-Minho'dan
Eve geçer geçmez kardeşimin odasının kapısında dikilmiştim. Kapıyı çaldığımda 'Gel' komutu ile kapıyı açıp içeri girmiştim.
Yatakta uzanıp oyun oynayan kardeşimi görmüştüm, yatakta boşta kalan kısma oturup oyununu bitirmesini bekledim.
Oyunu bittiğinde, sevinç çığlıklarının ardından, yatakta dikleşip bana doğru emeklemiş ve yanıma oturmuştu.
"Anlat." dedim yumuşak bir ses tonunda.
"Okulun ilk haftası.. Kitaplar dağıtılırken müdür benden onu çağırmamı istemişti. Sınıfına gidip çağırdığımda zaten sinirli olduğu belliydi, müdürün odasına giderken yönünü değiştirmişti. Bende müdürden azar işitmek istemediğim için kolundan tutup çekmiştim fakat dengeyi sağlayamayıp düşmüştük, etraftakiler ise bize bakarak gülmeye başlamıştır. Orda bile öldürücü bakışlarına maruz kalmıştım ama bu kadarla sınırlı değilmiş, bu olayı takıntı haline getirmiş herhalde. Beni nerede görürse bir açığımı bulup rezil etmeye çalışıyor. Öz ailemden vurmaya çalışıyor.." dedi. Gözleri dolmuştu.
Onun bu hali ile cidden içimde bir şeyler parçalanmıştı. Hyeontae'yi kendime çekip sarıldım, buna ihtiyacı vardı. Neredeyse bir senedir bu durumu içine atıyor, kimseye anlatamıyordu. Güvenemiyordu. Onu tanıyordum, öz ailesi hassas noktasıydı. Öte yandan ise ben ve ebeveynlerimi de öz ailesi olarak gördüğünü çokça iyi biliyordum. Fakat okulda kimse bu bilgiyi bilmiyordu, o kimsenin bilmesini istemiyordu.
Birkaç dakika boyunca sessizce birbirimize sarıldık, ne o bir şey dedi ne de ben. Ardından gözyaşlarını hissettim. Sessizce ağlıyordu. Bana sarılıp ağlaması bile bana güvendiğine işaretti. Bu düşünce her ne kadar beni gülümsetse de onun ağlamasının sebebi kızmama nedne oluyordu. Bunu Han Jisung'un yanına bırakmak gibi bir şey düşünmüyordum. Yaşattığını yaşayıp empati duygusunu güçlendirebilirdi.
"İstemediğini biliyorum ama.. istersen ona kardeşim olduğunu söyle.Emin ol ki sana daha bulaşamaz, hemde hiç kimse."
Başını yavaş yavaş göğüsümden kaldırıp göz teması kurmamızı sağladı. Ardından ise;
"Hayır abi istemiyorum. Senin seneye son senen olabilir fakat benim daha ilk senem. Bu üvey konusu yüzünden de çokça eleştiriye maruz kalacağımdan adım kadar eminim. Üstelik senin şu fan girllerin.. çok sinir bozucular." dediğinde gülümsedim, çünkü o da gülerek anlatıyordu.
"Abin gibi popüler olmak yerine sınıfın hatta okulun sessiz çocuğu olma çaban.." dedim bende ona karşılık.
"Benim doğam bu abi. Hem senin gibi popüler olamam çünkü senin gibi herhangi bir spor takımında değilim, spor konusuna aşırı ilgisizim." Haklıydı, neredeyse hiçbir spora ilgisi yoktu. Üstelik çok çekingen bir kişiliği vardı.
"Hiç bir sporu yapmayı denemedin, takımlara girmeyi gözünde çok büyüttün.. Seni zorlamak istemem ama denemelisin Hyeon. Denemeden neyde yetenekli olduğunu bilemezsin, ilgini vermeden kaybedersin." Bunu demem ile gülümsemiş ve tekrardan satılmıştı bana. Tatlı çocuk..
"Teşekkürler abi, deneyeceğim!" dedi hevesle.
"Bu Jisung işini de halledeceğiz, beraber. Sana bir daha bulaşırsa hiç karşılık vermeye çalışmadan yanıma koş."
"Tamam abi yapacağım." dediğinde yanında olan telefonunu eline vermiş, bende yatağından kalkıp odasından dışarıya çıkmıştım. Işığı kapatıp kapıyı açık bırakmayı unutmamıştım tabi ki.
Hyeontae'nin "Abi ya!" diye sitemlerini duymama rağmen pas vermemiş, kendi odama gitmiştim.
Uzun zamandır okul dışı bir arada toplanamadığımız grubumu eve çağırmaya karar vermiş, yatağa uzanıp telefonumu elime alıp grubumuza girmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popully/Minsung
Fanfiction"Bir daha demeyeceğim, Hyeontae'yi rahat bırak Jisung." "Neden Minho-sshi yoksa kendinden küçüklere ilgi mi duyuyorsun?"