beş

388 47 64
                                    

  kumral oğlan, son sınavını da halletmenin verdiği rahatlama ile merdivenleri hızlıca indi. sırtında taş taşımakla eşdeğer bir yüke sahip olan çantası yüzünden zaman zaman sendelese de duraksamadan kendi sınıfına yürüdü. havaya rağmen ılık olan sınıfa girdiğinde çantasını oturduğu sıraya gelişigüzel fırlattı, ön gözünden aldığı parayla geldiği gibi hızla çıktı.

  bu telaşesinin sebebi, turnuvaya katılan okul takımının bugün ilk maça ev sahipliği yapacak olmasıydı. kenanʼın kaptanlığında çalışan takım için ilk maç garanti olsa bile arda, onun eserini izlemek istiyordu.

  ayaküstü yaptıkları sohbetlerde öğrendiği maçın tarihini bulabildiği her takvimde işaretlemiş, aynı zamanda telefonuna da hatırlatıcı olarak eklemişti.

  arada geçirdikleri tempolu bir hafta, zorlayıcı sınavları ve hepsine rağmen ders çalışmaya devam etmeleri sebebiyle ikisi de kendi yuvasına çekilmişti. arda, okulda barış ve diğerleri ile karşılaşsa bile kenan onların aksine vaktinin büyük bir kısmını kütüphanede çalışarak geçiriyordu. bu nedenden kaynaklı oğlanı başıboş halde yakalamak gerçekten zordu.

  defalarca kez oturduğu masanın arkalarında gezinmiş ancak yalnızca iki-üç defa yanına gidebilecek cesareti bulmuştu. onu bölmemek adına olabildiğince kısa tuttuğu sohbetlerden sonra ise bulutların üstünde ayrılmıştı.

  o arada yüz yüze gelmeseler bile kenan onun attığı her bir hikayeyi beğenmiş, kimisine yanıt vermiş ve çeşitli övgüler yağdırmıştı. bu hareketleri ile ardaʼnın içine garip hislerin tohumunu attığının farkında mıydı, orasını kesinlikle bilmiyordu. ondan hoşlandığının, yavaşça onun yamacına çekildiğinin pek tabii farkındaydı. kenanʼın kendisine gerçek kimliği ile açılmasından sonra duygularını bastıramaz olmuş, oğlanın ona gösterdiği en ufak temasa içi hareketlenir olmuştu.

  kenanʼın flörtöz mesajlarına, ufak temaslarına ve arada yolladığı anlık fotoğraflarına tıpkı onun gibi cevap veriyordu. bazen masa başından kalın çerçeveli gözlükleriyle, bazen maç günü giydiği fenerbahçe formasıyla, bazense eskişehir sokaklarında gezinirken gördüğü rastgele kedilerle attığı fotoğraflara karşılık vermemek ancak aptallık olurdu ona göre.

  nihayetinde çok da kalabalık olmayan kantine girdi ve kenan için bir şişe su ve çikolata, kendisi için de limonlu soda alarak spor salonuna doğru yola koyuldu.

  girdiği anda vücudunu ürpertecek kadar soğuk olan spor salonu, bütün okulu ve karşı takımın izleyicilerini de barındırıyordu. girdiği her ortamda olduğu gibi gözleri hiç kimseye değmeden doğruca kenanʼı aramaya başladı.

  o sırada takımına motivasyon cümlelerini sıralayıp herkesin yükselmesine sebep olan kenan, önündeki çocuğun omzunu patpatladı. diğer maçlara göre bu sefer az biraz sakindi.

  maça ardaʼnın gelip gelmeyeceğini kesin olarak bilmiyordu. okulun maçı olduğundan neredeyse bütün öğrencilerin burda olması onu şaşırtmazken kenan, ardaʼnın burada olma sebebinin bu olmasını kesinlikle istemiyordu. okulun değil onun maçına, onu desteklemeye gelmesi kulağa daha hoş geliyordu kenan için.

  düşüncelerin arasında yeşil gözleri hızlı hızlı tribünleri turladı. sınav çıkışı olmasına rağmen herkesin burda olması kanını kaynatsa da görmek istediği yüzü bir türlü bulamaması onu da gölgeliyordu.

  nihayetinde gözleri, tribünlerin solunda kalan merdivenlerden ona delicesine el sallayan bedeni buldu. gözleri buluştuğu an beyninin verdiği kırmızı alarmı duyabiliyordu kenan. yumuşak yüzü ve zayıf bedeni ile kendisine doğru hızlıca gelen arda ile kocaman, kırmızı ve sesli alarmı net olarak duyabiliyordu.

ikimizin oralar // arkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin