---
Jeremie Frimpong'dan
"Granit Xhaka. Sorgunu yapan piç buydu, değil mi?"
Babam yaklaşık yarım saatlik fırçanın ardından beni hırpalayan polisi, sağ kolu olan ve asla adını düzgün hatırlayamadığım -zaten kırk yılda bir işim düşerdi ona- Darian'a nokta atışı buldurmuş, fotoğrafını bana gösteriyordu. "Evet bu." dedim telefondaki polis üniformasının yanı sıra ne kadar gıcık bir tip olduğunu ciddi yüzüyle bile fotoğrafta da kusan adama iğrenerek bakarken.
Surat analizini yapınca bile açık açık belli ediyordu işini hakkıyla yapmaya çalışan, tahammülü olmayan, devlete kendini adamış olduğunu. Yalnızca tipi filmlerden fırlamaydı. Alışageldiğim polislerden birkaç tık üstüydü. İtiraf etmek gerekirse albenisi de vardı. Takıntılı, hırslı, inatçı ve tipi iyi bir memurun gözünün içine baka baka adaleti sarsmak, ülkeyi birbirine karıştırmak ve en sonunda ise yakalanmayarak onu çileden çıkarmak aşırı eğlenceli olurdu, denese miydim?
"Kolay lokma. Halledelim mi efendim?"
Dur ne?
Babamın baş onayıyla oturduğum yerden fırlayarak red çığlığı atmıştım. İkisinin gözleri anında bana dönüp sorgularcasına bakmaya başladıklarında ne yaptığımın yeni yeni farkına varan beynimle dudağımın içini ısırmış, yavaşça geri oturmuştum. Verdiğim reaksiyon kabul edilebilir değildi, neden bu saçmalığı yaptığımı da çözemiyordum. Vücudum resmen benden bağımsız çalışmıştı.
"Hayır derken?" Kaşlarını çatmış, yaşının da getirdiği kırışıklıkları alnında iyice ortaya çıkaran babamın gözlerine bakamayıp masanın üstündeki kaleme kilitlemiştim bakışlarımı. Ne diyecektim şimdi? Bi' bok var gibi bağırmıştım.
Ne yapacaklarsa seni pataklayan adama yapacaklar Jeremie, ne diye tepki verdin ki. Dişlerini sıkarak ve düz bir tonla adımı çağırmasıyla, acilen bir bahane bulmam gerektiğini anladım. Yoksa boş yere gösterdiğim bu tepkiye fazlasıyla sinirlenecekti. Gözleri tehditkâr bir şekilde bana kilitlenmiş, kaşları kırıştırdığı alnını cüretkar biçimde daha da kırıştırıyordu. O an, aklımda hızla dönen düşünceler arasında, bu öfkenin fırtına öncesi sessizlik olduğunu hissedebiliyordum. Panik içinde bir açıklama uydurmaya çalışırken resmen soğuk terler sırtımdan aşağı süzülüyordu.
Bir çocuk babasından bu kadar korkar mıydı? Ben korkuyordum işte. Söyleyeceği tehditleri yapmaz zaten diye kenara atamıyordum. Çünkü yapıyordu.
Florian, tam şu an burada olsaydı her türlü bir bok bulabilirdi. Bunu diyeceğimi tahmin etmezdim fakat ilk defa yardımına ihtiyacım vardı... Tabi ya! "Florian!" Bahane bulmamın mutluluğunu gizlemeye çalışarak gözlerimi sabırsızca bekleyen babama çevirmiştim. Daha fazla açıklama yapmamı istiyordu, bahanem hazırdı, yapacaktım. "Florian o polisle flörtleşiyor." Bana hâlâ anlamsızca bakmaya devam ediyordu. Yalan söylediğim belli mi oluyordu? Ama bir yandan da yalan değildi. Florian beğendiğini söylemişti, polis yüz verse her harikulade işi pişirirdi.
"Burada bizi ilgilendiren konu ne?" Darian çoğu zaman olduğu gibi şu anda da sinirimi bozuyordu. "Darian, farkındaysan bahsettiğim kişi en yakın arkadaşım." Başını sağa sola salladı, "Drake." diyerek lafımı kesti. "Adım Drake." Doğru hatırlasam şaşırırdım. "Aynı şey." dememle sabır çekip isim konusunu değiştirdi. "Jeremie, yakın arkadaşların ve ilişkileri bizi ilgilendirmiyor." Babam ona utanmasa açık bona vereceği için benimle istediği gibi konuşma hakkı oluyordu, sinir bozucu herifin teki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Liman
FanfictionJeremie Frimpong ülkenin öne gelen mafyasının oğlu. Doğum günü kutlaması için kapattığı barda acımasızlığıyla nam salmış bir polis olan Granit Xhaka'nın eline düşer. ××× Granit Xhaka × Jeremie Frimpong