bir

432 52 15
                                    

  kenan, üst vücudunu ikinci bir deri gibi saran formasının kollarını gererek hafifçe arkaya kaymış kumaşı düzeltti. bordo-yeşil boyalı zeminde potaya doğru takdir edilesi bir hızla koşarken, elindeki basketbol topunu kolay bir hamleyle potaya gönderdi. aynı zamanda ani bir göz kararması ile önüne doğru eğildi. önüne dökülen kumral saçlarını arkaya doğru yatırdı, gözlerindeki perdeyi dağıtmak amacıyla kafasını hızlıca sağa-sola doğru salladı. onun bu hareketleri, kız erkek fark etmeksizin herkesi dumura uğratıyor, neredeyse ağızlarının suyunu akıtıyordu.

 yorgunluğuna tezat çevik hareketlerle sahanın kenarına oturan kenan, kafasını tellere doğru verdi ve gözlerini sıkıca kapattı. bir süre aynı pozisyonda kaldıktan sonra su şişesine doğru uzandı ve büyük yudumlar aldı. onun küçük hareketlerine sahanın etrafında dolanan kız grupları kıkırdarken o ruhsuz bir şekilde şişeyi eski yerine yolladı ve hızlıca spor çantasını toplayıp büyük adımlarla sahadan çıktı.

 sırtından süzülen ter damlalarını hissederken okulu terk etmeden önce hızlı bir duş almaya karar verdi. öğleden sonra gönüllü öğrenciler olarak, kendi okullarının da taraf olarak bulunduğu münazarayı izlemeye gideceklerdi. insanları rahatsız etmemek adına duşa girmesi iyi olacaktı. adımları bu sefer de okul binasını bulurken bir yandan da üşütmemek adına hızlı olmaya çalışıyordu.

 soyunma odasına girdiği anda yüksek uğultuların yanında dehşet soğuğu hissetti. burası yaz kış inanılmaz derecede soğuk olurdu ve kenan bunun gazabına uğrayıp hasta olmamak için hızlıca soyunup kabinlerden birisine girdi. olabildiğince hızlı bir şekilde temizlendikten sonra yanında getirdiği havlu yardımı ile kurulandı ve temiz kıyafetlerini giydi.

 öğrencilerden nasibini almış kirli aynanın karşısına geçip saçlarını düzeltirken bir yandan da kalan süresini kontrol ediyordu. her ne kadar sayısalcı olsa bile münazara tarzı programlar oldukça dikkatini çekiyordu kenanʼın. bu sebeptendir ki ne zaman okul böyle programlara katılım gösterse, seyirci listesinin başında kenan'ın ismi olurdu. 

 giydiği beyaz okul formasının üzerine büyük bir deri ceket geçirdi, spor çantasına bugün için koyduğu siyah kemerini de pantolonuna takarken ayaklarındaki yıpranmış spor ayakkabılarını çıkartıp yerine yedeklerini giydi. gösterdiği ekstra özeni taçlandırmak adına da oldukça ferah kokan parfümünü sıkıp çantasını topladı ve unuttuğu bir şey olmadığına emin olmak için son kez odaya göz gezdirdi.

 seri adımlarla dolabına gitti ve spor çantasını yerleştirdi. maça girmeden önce bıraktığı üvercinka'yı aldı ve yeterince geniş olan arka cebine koydu. okumaya vakti ve yeri olmayacak olsa bile gittiği her yere yanında bir kitap götürmeye alışmıştı kenan. 

 soyunma odasından çıktıktan sonra saatini kontrol etti ve az bir süresi kaldığını fark ettiğinde hızlıca bahçeye doğru yürümeye başladı. büyük servisi ve etrafındaki öğrencileri gördüğünde adımlarını yavaşlattı. birkaç arkadaşına selam verdikten sonra servise bindi. bulduğu ilk boş yerin cam kenarında siyah, rozetlerle bezenmiş bir postacı çantası vardı. koridorda dikilirken gözleri hızlıca servisi taradı. serviste ayakta olan tek beden, en öndeki koltuklara ellerini yaslamış şekilde arkadaşlarıyla ile sohbet edendi.

 kumral çocuk, destek aldığı koltuklarda oturan iki gençle konuşuyordu. kenan, onun dağınık kumral saçlarına ve güneşle birlikte parlayan ela gözlerine bakakaldı bir süre. üzerinde üst vücuduna hafifçe oturmuş, beyaz bir tişört vardı. boynundan sarkan birkaç ince zincirin arasında bir yakalık duruyordu. münazarada yarışacak olan öğrencilerden olmalı, diye düşündü kenan. ince beline sarılı kravatı, kalçalarına tam oturmuş olsa bile bacaklarında bollaşan kumaş pantolonu ve mükemmel denilebilecek postürü ile bakan herkese görsel bir şölen oluşturuyordu.

 önündeki sarışın oğlanın dediklerine kıkır kıkır gülüyor, yumruk yaptığı elini gelişigüzel sallıyordu. o sırada kenan, servisin hafif sarsıntısı ile kendine gelerek sahipsiz çantanın yanına oturdu. oturduğu yere yayılırken arka cebindeki üvercinka'yı, ceketinin iç cebinden de siyah tükenmez kalemini çıkardı. onun için dünyadaki diğer sesler sessizleşirken kendisini türk şiirinin kollarına bıraktı.

*

 görevli öğretmenin uyarısı ile herkes servise binerken kenan, başında dikilen oğlandan bihaber kitabına gömülmüştü. arada elindeki kalemle beceriklice satırların altını çiziyor, sayfanın kenarını küçük bir şekilde katlayıp kendisine işaret bırakıyordu. ela gözlü oğlan ne kadardır ayakta bekliyordu bilmiyordu ancak esmeri izlemek kendisini eğlendiriyor olsa gerek yüzüne kocaman tatlı bir gülümseme yerleşmişti.

 gülümsemesini bastırmak adına dudaklarını dişlerken sakince karşısındakinin koluna dokundu. kenan irkilerek kafasını kaldırdı ve gördüğü surat ile kaşları havalandı. birkaç saniye boyunca uzaktan göremediği silik çilleri ve uzun kirpiklerine baktı. sonunda farkında olmadan "efendim?" diye alık bir soru sordu.

 arda onun şapşal ifadesine gülerken "yerime geçebilir miyim?" diyerek kenan'ın hemen yanındaki yeri işaret etti. kenan anında rezilliğine söverken mahçup bir gülümseme ile ayaklandı ve çocuğa izin verdi.

 oğlan yerine oturduktan sonra kenan da onun yanına, eski yerine oturdu. sahipsiz olduğunu düşündüğü çanta şimdi çocuğun dizlerinde yerini almıştı. daha fazla rezil olmamak üzere çocuğa bakmamaya özen gösteren esmer, çantaya rastgele takılmış rozetleri incelerken buldu kendini. smiths, nothing but thieves ve arctic monkeys baskılı olanlar en üstteyken hemen altında yazılı olanlar duruyordu. çantanın kenarına da kırmızı bir ip bağlanmıştı.

 kısa göz hapsinin sonunda önüne dönerken kitabına uzanan el ile duraksadı kenan.

 çocuk kitabını kendi ellerine alırken "şiir okuyan erkeklerin varlığına inanmayı bırakmıştım." diye mırıldandı.

 kenan sırtını rahatça koltuğa yaslarken gamzelerini göstererek gülümsüyordu. "okudun mu?" diye sordu arda sayfaları hızlı hızlı karıştırırken.

 kısık sesli bir hayır mırıldandı arda. kenan'ın boş yerlere aldığı notları okuyordu. kısa bir sürenin sonunda hayran kalmış bir yüz ifadesi ile kitabı geri verdi. "ama çeviri şiirlerini okudum, kalemini çok severim." diye heyecanlı heyecanlı söylendi. arda'nın konuşmasını bölen ise görevli öğretmenin sesiydi.

 "servis kalkıyor çocuklar! eksiğimiz var mı? yoklama alıyorum iyi dinleyin!"


hyr cemal süreya okuyan kenan gercek degil bana zarar veremz..
umarim seversiniz, okudugunuz icin cokk tesekkur ederimm <3 

ikimizin oralar // arkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin