Savaşın zaferine son bir adım
Özel bölüm 2/2Uzun süre sessiz kaldık, Rose en son ölmüştü buraya nasıl geldiğini şimdi anlıyordum.
“Aslında sadece ben de değil, herkes burada. Lisa ve Jisoo onlar da burada”
Hala şok etkisinden çıkamadım ve bu bana büyük sürpriz oldu, mutluluktan ağlamak istiyordum adeta.
“Onlar mı? Onlar da mı burada?”
Rose tüm dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi. Elimi tuttu, sıkıca kavradı ve destek verircesine sıktı. Kapı tekrar aynı hızla çaldı, Rose yerimde oturmamı sağlayıp kapıya bakmaya gitti.
“Ne kadar bekleyeceğiz daha?” kapıdan Lisa'nın sesi yükseldi, çok geçmeden Jisoo'nun sesi ona eşlik etti;
“Katılıyorum, hem sen ne ara geldin?”
Rose göz devirip cevap verdi;“Biraz önce canım” ardından içeriye geçmelerini işaret etti, kızlar içeri girdiği an ilk Lisa beni fark etti
Koşarak bana sarıldı ve ben de ona aynı heyecanla karşılık verdim.“İnanmıyorum, Jennie bu sensin! Gerçekten seni bir daha göremeyeceğimi o kadar çok düşündün ki kafayı yiyordum” Jisoo zorla Lisa'yı üzerimden aldı ve beni anne şefkatiyle kucakladı.
“Yeter bu kadar, kavuştuk işte ha ölü ha diri ne fark eder?” belli etmese de Jisoo'nun ağlamak üzere olduğu açıktı ama kendini tutmayı başardı.
“Eee, sevgili eniştem nerede?” Lisa'nın söylediği soru herkesi güldürdü ve aynı zamanda beni de utandırdı. Rose Lisa'yı hafifçe dürttü.
“Ne ya? Evlenmiş sayılıyorlar işte”
Kafamı olumlu anlamda salladım ve küçük bir kahkaha attım;
“Lisa haklı kızlar. Taehyung kendi söyledi zaten. Mantıken evliyiz”
Meraktan yerinde duramayan Lisa oturduğu koltuktan sordu;“İlk gece yani bilirsin işte. Ne oldu aranızda?” Lisa'nın yanındaki koltukta oturan Rose koluyla onun koluma vurdu.
“Biraz yavaş ol Lisa ama daha yeni geldik” yanımda oturan Jisoo kahkaha attı. Farkında olmadan hızla kızardım ve Jisoo bunu fark edince yanağımı hafifçe sıktı.
“Oyy utandın mı sen?” yanağımı okşayıp bana gülümsedi. Ben ise Lisa'nın sorusuna yanıt verdim;
“Hiçbir şey, hiçbir şey olmadı. Taehyung sabah bir not olarak işinin olduğunu yazmıştı, yanımda olmasını isterdim ama işi olduğunu söyledi. Onu da anlıyorum”
At arabasının sesi kapıdan duyuldu, kapı hızla açıldı ve elinde siyah poşetlerle içeri Taehyung girdi. Mutfağa aldıklarını bırakıp salona geldiğinde ancak bizi fark etti.
“Naber enişte?” Lisa bunu söylerken Rose uyarıcı bir şekilde öksürdü. Umrumda olmayan Lisa Rose'a dil çıkardı. Taehyung yanımıza geldi ve Jisoo ile benim arama geçip oturdu. Kolunu belime sıkıca sardı ancak Lisa'ya yanıt vermeyi de unutmadı;
“İyi, siz? Gerçi sizi öldürdüm kusura bakmayın ama her şey bu güzellik içindi” dudağını yanağıma bastırdı ve hafif ıslak bir öpücük bıraktı.
Jisoo imalı imalı alttan konuştu;“Tam eş gibi olmuşsunuz, çok güzelsiniz ya”
Gülümseyerek Taehyung'u yanağından öptüm, kısa bir süre sohbet ettikten sonra Taehyung önemli bir şey hakkında konuşmak istediğini söyledi ve hepimiz dikkatimizi ona verdik.
“Nasıl başlanır bilmiyorum ama karanlık dünya'da yaşadığımız sürece buranın kanunlarına uymak zorundayız. Lord Jung-kook diğer adıyla Jungkook bu evrenin sahibi ve burayı yaratan o, karanlık lord Jungkook'la konuşmak için bugün erkenden onun şatosuna gittim”
Lisa devamının gelmesini işaret eder gibi konuştu;
“Sonra?”
Taehyung daha da ciddileşti;
“Onunla sizinle ilgili birkaç şey önerdim, sizi buraya kabul etmesini ve bu karanlık dünyada sıradan bir insan gibi kabul etmesini istedim. Bu pek mümkün olmadı, bir ruh olmaya mecbur olduğunuzu söyledi ama insan olarak kalmak elbette mümkün. Bunu kabul ettirmek için elimden geleni yapacağım, söz veriyorum. O kadar kolay olmayacak, bunu bilin yeter”
Gülümseyerek Taehyung'a sarıldım sonra ona döndüm, dürüstçe ona düşüncelerimi söyledim;
“Bu mükemmel bir fikir! Ancak artık insan olmak istediğimi sanmıyorum, seninle mutluyum Tae ve ruh olarak kalmak benim için daha değerli. Kızların düşünceleri ne bilemiyorum ama ben bu konuda kararlıyım. Benim için uğraşmana gerek yok, cidden”
Taehyung emin olmak ister gibi sorusunun her kelimesini bastırarak konuştu;
“Bundan emin misin? Geri dönüşü yok ve bu ağır bir bedel. Dünyadaki kimse seni duymayacak, görmeyecek ve bilmeyecek. Sadece sen onları görebilirsin, bunu gerçekten istiyor musun?”
Emin olduğumu en açık şekilde belli ettim;
“Eminim, bunu gerçekten istiyorum. Artık insan olmanın bir önemi kalmadı ve görmek istediğim kimse kalmadı.”
Taehyung beni sıkıca kollarının arasına aldı, gömleğinin birkaç yakası açıktı ve buram buram odunsu bir koku geliyordu. Tüm kokuyu içime çektim, bu beni rahatlattı. Taehyung onu kokladığımı biliyordu ama belli etmedi.
Kızların hepsi bana katıldı ve insan olmanın saçma olduğunu söylediler. Artık hepimiz ruh olarak kalacaktık.
Hem garip hem güzeldi, ruh olmanın da bedelleri vardı. Taehyung bunların hepsini söylemişti.Ruh olmak kolay değildi ve bu dünyada çok savaşlar yapılmıştı. İyi ve kötü ruhlar arasında, çok savaş yaşanmıştı ve hala da devam ediyordu. Bu savaşların olması an meselesiydi ama biz tarafımızı seçmiştik her ne olursa olsun. İyilerin tarafında olacaktık ve kötülerin tarafında Lord Jungkook'da vardı.
Eski savaşların hepsini kötüler kazanmıştı ama iyilerin kazanması için elimizden geleni yapacaktık. Lord'un sağ kolu Park Jimin aynı şekilde kötülerin tarafını seçmişti. Zamanla da olsa silahlarla savaşmayı, kılıçları kullanmayı öğreniyorduk.
Zaman su gibi akıp gitti. Savaş günü gelmişti artık yapacak tek şey vardı. O da kanımızın son damlasına kadar savaşmaktı. Kolumdaki kanı sildim, Lisa herkesten daha hırslı görünüyordu. Tüm okları tek bir atışta hedefine ulaştırıyordu. Gökten bir gümbürtü koptu, gök ve yer sallandı. Anlaşılan savaşın zamanı çoktan gelmişti.