Karanlık Korkuların İzinde

5 1 0
                                    

  Bazen her şey bana kabus gibi geliyordu. Sanki birazdan uyanacak ve her zamanki o sadece huzursuz olduğumuz zamanlara dönecek gibiydi. Odanın içinde elle tutulur korku her birimizi sessizliğe gömmüştü. Uykusuz gecenin sessizliği, evimizi sarıp sarmalıyor ve kalbimi endişe ile  dolduruyordu. Gözlerim yorgunluktan ağırlaşmıştı, ancak içimdeki kaygı, beni uyanık tutuyordu. Bu gergin atmosfer içinde, geleceğe dair belirsizliklerin ağırlığı beni sıkıştırıyordu.

 Babamın yüzünde derin bir acı ve huzursuzluk vardı. Derin bir uykuya dalmış gibi görünse de, yüz ifadesi hala acı çekiyormuş gibi duruyordu. Gözleri kapalıydı, ancak alnındaki kırışıklıklar ve dudaklarının kenarındaki gerginlik, içindeki sıkıntıyı yansıtıyordu. Onun bu huzursuz halini görmek, içimi istemsiz bir acıyla dolduruyordu. Büyükannem, babama yaptığı pansumanın ardından, gözleri yorgunluktan helak olmuş bir şekilde sandalyede uyuyakalmıştı. Yorgun ve bitkin halini görmek, içimi burktu. Onun bu kadar endişe ve korku dolu bir gecenin ardından dinlenmeye ihtiyacı vardı.

  Ben ise bir koltukta sessizce oturmuş, etrafı izliyordum. Yüreğim hala babamın durumuna sıkışmıştı. Onun acı içindeki yüz ifadesi, beni adeta dondurmuştu. Ne olmuştu da babam bu hale gelmişti?  Hangi hayvan vahşice bir şekilde onu parçalamıştı? Neredeydi ve ne yaşamıştı? Bu soruların cevabını bulamyordum. Büyükbabam, sessizce televizyonu açtı ve ekranda cızırtılı bir haber belirdi. Haberin içeriği belirsizdi, görüntüler net değildi ancak atmosferi gergindi. Odanın içindeki sessizlik, haberin gizemini artırıyordu. Gözlerim ekrana kilitlenmişti, içimde bir tedirginlik ve merak birikmişti.  Odanın içindeki sessizlik, geleceğe dair belirsizlikle birleşince, içimde bir boşluk hissi oluştu. Ne olacak, ne olmuştu, bu soruların cevapları beni mahvediyordu.

Televizyon ekranında beliren cızırtılı haber, odanın içinde bir korku dalgası yarattı. Dikkatimi daha çok televizyon ekranına verirken kendimi tekli koltukta öne doğru hafifçe attım. Spikerin korkuyla karışık o profesyonel sesi odanın içinde yankılanırken nefesimi tuttum.

"İzleyicilerimize acil bir bildiri," dedi spiker, sesi titreyerek. "Hastalar kaçtı. Evet, duyduğunuz doğru. Kaçtılar ve şu an her yerdeler. Bulaşıcı bir virüs taşıyorlar, tükürük ve ısırık yoluyla bulaşabilen bir virüs. İnsanlar panik içinde, savaş modunda. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. Dışarıdan yabancı birilerini evinize almayın. Bu ciddi bir uyarıdır. Kendinizi güvenceye alın."

Kelimeleri dikkatlice seçerek, spiker izleyicilere olabildiğince sakin olmalarını ve güvende kalma yollarını hatırlatmaya çalışıyordu. Ancak bu sakin ses tonu, ekranın kenarında beliren kabus gibi bir figürle birlikte aniden kesildi. Televizyon ekranında beliren manzara, bütün kabusların gerçek olabileceğini düşündürdü. Spikerin yanına yaklaşan kişi, yüzünün yarısı erimiş, teni mosmor bir şekilde, bir canavara dönüşmüş gibiydi. Simsiyah olmuş tırnakları spikerin omzuna yerleştiğinde her şey aniden gelişti. O canavara benzere şeyin dudakları spikerin boynuna saplanmış ve ondan büyük bir parça koparmıştı. Spikerin boynundan oluk oluk kanlar fışkırıyordu dışarıya. Spikerin çaresiz çığlıkları, odanın içine acı dolu bir sessizlik yaydı. Büyük babamla birbirimize korku dolu bakışlarla baktık, ne yapacağımızı bilemez haldeyken, içimizdeki umutsuzluk duygusu bizi sarıp sarmalıyordu.

Büyükbabam, yüzüme bakan gözleriyle sakinleştirici bir bakış attı ve seslendi: "Korkma, Alessia. Her şey yoluna girecek. Bilim adamları elbet buna bir çare bulurlar." Ancak onun dahi sesindeki endişe hissediliyordu. İçimdeki korku, bu kaotik durumun ne kadar tehlikeli olduğunu anlamama yetiyordu. Midemdeki sancı bedenime yayılmıştı. Midem bulanıyordu. Babamda böyle bir canavar tarafından ısırılmış olabilir miydi? Yoksa kafası güzelken yere sızmış ve bir köpek mi ısırmıştı? Aklım almıyordu artık bazı şeyleri.

YİTİRİLENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin