(Yazar)
Jisung gözlerini telefonuna ard arda gelen bildirim sesleriyle açtı. Komodindeki telefonunu eline aldığında yine o bilinmeyen numaradan olduğunu gördü.
Bilinmeyen Numara
Ya bak bıktım senden ciddenNe kadar deliğin varsa hepsine tıpa sokucam
Sen orda horul horul uyurken ben burda can çekişmek zorunda mıyım ya
Kulaklarımı hissetmiyorum artık
Evini basmama şu kadar kaldı
Lan
Uyan lan
Pişt
Ben uyuyamıyorsam sen de uyuyamazsın
UYAN
Ne var amk gece gece
Bilinmeyen Numara
Ne mi var?Bir de soruyor musun?
Sırf senin yüzünden daireden taşınmayı düşünüyorum
Neyse ki senden daha önemli bir sebebim var da kalıyorum
Sana kaç kere dicem ben horlamıyorum diye?
Yanlış numara amk
Siktir git işine
Doğru kişinin numarasını bul ona yaz
Gece gece kıymetli uykumu bölüyosun
Olum bana bak
Yakarım seni
Denk düşmeyelim
Bilinmeyen Numara
Gel lanKim kimi yakıyomuş görürüz
Çık evden
Koridorda görüşürüz
Jisung sinirle yataktan kalktı. O sırada içeriden gelen seslerle ne olduğuna bakmak için oraya gitti. Sesler oturma odasından geliyordu. Kapıdan girdiğinde kuryenin üzerinde duran Changbin'i kesinlikle beklemiyordu. Gözleri hızla sonuna kadar açıldı ve ikisinden birinden bir hareket bekledi. En sonunda Changbin çocuğun üzerinden kalkmıştı, suçlu bir şekilde Jisung'a bakıyordu.
"Siz ikinizin ne yaptığı umurumda değil." Jisung hızla kuryenin yattığı koltuğun yanına çöktü.
"Yaran nasıl oldu? Acıyor mu?" Meraklı gözlerle kuryeye bakarken o sadece olumsuz anlamda kafasını sallamakla yetindi. Changbin ise hala az önceki durumu nasıl açıklayacağını düşünüyordu.
Kurye uyandığında o da uyanmıştı. Aslında hiç uyumamıştı ki uyansın. Daha sonra ona bir bardak su götürmek için mutfağa gitti, kurye suyu bitirdiğinde almak için uzanacakken yerdeki bir kutuya ayağı takıldı ve kendini onun üzerinde buldu. Kalkmak istedi ama kalkamadı. Bilmediği bir nedenden dolayı sadece öyle durmak istedi. Ve ardından Jisung odaya daldı.
Changbin elinde tuttuğu bardağı geri yerine koymak için odadan çıktı ve ikisini yalnız bıraktı. Jisung'un aklına bir kaç dakika önce yaptığı mesajlaşma geldi ve gidip o çocuğu ne kadar çok dövmek istediğini hatırladı.
"Ben iki dakika dışarıya çıkıyorum gelince konuşuruz." Yerden kalkıp kapıya doğru ilerledi.
...
Minho duyduğu horlama seslerine daha fazla tahammül edemedi ve telefondaki numaraya yeniden yazdı. Bu çocukla konuşmak cidden sinir bozucuydu. İnsan bari horladığını kabul edip özür diler ama bu inkar ediyordu. Acaba kendi horlamasını duymuyor muydu? 'Bu imkansız' diye geçirdi içinden Minho. Horultusu bütün apartmanda yankılanan biri nasıl kendi horultusunu duymazdı? Tek bir seçenek vardı o da sağır olması, ama Minho onun sağır olmadığından emindi.
Son cümleyi yazdıktan sonra yataktan bir hışımla kalktı. Üstünü başını düzeltmeye gerek bile duymadan koridora çıktı. Daha kimse yoktu. Bir kaç saniyeliğine onun sadece bir klavye delikanlısı olduğunu düşündü ama sonradan gecenin bilmem kaçı olduğu aklına geldi. Belki de ayılmak için yüzünü yıkıyordu? Geçen bir kaç dakikanın ardından onun gerçekten klavye delikanlısı olduğunu anladı. Tam içeri girmek üzereyken başka bir kapının açılma sesi duyuldu. Sol tarafında bir hareketlilik yoktu. Sağına baktığında ise beyaz pijamalar içindeki Jisung'u gördü.
Saçı başı dağılmıştı, gözleri kısık bakıyordu. Muhtemelen koridordaki ışıklar gözünü almıştı. 'Ne kadar da güzel' diye geçirdi içinden. Bu hali bile mükemmel görünüyordu.
Jisung, Minho'yu gördüğünde afalladı ve etrafına bakınmaya başladı. Döveceği kişiyi arıyordu gözleri ama etrafta Minho'dan başka kimse yoktu. O anda aydınlandı resmen. Ona o mesajları yazan kişi Minho'ydu. Bu saatte o da Jisung'la aynı sebepten koridorda dikiliyordu.
"Sen..." dedi Jisung. Kafasında söyleyeceklerini toparlamaya çalışıyordu. Kaşları çoktan çatılmış ve kavga pozisyonunu almıştı.
Minho ise ne olduğunu anlamamıştı. Jisung'u gördüğü anda buraya neden geldiğini bile unutmuşken nasıl yazdığı çocuğun Jisung olduğunu çözebilirdi ki?
Masum bir şekilde "Ben?" diye sordu. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Tabi Jisung'un gözünde bu tebessüm piçlik gülümsemesi olarak gözüküyordu. Ve sinirinin öfkeye dönüşmesine sebep oluyordu.
Daha fazla kendini tutamadan Minho'nun yüzüne sert bir yumruk attı. Minho geriye doğru sendelediğinde üstüne yürüdü. Tekrar yumruk atacakken Minho onu durdurdu. Bir eliyle yanağını diğer eliyle Jisung'un elini tutuyordu. Artık Minho'nun yüzünde de gülümsemeden eser yoktu. Sinirli bir şekilde Jisung'a bakıyordu.
"Bu da neydi şimdi!?" Sesi gerektiğinden biraz daha yüksek çıkmıştı. Sinirlendiğinde ses tonunu asla kontrol edemiyordu. Bu Jisung'u biraz ürkütse de geri adım atmadı.
"Seni uyardım. Gece gece uykumu boş şeyler için bölüyorsun bir de elini kolunu sallayarak gideceğini mi düşünüyordun lan?" Jisung'un konuşmasından sonra Minho yavaş yavaş olayları kafasında oturtmaya başlamıştı. Yazdığı kişi Jisung'du!
Derin bir iç çekti ve mahcup yüz ifadesini takındı.
"Özür dilerim..." Harika! Şimdi de sesi fazla kısık çıkıyordu.
"Ne? Ne dedin az önce?"
"Özür dilerim." Bu sefer tam tonunda söylemişti.
Jisung 'hah' şeklinde güldü.
"Özür kabul eden birisi değilim. Eğer gerçekten özür dilemek istiyorsan benim için bir kaç şey yapman lazım." Normalde özür kabul ederdi Jisung. Ama bu sefer oynamak istemişti. Minho yakışıklı ve kaslı bir oyuncaktı. Böyle birini kaçıramazdı. Minho'nun vicdan azabından istediği her şeyi yapacağından da adı gibi emindi. Aslında aralarındaki garip çekimin etkisinin de olduğu söylenebilir. Kısaca Minho idealdi.
-Jisung çok pezevenk oldu bu ficde ya-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Horlama amk -Minsung-
FanfictionBilinmeyen Numara: Knk az yavaş horla amk Evi başıma yıkcan _______________________ Minho yan komşusunun çok fazla horlamasından şikayetçiydi bu yüzden ona yazmaya karar verir ve yanlışlıkla diğer yan komşusuna yazar. -Jeongbin- -Yeongyu- {TEXTİNG...