Seninle Yalnız Kalmak İstedim

3 2 0
                                    

İnsan insanın halinden falan anlamaz. Yani öyleymiş bana bunu zaman öğretti. Yaşadıklarım, hayatımdaki insanlar bana beni kimsenin anlayamadığını bir güzel öğrettiler. Ailem bile beni anlamazken başkalarının beni anlamasını beklemem ne haddimeyse zaten.

Şu an kendini anlayacak insana muhtaç olmayan Buse'ye bakıyordum. Aslında sınıfımda şu an kendini anlayacak insana muhtaç olan tek kişi ben olabilirdim. Çünkü herkesin günü güllük gülistanlık geçiyor gibiydi. Bense Toprak'ın nefret itirafından sonra sırama geçmiş önümdeki kitabı okumaya çalışarak dersin başlamasını bekliyordum. Üzüldüğüm şey Toprak'ın nefretini belirtmesi değildi. Bana "Neymiş anksiyete kriziymiş." demesiydi. Beni anlamadığı açık açık ortadaydı. Şu an şuracıkta gene anksiyete krizi geçirsem galiba diğerleri de ikinci sefer okul günlerini berbat ettiğim için aynı şeyi söylerlerdi. Haklılardı da. Kim sınıfında böylesine sorunlu birisinin olmasını isterdi ki?

Matematik hocası olduğunu tahmin ettiğim kırklı yaşlardaki yapılı vücuda sahip olan adam sınıfa girdi. "Evet çocuklar ben Mehmet." dedi. Sanki acelesi varmış gibi konuşuyordu ama kelimeler anlaşılırdı. "İlk dersiniz matematik anlayacağınız üzere ben de matematik hocanız. Eee defterler, kitaplar masada yok."
Herkes şaşkın şaşkın birbirine bakarken ben robotik hareketlerle yanımda oturan Toprak'ı rahatsız etmemeye çalışarak çantamdan kitabımı, defterimi ve kalemliğimi çıkardım.
Mehmet hoca birden bana bakarak işaret parmağıyla beni işaret etti. Ardından "Sen!" diye bağırdı. Ada bugün ilaçlarını da aldın sakin olabilirsin.
"E-efendim hocam."
"Tahtaya gel."
Ben "Hocam aslında," diye ağzımda lafı gevelerken Gizem araya girdi.
"Hocam ilk konumuz Mantık'tı değil mi?" Mehmet hoca şimdi de dikkatini Gizem'e yöneltmişti. Gizem bunu benim için yapmıştı. Anksiyetemi anlayınca hemen olaya el atmıştı. O gerçekten iyi birisiydi.
"Evet. Sen gel madem tahtaya. İsim neydi?" Gizem sırasından kalkıp tahtaya ilerlerken "Gizem, Gizem İnanç." dedi gülümseyerek. Hoca Gizem'in eline flash olduğunu düşündüğüm bir şey verip ardından akıllı tahtayı açmasını istedi. Toprak kafasını sıraya koymuştu. Uyuyor muydu emin değildim.

Mehmet Hoca pencere tarafta oturan öğrencilerden birisine sınıfa güneş gelmemesi için perdeleri örtmesini istedi. Sınıfın karanlık olması ile birden nefes alamamaya başladım. Boğuluyor gibiydim. Diyaframımı kontrol edemiyordum. Yanındaki hareketliliği fark eden Toprak kafasını kaldırıp bana baktı. Panikle "Ada?" diye sordu. "Toprak, ı...ışıkları açmalarını söyler misin?" En ön sıradaki çocuğa seslenip ışıkları açmasını istedi. Aydınlanan sınıf ile biraz rahatlamıştım. Toprak sweatimin yakasını genişletmeye çalıştı. "Bu sıcakta neden sweat giyer ki bir insan?" Ellerini indirip yüzüme baktığında sorusunu öylesine söylediğini değil de yanıt vermem için sorduğunu anladım. "Çünkü..." ona kendime yanlışlıkla verdiğim zararı söylemeli miydim? Daha bu sabah anksiyete krizlerime inanmadığını dile getirmişti. "Çünkü ne?"
Mehmet Hoca'nın bize bakarak yaptığı "Çocuklar! Derse odaklanalım lütfen." uyarısıyla tahtaya döndüm. Toprak'ın sorduğu soruya bir cevabım yoktu. Cevap alamayacağını anlayınca önüne döndü. İyice rezil olmuştum bu lanet yerden nefret ediyordum.

💞

Son dersteydik ve dersin bitmesine son 5 dakika kalmıştı. O kadar çok uykum vardı ki. Esnemekten ağzım yırtılacaktı. Ve hoca hâlâ bizi bırakmamıştı. Kafamı sıraya koydum. 5 dakikaymış 3 dakikaymış bekleyemezdim. Sadece 10 dakika kestirsem bu benim eve gitmem için enerji verirdi. Gözlerim sanki bu anı bekliyormuş gibi kafamı sıraya koyduğum an kapanmıştı.

💞

Üzerimdeki sweatin de sıcaklığıyla terlemiştim. 10 dakikada nasıl bu kadar terlemiştim ki? Yavaş yavaş kafamı kaldırdım. Etraf çok sessizdi. Keşke hep böyle olsaydı. Sessizlik benim için en büyük gürültüydü. Şu an bu sınıf boş olabilirdi. Ama kafamdaki düşüncelerim daha çok yayılabiliyordu sanki alan çoğaldıkça.

Kalbimdeki TitremeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin