sonraki gün

0 0 0
                                    

O gün nedense o kadar fazla uyumuşum ki uyandığımda saat 11.48'di. Bunun nedenini bir türlü anlayamıyordum.
Ve yine kan ter içindeydim.
İlk başta anneme söylemek geçti aklımdan ama sonra bu fikrimden vazgeçtim. Bu konuyu ilk başlarda kafama taksam da bir süre sonra o kadar da umursamamaya başladım.

Ve son zamanlarda gene Chris'i düşünüyordum. Bu düşünceler içindeyken biyolojici John beni aradı. "Merhaba Amy kayıt işini sormak için aramıştım ne oldu, buldun mu sorun?" Bahanem hazırdı ve direkt cevap verdim "Maalesef hocam ben de ne olduğunu bulamadım kusura bakmayın" dedim. "Tamamdır Amy sıkıntı değil" dedi ve "Görüşürüz" deyip telefon kapattım ve kayıt belgesini vermek üzere üstümü giyindim ve anneme haber verip okula doğru yola çıktım.
   Okula vardım ve müdür odasının kapısını tıklattım.
Cevap gelmedi ve yeniden tıklattım.
Ve yine ses gelmeyince yavaşça kapıyı açtım ve içeriye doğru kafamı uzattım. İçeride hiç kimseyi göremeyince kayıt belgesini masanın üstüne bırakıp bir not yazdım "Merhaba müdür bey. Ben biyolojicinin isteğiyle kayıt belgesini incelemek üzere almıştım. İşimi bitirdim. Belgeyi vermeyi geldiğimde siz yoktunuz o yüzden not bıraktım :Öğrenciniz Amy'den" yazıp odadan çıktım.
Yavaş adımlarla okulun çıkış kapısı a doğru yürürken aklıma çantamın içindeki eski model kulaklık geldi ve kulaklığı çıkarıp telefona bağladım ve müzik uygulamasından çalacak şarkıları sıraya ekledim.

Şarkı dinlerken içine bir huzur doluyordu...adeta bir rahatlama...
Ve o an dış dünyadan ruhum çekip gidiyordu. Ve yine şarkı dinlemeye başlamıştım işte... Sıradaki son şarkı da bitince kendimi evin önünde buldum. Ve içeri girdim. Kulaklığımı  masanın üzerine koydum ve odama yöneldim.
Odama girdiğimde annemi orada gördüm ve "ne oldu anne neden orada duruyorsun"diye sordum. "Hiiiiç" deyip odadan dışarı çıktı. Ne olduğunu hiç anlamamıştım. Ama şu an bunu düşünemezdim. Bir süre odama çekildim ve öylece oturdum, çok yorulmuştum.
Bir süre sonra yerimden kalkıp annemden izin aldım ve öncesinde yaptığım şeyi yapmak üzere dışarı çıktım
Yavaş ve temkinli adımlarla şehirin tenha yerlerine doğru gitmeye başladım.
Gittikçe her yer daha da doğal hale geliyor ve insanlar daha da azalıyordu.
Aslında gideceğim yer ortalık bir yerdeydi ama açması neredeyse imkansızdı. Ve ayrıca bu Kara Hapisanesinin kapısı değildi. Ama ben Gökada Galaksisine açılan kapıya gidiyordum ki zaten yanıma hiç bir şey almamıştım. Araştırma amaçlı oraya gidiyordum. Bunu daha önce yapmıştım ama bunu Chris'in yardımıyla yapmıştım
ve şu an yanımda Chris yok. Bu düşünceler içinde Gökada Kapısının girişinin olduğu yere vardım.
Ama orayı nasıl açacağımı bilmiyordum.
Ama deneyecektim. Sırt çantamı usulca yere bıraktım ve etrafı incelemeye başladım. Hiç kimse burada yoktu çünkü insanlar kapıyı kralın evreninde sanıyordu. Ama sadece ben ve Chris bunu anlamıştık. Chrisle kapıyı açmadan önce doğru zamanı bekliyorduk. Ben de o an aynısını yaptım ve beklemeye koyuldum. Bir süre bekledikten yerden dik bir çubuk parçası aldım. Onu toprağa sapladım ve gölgesinin ne tarafta olduğuna baktım. Gölgesi batıdaydı! Ve işte şimdi tam vaktiydi. Gölgenin olduğu tarafa bakmaya başladım ve bir süre sonra havada siyah bir karartı belirdi.
"Ne siyah mı? Ama kırmızı olması gerekiyordu" Ama yine de denemekte fayda vardı. Hızlıca çantamın içindeki kısa çubuğu çıkardım ve karartının olduğu yere on altı kez hızlıca vurdum.  Bunu yaparken kalbim o kadar hızlı atıyordu ki neredeyse ölecek gibi hissettim. Her yanımdan akan ter damlacıkları vücudumdan aşağıya doğru süzülüyordu. En sonunda siyah karartı kayboldu ve bir "çık" sesi yankılandı
Kapıyı açtım ve karşımda Chris duruyordu. Burası Gökada Galaksisi değildi ki! Burası Kara Hapisanesiydi! Ve işte o yüzden kırmızı değil siyah karartı vardı!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İki Evrenin YasağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin