[Special Episode 1]

25 0 0
                                    

Korkuların ardındaki umut ışığı
Özel bölüm 2/1

Işıklar söndü, etraf eski halini aldı ve artık eskisi kadar aydınlık değildi etraf. Taehyung'un elleri hala belimi kavrıyordu ve ondan biraz uzaklaşmak zorunda kaldım.

“Etraf neden bu kadar karanlık? Sanki her şeyi duman yutmuş gibi...” korkuyla nefes verdim.

“Artık kısmen evli sayılırız çünkü ikimizde artık ölüyüz. Burası her zaman böyledir, boşuna karanlık lord'un dünyası denmiyor buraya.” Taehyung etrafı inceledi, göremediğim bir yere veya bir şeye dokundu. Ardından karşımızda bir kapı belirdi ve Taehyung bana elini uzattı.

“Bu kapı ne tam olarak? Umarım tekrar ölüp dirilmeyiz Tae çünkü bunu kaldıramam.” Taehyung bana bir centilmen gibi gülümsedi;

“O kadar gaddar biri değilim Jennie, en azından sana karşı olamıyorum. Şu an boşluktayız yani henüz karanlık dünyada değiliz. Bu kapıdan geçtiğimizde ise gerçekten karanlık dünyada olacağız.”

Soluduğum hava bile zehirli gibiydi ve etraf buz gibi soğuktu ya da ben hazırlıksız olduğum içindi.

“Peki bu sonsuza kadar sürecek mi?” endişemi gizlemeye çalışarak sordum ama Taehyung ruh eşi olduğumuz için ister istemez duygularımı hissediyordu.

“Kısmen evet ama burada kalırsak kül olup tamamen dünyadan silineceğiz. Boşlukta kalsak bile yaşamak her an daha çok zorlaşır çünkü burada boşluktan başka bir şey yok, kara delik gibi düşünebilirsin.” Taehyung nefes verip ekledi;

“Her durumda kapıdan karanlık dünyaya girmek zorundayız, buna hazır mısın yoksa beklemek ister misin?” Taehyung havada kalan elini bana biraz daha yakınlaştırdı.

Hızla nefes aldım; “Sanırım hazırım, tekrar ölmekten daha iyidir” Taehyung'un havada kalan elini sıkıca tuttum ve beni götürmesine izin verdim.

Kapıdan içeri doğru adım attık, etraf bir anda değişti. Her şey aynıydı siyah, iç karartıcı ve karanlık ama etrafta şatolar veya küçük evler vardı. Hava griydi, ay hile yoktu ve garip, güzel bir koku vardı. Sıradan dünya gibi yollar, arabalar vardı ama at arabaları desem daha doğru olur.

“Burası karanlık dünya, tüm ruhların, hayaletlerin ve ölülerin yaşadığı yer sayılır. İyi ve kötü tüm herkes burada yaşar”

Zihnimden “Sonsuza kadar mı?” diye düşündüm ama ruh eşim olduğu için Taehyung duygularım yanı sıra zihnimi de okuyabiliyordu.

“Sonsuza kadar” diye sırıtarak karşılık verdi.

“Zihnimi okuyabiliyorsun, duygularımı hissedebiliyorsun sırada ne var peki?”

İkimizde yolda yürürken soruma yanıt verdi ;

“Aslında bir sürü şey yapabilirim, ruh eşi olduğumuz için seninle ilgili olan her türlü hissi hissediyorum, senin yaşadığın yaralanmaları ben de yaşıyorum aynı anda. Öldüğün zaman ben de seninle beraber öleceğim.” sonra ciddi bir şekilde ekledi;

“Ama ölmene izin vermeyeceğim, öyle bir şey olmayacak. Bunu çok istiyorsan bile rüyanda görürsün Jennie. Seni tekrar kaybetmek istemiyorum.”

Eli bir saliseliğine elime değdi ve ben elimi çekmeye gerek duymadım, o benim ruh eşim ve ne olursa olsun onu bırakmayacağım. Bu saatten sonra onu da kaybetmek istemiyorum ben, elimin parmaklarını kendi parmaklarının arasından geçirdi ve sıkıca sıktı.

“Zaten senden ayrılmaya niyetim yok, peki nerede kalacağız yani evin var mı?”

Taehyung cazip bir şekilde gülümsedi;

“Ev değil şato, şatoda kalacağız prenses tabi senin içinde uygunsa.”

Ona daha çok yanaştım, biraz daha sokuldum ve kedi gibi gülümsedim.
Onunla olduktan sonra neresi olduğunun bir önemi yoktu, ben artık onu ölesiye seviyordum. Gerçi zaten ölmüştüm ki?

“Benim için mansuru yok. Sen yanımda olduktan sonra her yer uygun bana müstakbel eşim” bana göz ucuyla baktı ve farkında olmadan memnuniyetle sırıttı.

“Asıl ben rica ederim sevgili karıcığım”

Karşımızda büyük görkemli bir şato belirdi, şatonun dışı tamamen siyahtı ve siyah güller garip bir şekilde şatonun etrafındaydı. Bir gülü koparıp kokladım, soğuk ölüm gibi kokuyordu ama nedense hoşuma giden bir kokuydu bu.

Çok düşünmeden Taehyung'un peşinden hızla koştum. Geride kalmıştım ve ona zar zor yetiştim.
Taehyung şatonun kapısını ittirdi, kapı gürültüyle açıldı. İçerisi fazla büyüktü ve tavanlar bana göre fazla yüksekti. Gülü masada duran bir vazoyu koydum ve vazoyu odamıza götürdüm. O sırada şömineyi yakan Taehyung olduğu yerde bana döndü.

“İçerisi birazdan ısınır, üşüyor musun sevgilim?” bana doğru geniş adımlar atmaya başladı. Birkaç dakika sonra yanımdaydı ve beni kendine çekip sarıldı.

“Biraz ama sen beni ısıtıyorsun”  Taehyung bu dediğime sessizce güldü. Bana sarılırken bir anda beni sırtına aldı ve buna hazır olmadığım için başım döndü.

“O zaman bunu da seversin, değil mi karıcığım?” ironik bir şekilde bunları söylerken ben istemsizce kahkaha attım. Şatonun üst katına çıktık ve odamıza doğru yöneldik, daha doğrusu Taehyung beni götürdüğü için o gitmiş sayılıyordu.

Yatağımıza yaklaştı ardından sırtından beni yavaşça yatağa koydu. Üzerimi kalın bir örtüyle örttü ve alnımı öptü. Kapıdan dışarı çıkmadan önce şunları söyledi;

“Sen biraz dinlen ve bir şey olursa beni çağır. Aşağıda olacağım, birazcık işim var”  bana son kez gülümsedi ve kapıyı kapatıp aşağı indi.

Uykum yoktu ama sonra farkına varmadan uyuyakaldım. Uyandığımda ise saate baktım ancak saat 06.00 olmuştu,, uzun süre uyumuştum ama sabah erken uyanmıştım. Çok aldırış etmedim ve yataktan kalktım. Kapıyı sessizce açtım, merdivenlerden aşağı indim ama Taehyung evde yoktu.

Kahvaltı yapmak için mutfağa gittiğimde ise masada bir not buldum;

“Biraz işim var, uzun sürebilir ve geç kalabilirim. Dolapta her şey var ve istediğini yiyebilirsin sevgilim. Seni seviyorum” 

Gülümseyerek notu bıraktım ve dolabı açıp içini karıştırmaya başladım, bir süre sonra tost yapmaya karar verdim. Her şeyi aldım, makineyi açtım ve hazırlamaya başladım. Meyve suyu vardı ama ben su içmeyi tercih ettim. Suyu ve tostu aldığım gibi masaya koydum ve yüksek sandalyeye çıkıp oturdum.

Karnımı doyurduktan sonra aklıma yapacak pek bir şey gelmedi, ben de oturmaya başladım ve kapı hızla çalındığı an kapıya koştum.  Kapıyı açmam ile mutluluktan ağlamak üzere olduğumu hissettim.

“Rose! Bu sensin. Rüya görmüyorum değil mi?”

Rose bana bakıp ağlarken gülümsedi. Boynuma kollarını doladı ve ben aynı şekilde kollarımı onun beline sıkıca sardım, onu kaybettiğim an tekrar kavuşmuştum ona. Rose içeri girmemizi işaret edip kapıyı yavaşça kapattı.

“Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin bebeğim”

dead ghost, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin