı. Şuan konuşmak için Alparslanı bekliyordum. Kapı çaldığında anladım Alp'in geldiğini. Parla kapıyı açmaya gitmişti. Ben ise.. Oturduğum yerden kalkmıyor, adeta nefes almıyordum. Alp hızla yanıma geldi ve önümde eğilerek bana baktı. Elleri gözlerimin altına gittiğinde anladım ağladığımı. Baş parmağı gözümün altında gezinirken bir anda konuştu. Sesi endişe ve sinir karışımı bir tonla çıkmıştı. "Sara sen ne yaptın?!" Ben.. Ben ne yaptım.. "Alparslan... Ben birisini öl..." Ağızımdan çıkmıyordu işte, dilimin ucundaydı ama boğazımda ki yumru buna engel oluyordu. Ne yapacaktım şimdi ben? Nasıl anlatacaktım kendimi.. Derin bir nefes aldım titrek titrek. "B..ben, ben bardaydım, bir şeyler içiyordum. s..sonra birisinin bana baktığını hissettim. Çok t..tedirgin oldum. Lavaboya gittim sonra, arka..arkamdan birisi geliyordu. Ben lavabodayken beni kolumdan tutup yere attı, saçımdan tutarak kaldırdı beni duvara itti. Üzerime geldi... B...boğazıma bıçak dayadı. sonra ben kasıklarına sertçe dizimle vurdum. Bıçak yere düştü, alırken tuttu beni. Bende bir anda istemsizce onu..." cümlemi tamamlamaya kalmadan Alparslan bana sıkıca sarılmıştı. Üzerimdeki şoku atlatamamanın etkisiyle ağlamaya başlamıştım. Ellerim yumruk halinde Alparslan'ın omuzlarında duruyor, bir yandan birisini öldürmenin korkusuyla, bir yandan ailemin öğreneceği korkusuyla ne yapacağımı bilmeksizin hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Tek isteğim yaşananların yaşanmamış olmasıydı...
Aradan geçen 3 saatin ardından Parlalar gitmiş ve bende duş almış bir vaziyette evde haberleri izliyordum. Haber kanalında güncel haberlere bakarken o berbat haber ile karşılaştım. Altta yazan yazıyı okuyordum. "Beyoğlu Holding'in sahibesi olan Doğan Beyoğlu'nun oğlu Murat Beyoğlu bu gün X barında bıçaklanmış bir vaziyette bulundu. Gelen güncel haberlere göre Murat Beyoğlu şuan Yoğun bakımda ölüm ile cebelleşiyor." Murat Beyoğlu, saygıdeğer M.B. Babamın baş rakibi olan Doğan Beyoğlu'nun oğlu.. Babamdan gizlediğim çocukluk aşkım.. Murat gerçekten buju yapmış mıydı? Aman Allah'ım. Ben ne yapacaktım. Hızla telefonumu elime alarak babamı aradım. Birkaç defa tekrar eden sesten sonra babamın sesi kulaklarıma ilişti. "Sara haber için aradıysan biliyorum. Şu anda hastaneye gidiyorum. Doğan ne kadar rakibim olsa da eski dostum. Hızlıca hazırlanıp hastaneye gel." Babam konuşmama izin vermeden telefonu yüzüme kapatmıştı. Hangi yüzle gidecektim ki o hastaneye. Doğan beyin karşısına çıkıp ne diyecektim?
Babamın attığı konuma baktım. Ardından da attığı 'Hızlı gel.' mesajına.. Elimde tuttuğum siyah kumaş pantolonu ve Murat'ın hediye ettiği tshirt'i üzeri e geçirdim. Telefonumu ve araba anahtarımı elime alıp ayakkabılarımı giydim. Hızla evden çıkıp Siyah parlak Maserati'ye bindim. Kontağı açarak hızla babamın attığı konuma sürmeye başladım. Yolda düşünceler içerisindeydim. Murat niye beni öldürmeye çalıştı? Ben niye Murat bana hiç saldırmamış gibi hastaneye gidiyordum? Üstelik onun hastanede yatma sebebi bendim.. Düşüncelerden ayrıldığımda hastaneye geldiğimi fark ettim. Park yerine hızla sürecekken korumalarımızdan birisinş görmem ile önünde durdum. Çantamı alıp arabadan indim. Koruma ne olduğunu anlamış bir şekilde sürücü koltuğuna binip arabayı park yerine sürdüğünde bende hızla içeriye girdim. Danışmaya söylememe gerek kalmadan içerde ki babamın sağ kolu olan Yiğiti gördüm. Yiğit ile aynı yaşta sayılırdık. Yiğit benden sadece 4 ay büyüktü. Yanına gittim hızla ve konuştum. "Babam nerede?" Yiğit eli ile yolu göstererek yürümeye başladı. Bende onu takip ediyordum.
Uzun koridoru yürüyüp sola döndüğümüzde ayaklarım kenetlendi. Gözlerim karardı. Hareket edemedim. Gözlerim Yoğun bakım kapısının önünde ki kalabalığa baka kaldı. Murat'ın kardeşi Gizem, Ağabeyi Baybora, Annesi Zeynep hanım ve Babası Doğan bey. Diğer yanda babam Timur Ural vardı. Babam Doğan beyin omuzunu sıvazlıyordu. Yavaş adımlarla yaklaştım. Babamın yanında durmak yerine ayaklarım beni Murat'ın yattığı odanın camına. Gizem de camın önünde ağabeyine bakıyordu. Gizemin yanına gittim ve elimi onun omuzuna koydum. Gamze ağlamaktan kızarmış gözleriyle baktı bana. Gizemi öyle görünce dayanamadım. Kendime çekip ona sıkıca sarıldım. Gizem de bu anı bekliyormuş gibi bana sıkıca sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Gizem benden dört yaş küçük, 20 yaşındaydı. Konusu ailesi olunca en ufak şeye ağlardı ama çok güçlü bir kızdı. Açık kumral saçları ve yeşil gözleri ile güzeller güzeli bir kızdı. Kollarımın arasında küçük bir çocuk edasıyla ağlayan Gizemin saçlarının arasına bir buse bıraktım. Gizem abisinin bu durumda olmasının nedeninin ben olduğumu bilse beni şuracıkta öldürürdü. Gizem bana sarılmayı bırakarak önümde durdu. Baş parmağımı gözlerinin altına yerleştirip ıslaklığı sildim. Hafifçe teselli edercesine gülümseyerek kolunu sıvazladım. "Abin iyileşecek ve sapasağlam yanına gelecek Gizem. Ben buna inanıyorum..." Konuşurken sesim titriyordu. Bir yanım onun iyileşmesini istemiyordu çünkü tekrar bana saldıracağından korkuyordu. Diğer yanım ise onu yanında istiyor her şeyi konuşup birlikte düzeltebileceğimize inanıyordu.
Devam edecek..
****
Murat ve Sara aşkı hakkında ne düşünüyorsunuz?Sizce Murat neden Sara'ya saldırdı?
Tüm sorularınızın cevabını diğer bölümlerde açıkça alacaksınız.
Sara Nisa Ural
Murat Beyoğlu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİME BAK | +18
AçãoHiç kimsenin acısı, senin acından az değildir. *** "Kayan bir yıldız mahvetmişti hayatımı, düzeltecektim her şeyi düzeltecektim. Bunu ben yapmazsam kimse yapmayacaktı, yapamazlardı. Ancak tek umudum bir yıldız kaymasıydı, O yıldız benim her şeyim ol...