üç

270 47 16
                                    

 program her okulun savunmasını yapıp jürilerin oylaması ile sona erdi. arda sahneye çıkmadan önce hissettiği stresin aksine akıcı türkçesi, müthiş ön bilgisi ve sesinden akan özgüven ile sahnede mükemmel denilebilecek bir performans gösterdi. bu jürilerin gözünde takımı yukarılara yükseltirken semih ve emre de ardaʼnın paniğe kapıldığı yerlerde ona yardımcı olarak jürilerin son kararı vermesinde yardımcı oldu.

 üçlü, içlerinden birisi bile sahnede olmasa eksik hissedeceklerini ilk defa o zaman, ödüllerini alırken hissettiler.

 galip gelmeleri hiç kimse için şaşırtıcı olmamakla birlikte salondaki herkes ödülün onların hakkı olduğunu biliyordu. savunmaları oldukça sağlamdı ve bunun yanında gerek ardaʼnın duraksamadan, takılmadan konuşması, gerek emreʼnin çekinmeden araya örnekler sıkıştırması, gerekse semihʼin en az arda kadar etkili konuşması salondaki herkesi hayran bırakmıştı.

  sahneden atlayan çocuğu kolayca kolunun altına alan kenan, "bak dedim sana, sahnede hiçbir şeyin kalmadı. mükemmeldin."

 arda, son kelime üzerine hafifçe kızarırken alnını yavaşça kenanʼın omzuna vurdu. ödülü aldıkları için keyfi son derece yerindeyken kenan da bunun üzerine ekliyor, onu yavaş yavaş göklere yükseltiyordu.

 semih de ardaʼyı taklit ederek sahneden atladığında ayaklarının yerden kesilmesi de aynı saniye içerisinde gerçekleşti. barış alper, insanüstü gücüyle sarışın çocuğu dizlerinin altından ve sırtından kavramış, onun şaşırmasına bile izin vermeden hızlıca kapıya doğru koşmaya başlamıştı. semih refleksle onu ensesinden tuttu ancak ağzından kaçan çığlığa engel olamadı.

 barış alper'in patavatsızlığına ve orantısız gücüne alışık olduğu halde çocuk onu yine şaşırtmayı başarmış, daha on saniye öncesinde sahnedeyken şimdi binanın koridorlarında deli gibi koşmalarını anlamaya vakti bile olmamıştı.

 onların arkasından kahkahalarla gelen arda ve kenan, gülse bile öğrencilerini durdurmaya çalışan gülce hoca, barış ve semih'e bakıp aralarında gülüşen öğrenciler ve en arkada kan ter içinde 'beni unuttunuz cilvesini siktiklerim' adlı şiiri ile gelen emre ile yine geldikleri gibi büyük bir kaos olarak binadan ayrıldılar.

 ****

 serviste geçen hareketli dakikaların sonunda okula geri dönen ekip, müdürün odasında tebrik ve fotoğraf seansını atlattıktan sonra bahçeye çıktı. arda semih ve emre'ye hemen geleceğini mırıldanarak kenan'ın tarafına doğru yürümeye başladı. arda'nın dalgınlıkla unuttuğu çantası hala omuzunda asılı dururken barış ve ferdi'nin sohbetini dinliyordu. güneş ışığına maruz kalan gözleri bu mesafeden bile ışıl ışıl parladığını fark eden arda gülümsemeden edemedi.

 üçlünün yanına varınca ufak bir selam mırıldandı ve gülümsemesini kesmeden kenan'ın yanına dikildi. amacı çantasını almaktı ancak o daha kenan'a seslenemeden mert'in sesi onu bastırdı.

 "bir yerlerde mi otursak ya? hem kutlama yaparız hem de arda'yı tanımış oluruz."

  yanlarına gelen çocuğun ortaya attığı fikir herkesin hoşuna gitmiş olacak ki onaylayan mırıldanmalar yükseldi. gözler arda'ya döndüğü zaman kumral arkasını dönüp eliyle semih ve emre'ye gelmelerini işaret etti. ikili birbirlerine bakıp seri adımlarla gelirken kimse fark etmese bile barış alper sakince duruşunu dikleştirmiş, önünde bağladığı kollarını iki yanına salmıştı.

 "barışlar birlikte bir yerlere oturalım diyorlar, ne dersiniz?"

 semih ve emre birbirlerine bakarken semih biraz düşündükten sonra başını olumlu anlamda salladı. emre de omuz silkip uyduğunu belli etti ve arda kocaman gülümseyerek takıma döndü.

ikimizin oralar // arkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin