---
Jeremie Frimpong'dan
"Beni Florian'ın evine götür."
"Efendim, arkadaşınız evinde değil." Günlerdir odamda hapis tutulduğum yetmiyor gibi iki boş yapar neşelenirim amacıyla Florian'a gidecekken nasıl evde olmazdı? "Ne demek evde yok? Hem bir dakika, sen nerden biliyorsun olmadığını?" Sırtımdaki çantayı çıkarıp arabanın arka koltuğuna iyice yerleşip kapıyı çekerken sorduğum sorunun cevabını veriyordu. "Sizin isteğiniz üzerine arkadaşınızın güvenliğinden de sorumluyuz." Yeterince açıklayıcı bir cevaptı, babamın dediklerimi ciddiye alması da mutlu etmişti.
"Peki, Florian nerde biliyor musun?"
"Onu bilmiyorum, sadece çalıştığını biliyorum." Anlaşılan yine yaşlı bir adam düşürmüştü kendine. "Tamam, babamın takıldığı barı biliyorsun, oraya götür beni." Çantamın kenarındaki belleği arabaya takmak için çıkarırken hâlâ hareket etmeyen arabayla ters giden bir şeyler olduğunun farkına varmış, arabanın camında hortlak gibi beliren Darian'la yerimden sıçramıştım. İnen arka camla eğilirken göz devirip kaşlarımı çattım, yine bir şeye karışma hakkı bulacaktı. "Babanızın izni yok."
"Reşitim." dedim kestirip atarak. "Bence açıklamam fazlasıyla yeterli Darian." Dilini damağına vurarak cık sesi çıkarmış, kilitli kapıyı dışardan açamayınca açık camdan kolunu içeri sokarak açmıştı. Gözleriyle aşağı inmemi işaret ederken "Drake." diyerek adını düzeltmişti. Omuzlarımı silkerek kendi tarafıma siner gibi yaslandım, inmeyecektim aşağı. Drake ise kapıyı sonuna kadar açıp eğilerek bedeninin yarısını içeri sokmuştu. "Babanızın emri var, gidemezsin." Babamdan bahsederken 'siz'e geçip sonrasında direkt 'sen' hitabına geçmesi yeterince belli ediyordu benim kararlarımı ve emirlerimi umursamadığını.
Drake'in kararlılığı karşısında inatla yerimden kıpırdamadım. "Babamın emri beni ilgilendirmiyor." dedim soğuk bir sesle. Drake, kaşlarını çatarak başını sağa sola salladı. "Bunu tartışacak vaktimiz yok." dedi sabrını zorladığımı göstererek. "Babanız evde olmanı istiyor." Günlerce odamdan çıkmadığım bile yetmiyor muydu? "Ne istiyorsa istesin." dedim, o inmem için arabadan geri çekiliyorken. "Dışarı çıkacağım ben, bu kadar."
Drake, derin bir nefes alıp gözlerini kapattı, sonra tekrar açtı. "Bak, burada seni zorla götürebileceğimizi biliyorsun." Bir an için sessiz kaldım, sonra derin bir iç çekerek reddettim onu, sonuna kadar direnecektim. "Bana elini sürersen ilk leşimin sen olacağını bil isterim." Tehdidim sonucu kendi telefonunu çıkararak kısa işlemin ardından kulağına götürmüştü. Bir iki çalışa açılan telefondan babamın sesi gelirken beni çocuk gibi ona şikayet etmesini hayranlıkla izleyekaldım.
"Efendim, oğlunuz şu an arabada ve dışarı çıkacağını söylüyor."
"Ya sabır, ya sabır..." diye içimden geçirdim. Bu adamın dadı gibi başıma çıkmasına tahammülüm her geçen gün azalıyordu. "Bende söylüyorum lakin arabadan inmiyor ve diretiyor gideceğim diye." Uzunca bir süre sessizce dinledi babamı, yüzünde bir anlık öfke belirtisi belirdi, ardından çaresizlikle iç çekti. Sonunda yüzü pes edercesine düşmüş, derin bir nefes aldı ve bana uzattı telefonu.
"Al." dedi, sesi yorgun ama babamı ikna edemeyeceğimi bildiğinden alaylıydı aynı zamanda. "Bakalım sen ne diyeceksin." Telefonu elime aldım, "Merhaba baba." dedim, kızacağını bildiğimden sesim titriyordu. Adamların yanında bu duruma düşmek çok utanç vericiydi...
Babamın sesi telefonda tam da beklediğim gibi sert ve keskin çıktı. "Kafana göre ne yapıyorsun sen yine?" dedi ve benim konuşmamı beklemeden devam etti. "Sözümü hiçe sayma gücünü nerde buluyorsun? Ben sana çık diyene kadar odanda kalacağını söylemedim mi?" Derin bir nefes aldım, sesimi bırakın ellerim titriyordu artık. Eğer ikna edemez ve eve dönersem dayaktan geçireceği ses tonundan belliydi. "Baba, ben sadece biraz hava almak istedim. Sürekli evde hatta odada kalmak bana iyi gelmiyor. Biraz dolaşmak istiyorum, hepsi bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Liman
FanfictionJeremie Frimpong ülkenin öne gelen mafyasının oğlu. Doğum günü kutlaması için kapattığı barda acımasızlığıyla nam salmış bir polis olan Granit Xhaka'nın eline düşer. ××× Granit Xhaka × Jeremie Frimpong