oy sınırı: 45
Felix yavaş yavaş gözlerini araladı. Duvardaki saate baktığında saatin henüz 10 olmadığını gördü. Hyunjin yanında yoktu. Bu saatte nereye gidebilirdi ki?
Uykulu bir halde yataktan kalktı. Fazlasıyla susamıştı. Önce mutfağa gitti ve koca bir bardak su içti. Sonra banyoya gitti, belki oradadır diye düşündü ancak banyo boştu.
"Hyunjin!"
Ses yoktu.
"Hey! Lanet adam nerdesin ya?!" onu evde tek bırakıp gideceğini düşünmüyordu. Nereye giderse gitsin haber verirdi.
"Seni ayağımın altında ezeceğim geri zekalı aptal gel şuraya!"
Ah, bu onun sevgi diliydi. Sevdiği kişilere genel olarak böyle hitap ederdi. Hyunjin ile gerçekten ruh ikizilerdi...
"Burdayım." Felix hemen dibinden gelen sesle korkudan yerinden sıçradı.
"Orosbu çocuğu nerdesin ya insan bir haber verir sessiz sessiz dibine gelmişsin bir de!"
Hyunjin sevgilisinin bu haline gülümsedi. Felix ne kadar kendini korkutucu sansa da fazlasıyla tatlı görünüyordu.
"Ya güzelim, sabah sabah bu gerginlik bünyeye fazla değil mi?"
"Ya bağırıyorum iki saattir nerdesin sen? Şu köpüşle mi konuşuyordun, seni gerçekten boğarım Hyunjin."
"Gel göstereyim."
Hyunjin sevgilisinin elinden tutup üst kata doğru yürüdü. Merdivenlerden çıkarken Felix merakla etrafı inceliyordu. Bu kata daha önce hiç çıkmamıştı.
Hyunjin bir odanın önüne gelince durdu. Gülümseyerek yanındaki sevgilisine döndü.
"Geç bakalım." Felix beyazın ağırlıklı olduğu bir odaya girdi. Hemen karşısındaki penceredeki manzara, güzel bir parka bakıyordu. Camın hemen önünde beyaz bir yatak vardı. Odanın sol tarafında yatağa yakın duran beyaz bir masa, masanın üstünde dağınık kalemler ve bir defter duruyordu. Masanın hemen karşısında odayla uyumlu bir deri koltuk ve önünde süt kahvesi renginde ahşap bir sehpa vardı. Masanın hemen yanındaki papatyalar ve hanımeliler odaya farklı bir hava veriyordu. Kapının sol tarafında kalan dolap oraya cuk oturmuştu. Felix adeta büyülenmiş gibi bakıyordu odaya. Sonrasında gözü sehpanın üzerindeki atkıya çarptı. Sanki bilerek yapılmış gibi o da beyazdı. Felix bunu Hyunjin için örmüştü. Aylar önce ona söz verdiği gibi, Hyunjin'in en sevdiği renk olan beyaz kalın ipten kulakları olan tatlı bir atkıydı. O zaman ikisi için de çok imkansız geliyordu ama şimdi ikisinin de imkansız dediği şey bir çukura atılmıştı.
"Hediyeni açmışsın." dedi Felix gülümseyerek.
"Açtım, çok güzel olmuş bebeğim." Hyunjin sevgilisinin saçlarına bir öpücük kondurdu.
"Oda seninmiş gibi duruyor, burası teyzenin evi değil mi?" Felix odayı incelerken konuştu.
"Evet teyzemin evi. Eskiden buraya çok sık gelirdim, gelince de misafir odasında kalmayayım diye evin boş odasını benim için yaptılar."
"Seni seviyor olmalı."
"Evet, onunla ailemden iyi anlaşıyorum."
Hyunjin kapıya yaslanmış sevgilisini izliyordu. Felix masaya doğru yürüdü.
"Defteri açabilir miyim?"
"Hmhm." Felix eline masanın üstündeki eskiz defterini aldı. İlk sayfasını açtığında Enhypen üyesi Sunghoon vardı. Sayfayı çevirdiğinde bir manzara resmi gördü. Renkler çok canlı, cıvılcıvıldı. Diğer sayfada bir kadın resmi vardı. Çok güzel bir kadındı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
my star
Fiksi PenggemarHyunjin uzun süre sonra korkularını yenip sanal arkadaş yapmak istemişti. Felix onun uzun süre sonra olan ilk sanal arkadaşıydı. Ancak belki de onlar, arkadaşlıktan çok daha fazlasıydı... texting & düz yazı