Kanunun Bizzat Kendisi

21 3 3
                                    

#Bugün 12 Kasım yani krallığımızın kurulmasının 117. yıldönümü. Bugün şenlikler ve festivaller yapılır. Aabon Krallığı kurulduğu dönem çok zayıftı ve sadece bu topraklarda yaşayan ülkeyi fethedebilmişti. Burası da koskocaman bir kanyondu. Biz yeteneklerimiz sayesinde tarım, su, elektrik gibi ihtiyaçlarımızı bu topraklara getirdik. Yani eskiden kanyon olan yere Amberler yerleştiği için Amber-Kanyon karışımı olan Aabon Krallığı koymuşlar. Ne kadar özgün ve yaratıcı bir isim olmasını(!) bir kenara bırakıp size krallığı ve sarayı tanıtayım.

Krallığımızda köy ve gelişmiş şehirlerimizin teknolojilerini eşitlemeye çalışırız. Böylece tek bir yerde nüfus birikmez ve tarımla birlikte sağlık, mühendislik gibi alanlar ilerleyebilir. Bunda bizim de yeteneklerimiz devreye giriyor. Amber taşını gerekirse kaynayan bir lav gibi eritip tünel ve hat açabiliyoruz. Bu sıradan bir şey gibi gelebilir veya gelmeyebilir. Ama elinizde bir şey var ve onunla her şeyi yapabilirsin ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Birisinin klonu veya kanser olan bir organın yerine yenisi... Tabii kusursuz çalışmıyor. Amber taşları ne kadar kudretli olsalar bile bir yerden sonra içlerindeki enerji tükeniyor ve eski formlarına dönüyorlar. O yüzden düzenli bir biçimde bizlerin taşları kontrol etmesi ve enerji yüklememiz gerekir. Çok fazla enerji gerekmez ve biz kendi enerjimizden vermeyiz. Atalarımızdan bize miras geçen gücümüzün kendi enerjisi var. Yani sadece onlara yeteneğimizi uygulamamız yeterli. Köy ve kentler böyle ilerliyor ve teknolojimiz böyle gelişiyor.

Bir de saraya bakalım.

Saray tahmin ettiğiz üzere amber taşları üzerine kuruldu. Temeli sağlamdır. Mermer ve beton da var ama gösteriş için amber fazlalıktadır. Bu taşlara bakım gerekmez. Bu taşlar usta ellerde işlenmiş yani yeteneğimizi kullanmadan kendileri yapmış atalarımız. Saraydaki diğer amberler için de bu geçerli. Savaş, önemli bir iş veya toplantı gibi işlerde veya bina yapımı gibi malzemelerde amberler sabit durduğu için bakım gerekmez. Ama kalp gibi organlar ya da bitkiler için su yerine konulan ve amberle sulanan bitkiler için amberler kontrol edilmeli. Tecrübesiz bir personel yaptıysa 6-8 yılları arasında, bir usta yaptıysa 11-13 yılları arasında kontrol edilmeli. Kontrolleri köylüler veya bina sakinleri yapamıyorsa krallıktaki görevliler ücretsiz kontrol eder. Çünkü bunlar hayati öneme sahip şeylerdir. Neyse konu daha fazla dağılmadan saray sakinlerini ve sarayın kendisini anlatayım.

Sarayın holü oldukça geniş ve bir sorunu olan köylüler buradan görüşme için randevu alırlar. Sarayın bodrum katında sığnaklar ve erzak depolama alanı var. Hizmetçiler orada yemeklerimizi yapar. Hizmetçi denilince akla ilk önce kuzenim Agnes yemeğini beğenmediği şefi en kötü yerlere sürgün eder. Temizliğini beğenmediği hizmetçiyi bir yıl boyunca maaş vermeden çalıştırır. Hizmetçilerin maaş parası saraydan çıkıyor o yüzden Agnes onlara istediğini yapınca ona kolay sinirleniyorlar. Agnes'in eşi Oliver her zaman hanımı ne derse onun arkasında durmuştur.

Agnes çok zor beğenen birisi ve bunu eş seçimine de yansıtmış. Normalde çoğu Agnes'i sevdiğinden değil, bu sarayda yaşamak istedikleri için onunla evlenmek istiyorlar. Hatta bazıları birbirlerini öldürmeye başlayınca Agnes hızlıca karar vermek zorunda kaldı. Şansa da Oliver çıkınca kendisini boşamaması için elinden ne geliyorsa yapıyor. Halam Hope ise annem ve babam savaşta öldüğünde annemin veya babamın başka kardeşi olmadığı için tacın varisi oydu ama krallığı yönetemeyeceğini söyledi. Sarayda sadece dedikodu dinleyip kitap okur. Annem ve babam demişken ben en büyük kardeş olduğum için tahta ben geçtim. Diğer kardeşlerim ise Brice ve Cyrus benden küçük. Ben kraliçeleri ve ablaları olarak onların arkasında durmam gerektiğinde Agnes bana her laf sokmaya çalıştığında çarpı iki misliyle onu yerin dibine gömerlerdi. Ben diğer kraliçelere göre daha sakinim. Bir ara bir kraliçe amber taşlarına yeteneklerimizi uygulamamızı yasaklamıştı. Kendisi diğer ana element imparatorluklarına taşları satıyormuş. Ama kraliçe demek kanun demek olduğu için kimse karşı çıkamamıştı çünkü kimsede kanıt yoktu. Bu olay ortaya çıkınca halk ayaklanmış ve kraliçenin içine amber taşı doldurmuşlardı. Element demişken diğer imparatorlukları da anlatayım.

Toprak elementi ormanda yaşıyor. Bitkiler ve kayalar onların emrinde. Tabii ormanda yaşadıkları için ükleden kopmuş kabileler vardı ormanda ama teknolojileri orta seviyeydi. Hiç görülmemiş bitkiler yetiştirip içlerine sivri taşlar koyup onları ateşlerlerdi. Çok büyük bir teknoloji değil ama karşı tarafın çok kayıp vermesini sağlıyor.

Hava elementi adı üstünde havada yaşıyor. Sert bulutları sur be kale olarak kullanıyorlar. "Beyaz Kubbe" dedikleri ülkelerinde ihtiyaçlarını bulutlardan karşılıyorlar. Bazen yeryüzüne şiddetli rüzgarlar estirir ve diğer ülkelerin erzaklarını çalarlar. Su ihtiyaçlarını bulutlardan karşılarlardı. Çöp, ceset veya yılılmış bina gibi ortadan kalkması gereken atıkları şimşek ve yıldırımla yok ederlerdi.

Ateş elementi eskiden büyük bir gölü kurutup üstüne kurulmuş. Soğuktan pek hoşlanmazlar yani o yüzden yollarda dokunulması yasak ateş heykeller ve süs olarak kullanılan lav havuzları var. Savaşlarda ateşi her türlü kullanırlar.

Su elementi şu an gezegenimizin hakimi. Diğer elementler onlara saldırmaya cürret edemiyor. Suyu buharlaştırmasalar hava elementinin ana kaynaklarımdan birisi olan bulut olmayacak. Toprağa su vermezlerse bitki yetişemez ve bu toprak elementi için felaket. Ateş elementi Suların zıddı olarak bilinir ama su ateşi kolayca söndürür. Ateş her daim su gibi akamaz.

Ama bu bizi çok etkilemez. Biz Amberlerin suyla çok bir işi yok. Çünkü taşları kendimiz üretiyoruz. Başka bir şeye de ihtiyacımız yok. Su yerine Amber kullanabiliriz ve Sular bunu iyi bildiği için bizimle uğraşmıyorlar. Zaten onlarla bir sorunumuz yok. Ana element sınıfında olamasak da bizim bağımsızlığımız diğer elementleri korkutur. Bizim gibi olan diğer ara elementler de var. Ama onlar her koşulda ana elementlere bağlı olduğu için hiçbir şey yapamıyorlar. Bağımsızlığımız bu taşlara bağlıyken bu taş nasıl bir krallık olmuş bir de ona bakalım.

Bizim krallığımızın efsanesine göre ateş hanım ve su efendi bir gün ticaretle uğraşırken bu elementi görmüşler. Normalde ateş ve su evlenemez ama bu bir kaçamak olmuş ve eğer imparatorlar onları bulurlarsa birbirlerinden asla ayrılmayacaklarına bu elementin üzerine yemin etmişler. Amber o sıralar çok nadir bir element olduğu için onu kutsal kabul etmişler ve çocukları Amber olarak doğmuş. Bu çocuğun anne ve babası kendi element imparatorlukarında bulundu ve idam edildi. Bu aşk hikayesinin bitmesinden Amberler oluşmuş. Kutsal taş olarak kabul ettikleri amber de kral ve kraliçenin tacına koyuldu. Krallığımız bu zıt elementler sayesinde bağımsız olmuş. Taçlarımız yeni ama taşları eski. Tabii ki cilalanıp temizleniyor ama bu ne kadar doğru olduğunu bilmediğimiz için taşları çöpe atmıyoruz. Ne olur ne olmaz.

Bu sırada akşam olmuş. "CATHERİNE! Uyku vakti." Halama bir ara sinirlenmiştim bana saygılı olmasını ve ona kraliçenin ben olduğumu söyledim. Kraliçelik makamını umursamadan beni yere yapıştırmıştı. O zamandan beri ona bir daha öyle bir şey söylemedim. Ama samimi olmak iyidir. Odama geçtim ve yatağıma yattım. Yarın yeni bir gün ve şenlikler devam edecek.

AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin