4. Bölüm: Kavga

101 14 20
                                    

"Hayır, tabi ki de kullanmıyorum." Bana sorgulayan ve sinirli gözlerle bakmaya devam ettiler. Hayır yani kullansam bile onları ne alakadar eder ki? Bugün tanıştığım kişiler sonuçta. 

Kafaya takmadım ve Changbin'i de alıp onların yanından uzaklaştım. Benim için ayrılmış olan banka oturdum yanıma da kutuları koydum. Onlara başlamaları için elimle işaret verdim. Daha sonra kimlerin kazanacağını merakla izlemeye başladım. Şuanda ikinci sınıflardan iki kişi dövüşüyordu. Bu sefer en küçük kullanıcılar başlamıştı. Onları izlerken bir anda hatırladım, yeni gelen kutuda kaç tane olduğunu saymamıştım. Kutuyu kucağıma aldım ve üstündeki bantları çıkartıp kapağını kaldırdım. O sırada Changbin bana yaklaşıp fısıldadı, "Herkes sana bakıyor Jisung." ona omuz silktim ve şişeleri saymaya devam ettim. Bu kutuda 20 şişe vardı, toplam 35 eder. Ama şuanda burada 50 ye yakın kişi var. 15 kendini kaybetmiş kişi ne yapabilir gerçekten çok iyi biliyorum. Daha önce de böyle bir olay yaşadım ve gerçekten bir daha yaşamak istemiyorum. Şişeleri dağıttığım gibi buradan hızlıca tüymeliyim. 

Göz açıp kapayıncaya kadar dövüş sırası son sınıflara gelmişti bile. Şuanda Wooseok ve yan sınıftan biri dövüşüyordu. Wooseok bu sıralar fazla çalışıyor olmalı. Karşıdaki kişi yumruk atmaya fırsat bile bulamazken Wooseok 3-4 yumruk indiriyor. Çok geçmeden diğer çocuk yere serildi ve dizlerini kendine doğru çekerek yerde kıvrandı. Wooseok'un, çocuğun karnına indirdiği tekme fazlasıyla canını yakmıştı anlaşılan. Wooseok kazanmanın sevinciyle iki elini de havaya kaldırdı ve kendi etrafında bir tur döndü, daha sonra bana bakacak şekilde durdu ve göz kırptı. Dur bir saniye. Wooseok bana göz mü kırptı!? Bu herifin gerçekten iyi bir dayağa ihtiyacı var. 

Changbin'de benim gördüğüm şeyi gördü mü diye ona baktığımda o tamamen başka bir yere bakıyordu. Ormanlık tarafa. Ona biraz daha yaklaştım ve nereye baktığını anlamaya çalıştım ama ağaçlar dışında bir şey göremedim. Bu yüzden ona sormaya karar verdim. "Nereye bakıyorsun Chang?" Bir anda oturduğu yerde zıpladı ve kafasını hızla bana çevirdi, o kadar yakındık ki az kalsın öpüşüyorduk! Bende kendimi ondan uzaklaştırdım ve diyeceklerini bekledim. 

"Şey... Ağaçların olduğu yerde birini gördüm. Böyle üstünde siyah bir yağmurluk vardı, kapüşonunu kapatmıştı yüzünün çok az bir kısmı gözüküyordu ama çok güzel bir yüzü olduğuna bahse girebilirim." Kurye burada mıydı? Başka kim böyle sapıkça izleyebilirdi ki olayları? 

Gözlerimi kısıp tekrar ağaçların arasında gezdirdim ama yine ağaçlar dışında bir şey göremedim. Kafamı tekrar Changbin'e çevirdim ve yüzündeki ifadeyi izledim. Açıkçası bu daha önce görmediğim bir ifadeydi, tam olarak çözemiyordum. Sadece düşündüğüm şeyin olmaması için dua ettim. Eğer kuryeden etkilendiyse bu çok kötü olur. Adı üstünde o bir 'kurye' benden daha fazla bu pisliğe batmış durumda. Büyük ihtimalle uyuşturucu da kullanıyordur. Kesinlikle öyle bir enişte istemiyorum. 

...

Kavga bitmişti, şimdi sıra şişeleri dağıtmaya gelmişti. Önümde tek sıra halinde dizilen topluluğa baktım. Karşımdaki kişi kaç gram istediğini söylüyordu bende cam şişelerin üzerinde yazan etikete bakarak ona istediği miktarı veriyorum. 

"10 gram." Kutudaki on gramlık şişelerden bir tanesini aldım ve fiyatını söyledim. "On beş bin." Cüzdanından çıkardığı parayı aldığımda şişeyi karşımda duran son sınıf öğrencisine verdim. O gittiğinde sıradaki kişinin Wooseok olduğunu gördüm. "Kaç gram istiyorsun?" Gözleriyle beni baştan aşağıya süzdü ve sonra kutunun içindeki şişelere baktı, "En fazla kaç gramlık var?" kutuyu kontrol ettim ve cevapladım. "Otuz." "O zaman ondan ver." Onu başımla onayladım ve şişeyi ona uzattım. "Kırk beş bin, yanında bu kadar nakit olduğundan emin misin?" Başını olumlu anlamda salladı ve arkasındaki birine el edip buraya gelmesini sağladı. Bizden daha büyük gözüken adam buraya geldi ve elindeki küçük el çantasını bana uzattı. Çantayı aldım ve parayı sayması için Changbin'in kucağına koydum. Chang benden daha hızlı sayıyordu. 

Yaklaşık 3 dakika sonra sayım işlemi tamamlandı ve paranın tam olduğunu onayladı. Bende karşımda dikilen Wooseok'a gidebileceğini söyledim. Geri kalan son bir kaç kişiye de satışlarını yaparak buradaki görevimi bitirdim. Kutuları orada bırakarak eve gitmek için kalktım. O sırada yanıma gelen iki kişiyi fark ettim. Bunlar Minho ve Felix'di. Dibime kadar gelip söyleyecekleri şeyi bekledim. 

"Jisung eve gidene kadar sana eşlik edebilir miyim?" Minho'nun tereddütle sorduğu soru karşısında şaşırdım. Bir kaç saat önce bana saçma bir sebepten sinirli olan kişi şimdi neden gelip de böyle bir soru soruyordu ki? Çok fazla umursamayıp onu başımla onayladım. Sonuçta evlerimiz yan yanaydı illa ki aynı yoldan gidecektik. Bütün paraları Changbin'e verip onun yanından Minho ile ayrıldım. 

Paraları neden ona verdiğimi soracak olursanız hem ona aşırı derecede güveniyorum hem de odasında aşırı güvenlikli bir kasa var. Changbin ve ben hariç şifreyi kimse bilmiyor, ayrıca kasa açılırken parmak izi kilidi de istiyor. Bu yüzden o kasayı kimse açamaz. 

Minho ile kestirme yoldan giderken bir anda konuşmaya başladı. "Beni alakadar etmeyen şeylere burnumu soktuğum için özür dilerim. Sadece biraz şaşırdım, senin gibi birinin bu tarz işlerle uğraştığını bilmiyordum." Başımı ona doğru çevirdim ve gerçekten mahcup olan bakışlarını gördüm. "Sorun yok. Herkes ilk başta böyle bir tepki veriyor zaten, artık buna alıştım." Evet içimden geçirdiklerim ve söylediklerimin alakası dahi yoktu. Başka biri olsa kırılacağını umursamadan yapıştırırdım lafımı ama nedense Minho'nun kırılmasını istememiştim. Bunlar hiç senlik hareketler değil Jisung kendine gel! 

Minho beni başıyla onayladı ve sessizce yürümemize devam ettik. Dairelerimizin önüne yaklaşık 20 dakika sonra gelmiştik. Vedalaşacağım sırada Minho konuştu; "Kahve içmek ister misin?" acele bir şekilde sorduğu soru karşısında biraz afalladım. Ama şimdi teklifi reddetmekte olmazdı. "Tabi, olur." Ve sonuç olarak Minho'nun evine gelmiştim. Koltukta otururken Minho'nun kahveleri hazırlamasını izliyordum. Evlerimiz tamamen aynıydı, onunda Amerikan tarzı mutfağı vardı. Bu sayede salondan onu izleyebiliyordum. 

Ayak bileğimde hissettiğim şeyle bakışlarımı Minho'dan çektim ve yere doğru baktım. Kedilerinden biri bacağıma sürtünüyordu. Bu Doongie'ydi. Sanırım beni hatırlamıştı? Hafifçe eğilerek onu kucağıma aldım ve boynunu okşamaya başladım. O da küçük patileriyle göğüsüme masaj yapıyordu. Bu gerçekten mayıştırıcı bir etkiye sahipti. 

"Seni hatırlamış." Elinde kahvelerle gelen Minho'ya baktım. Kucağımda Doongie'nin olduğunu görünce benim kahvemi sehpaya bıraktı ve elindeki kahveyle yanıma oturdu. "Evet." Biraz daha sevdikten sonra kedi sıkılmış olacak ki kucağımdan indi. Bende rahatla kahvemi içmeye koyuldum. Sessizliği yine Minho bozdu. "O işlere nasıl başladın?" Bu beklediğim bir soruydu. Hızlıca cevapladım. "Onlar beni buldular." Bana anlamamış bir ifadeyle bakan Minho'ya baktım. "Nasıl?" 

"Geçen sene gece geç saatte markete çıkmıştım bir şeyler almak için. Eve doğru gelirken bir grup kişi önümü kesti ve benden para istedi. Onlara para vermeyeceğimi söylediğimde sinirlendiler ve üstüme doğru gelmeye başladılar. O sırada bir adam geldi, onun geldiğini gördüklerinde hızla kaçtılar. Daha sonra adam bana yaklaştı ve bir kart verdi. Bana 'İşe ihtiyacın varsa buradaki numarayı ara.' dedi ve gitti. O sıralarda gerçekten bir işe ihtiyacım vardı çünkü aileme yük olmak istemiyordum. Bir kaç gün sonra numarayı aradım ve artık bu işlerin içine girmiş oldum." Ara vermeden anlattıktan sonra kahvemden bir yudum aldım ve biraz soluklandım. Minho'nun tepkisini izlemek için ona doğru baktım. "Peki o adam kim?" "Tam olarak bilmiyorum." Başını olumlu anlamda salladı ve kahvesini yudumladı. 

Saate bakmak için telefonumu çıkardığımda on bire yaklaştığını gördüm. Bitmemiş kahvemi sehpaya bıraktım ve ayağa kalktım. "Geç olmuş, benim gitmem lazım." Minho'da beni geçirmek için ayağa kalktı. Kapının önüne geldiğimizde 'iyi geceler' dedim ve hemen yandaki kendi evime gittim. 

Kapıyı açıp kendimi odama attım. Gereksiz yere yorulmuştum. Gözüm masamın üzerindeki karta kaydı. İçimden bir kaz daha geçirdim;

Yine karşılaşacağız Bay Kim.

-Evet arkadaşlar kurye sizce kim olabilir? Ve Changbin Felix'le mi yakınlaşacak yoksa o kurye arkadaşımızla mı?-

Horlama amk -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin